Horrid translate Turkish
565 parallel translation
He's a horrid man.
O korkunç bir adam.
Oh, daddy, i... don't let them make you horrid.
Baba. Onların seni kötü yapmalarına izin verme!
You mustn't be, jealousy is a horrid sentiment, worthy of neither your spirit nor your beauty.
Böyle yapmamalısın. Kıskançlık kötüdür zekanın ve güzelliğinin altında bir duygudur.
Why are you always visiting that horrid old place?
Neden o korkunç yeri ziyaret edip duruyorsun?
An account from Hungary tells of a village doctor who, having sold his soul to the Evil One, became a vampire's henchman and thus an accessory to a series of horrid crimes in that region.
Macaristan'da dolaşan bir söylenti ruhunu Şeytan'a satmış bir köy doktorunun bir vampirin yardımcısı olduğunu ve böylece, o bölgedeki korkunç olaylarda suç ortağı olduğunu anlatır.
An iron stake was driven through her heart, nailing her horrid soul to the earth.
Kalbine demir bir kazık sapladılar kötü ruhunu dünyaya çivilemek için.
Father, please put that horrid thing down and listen.
Baba, lütfen şu şeyi bırak ve beni dinle.
I hate the horrid things.
Öyle iğrenç şeylerden nefret ederim.
I've lived through some horrid times, my dear.
Çok kötü zamanlar geçirdim hayatım.
Oh, horrid.
Hem de çok kötü.
Horrid?
Kötü mü?
When I think of myself with anything I could possibly hope for... not a care in the world, and you here in this horrid jail. And not even a human jail, Rhett, a horse jail!
Kendimi düşünüyorum da, istediğim herşeye kavuştum hiç derdim yok, ama sen bu korkunç hapishanedesin üstelik insan hapishanesi bile değil, at hapishanesi!
But London's a horrid place.
- Ne şirin bir kedi bu böyle! - Londra korkunç bir yer. - Canım benim.
Everything was going perfectly until three days ago... when some horrid female envoy arrived from Moscow.
Üç gün önce Moskova'dan korkunç bir kadın elçinin... gelmesine kadar her şey çok iyi gidiyordu.
It's not nearly as bad as your horrid old bird!
Senin çirkin ve yaşlı kuşunun sesi kadar değil!
Harry is not a horrid old bird!
Harry çirkin bir kuş değil!
It was a horrid thing to say.
Söylediğin şey çok çirkindi.
There's something horrid about that.
Korkunç bir durum.
He has such horrid white hands, with hairy fingers.
Korkunç beyaz elleri ve kıllı parmakları vardı.
My dear, all her hair came out, and she said the social life was quite, quite horrid.
Bütün saçları döküldü, sosyal hayat korkunçmuş dedi.
- How do you do? Horrid weather, isn't it?
- Hava berbat, değil mi?
You're horrid!
Bu kadar iğrenç olamazsın!
tell him if you invited me to the house and saw how happily married you were... the horrid passion I have for you might be torn out of me.
Ona deki beni eve davet edip ne kadar mutlu olduğunuzu gösterirsen sana olan deli tutkumdan belki kurtulabilirim.
I will not have his name in some horrid little brass plaque.
Adının küçük korkunç bir pirinç plaka üzerine yazılmasını kabul edemem.
I think it's a horrid word.
- Bence iğrenç bir kelime
You must have been a horrid little boy.
Korkunç bir çocuk olmuşsundur.
It's a horrid night for a long drive.
- Uzun bir yolculuk için berbat bir gece.
If good, why do I yield to that suggestion whose horrid image doth unfix my hair, and make my seated heart knock at my ribs against the use of nature?
İyi olsa, neden kötülük soksun içime? Tüylerim ürperiyor. Yüreğim yerinden fırlayıp, kaburga kemiklerime çarpacak nerdeyse.
And pity, like a naked new-born babe, striding the blast, or heaven's cherubim, horsed upon the sightless couriers of the air, shall blow the horrid deed in every eye, that tears shall drown the wind.
Ya da bir melek, göklerin görülmez atlarına binmiş, gider dört bir yana haber verir Bu yürekler acısı cinayeti. Göz yaşı savrulur esen yellerde...
It's so horrid, so cruel.
Bu çok korkunç, çok acımasızca.
His eyes will pop right out of his head and he will forget all about horrid old Mr. Scrooge. Ha ha ha!
Gözleri yuvalarından çıkacak ve korkunç Bay Scrooge'u unutacak.
- You know I... Stupid and horrid.
İğrenç ve aptalca davranıyorsun!
Harry, that's a horrid word.
- Harry, berbat bir kelime bu
You have a horrid mind.
Ne korkunç fikirler bunlar.
There is one within, besides the things that we have heard and seen, recounts most horrid sights seen by the watch.
Biri var içeride, bizim görüp duyduklarımızdan başka. Gece bekçilerinin karşılaştığı öyle korkunç görüntüler anlatıyor ki.
- What a horrid idea.
- Ne korkunç bir fikir.
It seems there'd be big ugly holes everywhere and grey horrid machines instead of lovely scenery.
O hoş manzaranın yerini her yerdeki kocaman çirkin delikler ve büyük korkunç makineler alacaktır.
I was quite horrid to my mother today.
Bugün anneme karşı oldukça kötüydüm.
That was a horrid thing to say, Mona.
Bu söylediğin çok korkunçtu, Mona.
Let's kiss instead of talking about such horrid things.
Öp beni Henric. Öp ki bu korkunç şeylerle ilgili daha fazla şey söylemeyeyim.
- Dear me, no, what a horrid thought!
- Hayır! Ne korkunç bir düşünce!
Men are horrid - vain and conceited.
Erkekler korkunç. Hepsi son derece boş ve kibirli.
Stop that horrid bouzouki noise!
Şu korkunç buzuki sesini kapat!
To the horrid bouzoukis.
Buzukinin korkunç sesini dinlemeye.
You do have a horrid mind, Cora.
Çok kötü düşüncelisin Cora.
And the police were horrid about him.
Sonra polis onun hakkında şüphelendi.
That horrid child.
Şu iğrenç çocuk.
That was horrid about the plague.
Veba bu tarafta çok kötüydü.
You could be glad you don't need this horrid old coffin!
bu korkunç tabuta ihtiyacın olmadığı için memnun olabilirsin!
This horrid little house is your dream castle.
Bu korkunç küçük ev senin hayalindeki şato.
Perfectly horrid.
- Korkunçlar.