English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / How can i believe you

How can i believe you translate Turkish

386 parallel translation
How can I believe you? "The car broke down."
Nasıl inanayım? "Araba arıza yaptı."
How can I believe you?
Sana nasıl inanayım?
How can I believe you when I don't even understand you?
Daha seni anlamıyorken sana nasıl inanabilirim ki?
- How can I believe you? - Just believe me.
- Sana nasıl inanabilirim?
How can I believe you?
Sana nasıl inanabilirim?
How can I believe you?
Nasıl inandın?
- How can I believe you?
- Sana nasıl inanabilirim?
I can't believe how you've changed.
İnanamıyorum ne kadar çok değişmişsin.
- Yes, I can't see how you can believe it was anything else.
- Öyle mi? - Evet, bir başka şey olduğuna nasıl inanabildiğini anlayamıyorum.
- How can I make you believe... - Believe it?
Seni nasıl inandırabilirim...
I not only believe it, if you'll look into those letters, you'll find my specific observations... on how it can be done.
Sadece inanmıyorum, eğer o mektubu dikkatli inceleresniz bunun nasıl... olabileceğine dair ayrıntılı açıklamalarım var.
How do I know I can believe you?
Sana inanabileceğimi nasıl bileyim?
- How can you believe rumors, Sir? I believe in what I have seen myself.
Onun altın yaptığını gördüm.
How can I make you believe me?
- Sizi nasıl iknâ edebilirim?
Jesus, I don't know how you can get money from a dead body, I mean, I don't believe those people and what they say.
Ölü birinin üzerinden para kazanmayı nasıl düşünüyorsun anlamıyorum.
How can I make you believe?
Sizi nasıl inandırabilirim?
Then how can I make you believe me?
Peki ben seni nasıl inandırabilirim?
So can you believe how much I'm in heaven?
Yani nasıl bir cennetteyim inanabiliyor musunuz?
- How much do you think I can believe?
- Sizce buna ne kadar inanırım?
Sounds reasonable, but how can I believe you?
Olabilir, ama sana nasıl inanabilirim?
I can't believe how beautiful you look.
Bu kadar güzel görünmene inanamıyorum.
How can I make you believe I am your uncle?
Büyüğünüz olduğumu Nasıl kanıtlayabilirim?
How can I make you believe me?
Seni nasıl inandırabilirim?
I really must play this thing for you one day... because you just can't believe that a group of people who don't know how to sing... could create something so beautiful.
Sana bunu bir gün muhakkak dinletmeliyim çünkü şarkı söylemeyi bilmeyen bir grup insanın bu kadar güzel bir şey yaratmasına inanamıyorsun.
I can't believe how fast you cranked this out.
Bunu ne kadar hızlı yazdığına inanamıyorum. Öyleyse, gerçekten beğendin mi?
I can't believe how expensive roses got since the last time I sent them to you.
Sana son defa gönderdiğimden bu yana güllerin fiyatının bu kadar artmış olmasına inanamıyorum.
- I can't believe how much I missed you.
- Ne kadar özlediğime inanamıyorum.
Hoggle, how can I believe anything you say?
Hoggle, dediğin şeylere nasıl inanabilirim ki?
God, I can't believe how hostile I feel towards you right now.
Tanrım, şu anda sana karşı çok düşmanca hisler besliyorum.
You know, I can't believe how incredible they are.
Biliyor musun, ne kadar harikalar, inanamıyorum.
So I can see how you'd believe by involving his daughter, you might evoke some sympathy from me.
Konuyu neden onun kızına getirdiğinizi anlıyorum şimdi benden acıma bekliyorsunuz.
I can't believe how much I miss you.
İnanamıyorum, seni ne çok özlemişim.
Not because I believe the implacable universe cares a damn, but because as I look at you, my darling, I realize how glorious, how magical life can be.
Amansız evrenin umrunda olduğuna inandığım için değil, ama sana baktığımda, sevgilim, yaşamın ne muhteşem, ne büyülü olabildiğini farkettiğim için.
I can't believe how sweet you are with me.
Bu tatlılığına inanamıyorum.
I don't know how you can go on knowing that each day is an insult to everything we believe in.
Geçireceğin her günün, inandığımız her şeye... hakaret etmek olduğunu bile bile nasıl yaşayacaksın merak ediyorum?
They took, like, three weeks telling us... how serious and sincere and honest we had to be... for this video thing, and... I swear, you can't believe...
Sana yemin ederim ki...
How can I make you believe this?
Sizi buna nasıl inandırabilirim?
Look, no matter how much of a jerk he can be, and... believe me, he can be a jerk, I-I, you know, I know, he absolutely, totally adores you and loves you.
- Evet. Bak ne kadar serseri biri olursa olsun ve inan bana bazen serseri oluyor, biliyorum. O kesinlikle sana tapıyor ve seni seviyor.
If you can teach them how to fight... I'll give you a roof over your head like you ain't gonna believe.
Eğer onlara nasıl dövüşeceklerini öğretirsen... sana, başını sokman için hayatında bile göremeyeceğin kadar güzel bir ev veririm.
I just hope at some point that you can truly believe how extraordinary you are.
Sadece, bir gün, ne kadar olağanüstü olduğuna gerçekten inanmanı umuyorum.
How you doing? I can't believe I hit my head on that rock.
- Kafamı kayaya çarptığıma inanamıyorum dostum.
Just give me the money, I'll be on my way. I can't believe how you guys do business out here. I can't believe how fucked up your organization is.
Bu organizasyon bozukluğuna inanamıyorum.
Rose, I can't believe how childishly you're behaving.
Rose, çocukça davranma. Sen böyle değilsin.
Hmm, I can't believe how good you look. - You still playing racquetball?
Bu kadar iyi göründüğünüze inanamıyorum.
How do I know I can believe you?
Sana güvenebileceğimi nereden bileceğim.
I can't believe how good you're doing.
Bu kadar iyi olmana inanamıyorum.
How can I believe that you woke up all those years ago... and saw Daddy come into my room and checked your clock... then saw him come back out and checked your clock again?
Onca yıl önce, gece uyanıp da... babamın odama girdiğini görüp saatine baktığına ve... onun çıktığını gördüğünde saatine tekrar baktığına nasıl inanabilirim?
I can't believe how arrogant you are!
Senin kibirli egondan başka hiç birşey yok!
Dear Angel, I was at church Easter Sunday... and the minister was talkin about the mystery of faith... how easy it is to doubt what you can't prove... and how even though none of us saw the miracle in the Lord's tomb that day... alls we had to do was believe in it hard enough and it would be true.
Sevgili Melek, Paskalya Pazarı'nda kilisedeydim... ve rahip inancın gizemi hakkında konuşuyordu... kanıtlayamadığın şey konusunda ne kadar kolay şüpheye düşebileceğine... ve o gün hiçbirimiz Tanrı'nın türbesinde mucizeyi görmesek de... tek yapmamız gereken buna sıkı bir şekilde inanmaktı ve böylece o gerçek olacaktı.
I just can't believe how adorable you are.
Senin bu kadar sevimli olduğuna inanamıyorum.
I can't believe how stupid you are.
Bu kadar aptal olamazsın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]