English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / Humdrum

Humdrum translate Turkish

72 parallel translation
Men, young and old, in the cities and on the farms looked up from their humdrum jobs and saw the face of adventure in the young hunter and scout from the far West.
Genç yaşlı herkes, şehirlerde ve çiftliklerde tekdüze işlerinden başlarını kaldırıp, uzak Batıdan gelen bu genç avcı ve iz sürücüde maceranın yüzünü gördüler.
They do things that seem silly to your mighty mind but they're clever and restless, and refuse to be humdrum and dull.
Hayır, ne düşündüğümü bilmiyorum. Kafam karışık. Beni suçlayabilir misin?
There are times when it's rather humdrum. But right now, you're here.
Çoğu zaman burda işler sıkıcı ve monotondur, ama şimdi siz varsınız
If we bring a little joy into your humdrum lives it makes us feel as though our hard work ain't been in vain for nothing.
Eğer sizin sıkıcı yaşamlarınıza bir parça neşe getirebildiysek çok sıkı ve zorlu çalışmalarımızın boşa gitmediğini hissetmekten mutlu olacağız.
"When the humdrum..." You know I get pretty girlish in this number.
Bu filmde bayağı kadınsı oluyorum.
They're ordinary and humdrum.
Onlar sıradan ve sıkıcı.
But it might be pleasant to be humdrum, once in a while.
Ama arada sırada sıkıcı olmak da hoş olabilir.
Perhaps you'd like to be humdrum with that Mr. Henderson.
Belki Bay Henderson'la sıkılmak istiyorsundur.
We didn't want a humdrum marriage with codes of behavior.
Biz davranış kurallarına dayalı monoton bir evlilik yapmak istemedik.
So, our poor, humdrum, commonplace way of life doesn't interest you at all?
Sefil, monoton ve sıradan yaşam tarzımız hiç ilgini çekmiyor mu yani?
Yes, it's rather humdrum work, I'm afraid.
Evet, korkarım ki biraz sıradan işlerdi.
We find that we live on an insignificant planet of a humdrum star lost in a galaxy tucked away in some forgotten corner of a universe in which there are far more galaxies than people.
Milyonlarca yıldızın içerisinde bir galaksinin ücra köşesinde İnsandan çok galaksi bulunan bir sistemde ve çok özel bir gezegende yaşadığımızı öğrendik.
My life's pretty humdrum, you know
Yaşamım oldukça sıkıcı.
We're becoming humdrum.
Monotonlaşıyoruz.
Now that I've gone out on a limb for you with Andrews, damaged my already less-than-perfect relationship with that good man, and briefed you on the humdrum history of Fury 161, can you not tell me what you were looking for in the girl?
Andrews ile senin yüzünden, başımı neredeyse belaya soktum o iyi adamla zaten hassas olan ilişkim zarar gördü ve sana Fury 161'in, yavan hikayesini özetledim çocukta ne aradığını hala söyleyemez misin?
But my days are so uneventful, they're almost humdrum.
Günlerim son derece sıkıcı geçiyor.
- It's not your usual humdrum assassination.
- Bu sizin sıradan adam öldürmelerinizden değil.
is it monotonous and humdrum?
Sizin yaşamınız da monoton mu?
We have moved up from "predictable as the tides"... to "humdrum."
Ve böylelik "gelgit kadar bilinir" kategorisinden... "tekdüze" ye geçtik
We'll have to go back to our humdrum lives then, won't we?
Bu durumda yeknesak hayatımıza devam edeceğiz.
You hate your job, your humdrum life...
İşinden de monoton hayatından da nefret ediyorsun.
The most humdrum activities seem almost exciting through your eyes.
Vauv. Sana göre en sıkıcı işler bile eğlenceli.
Now he's settled into this humdrum life coaching Little League... - and running a dry-cleaning business?
Şimdi ise tekdüze bir hayat kurup Küçükler Takımı'na koçluk yapıyor ve kuru temizlemeci mi işletiyor?
Don't let my humdrum day fool you, now.
Monoton günüm seni sakın yanıltmasın.
that my pet and I were just lazing about in our little London flat, living the humdrum, bachelor life, and wishing things weren't so very, very dull.
Londra'daki küçük apartman dairemizde... tembellik yapıyor, can sıkıcı bir bekar hayatı yaşıyor ve... herşeyin böyle sönük olmamasını diliyorduk. İşte benim hayvanım...
And to put an element of risk back into it takes us out of the humdrum.
Ve bizi riske sokacak bir şeyler yapmak yaşamı sıradan olmaktan çıkarır.
I'll be able to pack my day with twice as many humdrum activities.
Artık can sıkıcı antremanlarımın iki katını yapabileceğim.
There is to be a visitor at Humdrum Hall. "
Bunalım Sarayı'na bir ziyaretçi bekleniyor. "
I was a humdrum person
Yavan bir insandım
And quickened my humdrum heart Love flew in through my window
Ve hızlanınca yavan kalbim Uçup gelmişti aşk
Yes, it's a rather humdrum affair, I'm afraid.
Evet, oldukça can sıkıcı bir görev aslında.
Well, that certainly sounds progressive, and a safe bet on what is probably gonna be a humdrum weekend.
Şey, bu da bir ilerleme sayılır, ve sıkıcı bir hafta sonu için güvenli bir bahis gibi görünüyor.
And it could be yours for the low, low price of a humdrum, everyday cardio cath. Yeah, forget it.
Ve çok çok düşük bir fiyata, şu her gün karşılaşabileceğin anjiyo karşılığında senin olabilir.
Not from a grey humdrum existence, but from a sharp, black shadow that had drilled into her neck.
Gri ve monoton hayatından değil, boğazına saplanmış olan keskin ve karanlık gölgeden kaçıyordu.
Sheer luck or am I humdrum
Acemi şansı mı yoksa sıkıcı mıyım?
Since when do you care about humdrum Humphrey, anyway?
Oldukça mantıklı geldi. Bu arada, ne zamandan beri zavallı Humphrey'i kolluyorsun?
But don't worry, need thou not be afraid, for we can turn a humdrum, forgettable name like Nebuchadnezzar into something magical like this...
Ama endişelenme, artık korkmana gerek yok. Çünkü Nebuchadnezzar gibi tekdüze ve unutulmaya mahkum bir ismi sihirli bir tınıya kavuşturabiliriz, mesela...
It's humdrum.
Sıkıcı.
But if you look beneath the humdrum surface, what you'll find here is something quite surprising.
Yine de monotonluğunun altına baktığınızda göreceğiniz şey çok şaşırtıcıdır.
You know, I was hoping to dazzle you all with my uncanny Detective skills, but you force me- - you force me to just reveal the humdrum facts and point out that you have blood on your shoes, Heather.
Biliyor musunuz, sizleri, olağanüstü detektiflik yeteneklerimle büyülemeyi umuyordum, ama sen ama sen sıradan gerçekleri ortaya çıkarmama neden oldun ve ayakkabılarında kan olduğunu belirtirim, Heather.
I could take over the humdrum royal stuff, And you could be a regular Joe for a day.
Ben bu sıradan kraliyet işlerine bakarım sen de bir günlüğüne normal birisi olabilirsin.
You're right, he's a festival of humdrum chitchat.
Haklıymışsın, tam bir sıkıcı gevezelik şahı.
You know, this... what you're doing... uh, projecting your boredom with your humdrum, 9 : 00-to-5 : 00 existence onto my day, where I am free to color outside the lines as I choose.
Bak işte bu yaptıkların benim dünyamı istediğim gibi renklendirmeye özgür olduğum bugün, senin 9-5 arası yaşayacağın sıkıntının bir yansıması.
Guys, I know you count the minutes until you can escape from your humdrum lives by hearing how awesome mine is, and I love doing that for you, but I just can't tonight.
Çocuklar, benim süper hayatımı dinleyip monoton hayatınızdan kaçabilmek için dakikaları saydığınızı biliyorum ve bunu sizin için seve seve yapıyorum ama bu gece olmuyor.
it turned out he has a humdrum past...
Hem de can sıkıcı bir geçmişi dinledik...
We got mixed feelings about the whole experience, but in a humdrum life, you gotta take your fantasies where you can find them, you know?
Bütün bu yaşadıklarımızı düşününce kafam karışıyor. Ama bu sıkıcı hayatta,... hayallerin nasıl gerçekleşecekse onu yapmalısın?
by comparison, is humdrum.
Söyleyen Karşılaştırma, bu çok monoton.
# For some # # Humdrum people # # To be #
* Eğer çok sıkıcı insanlarsa *
# For some # # Humdrum people # # I suppose #
* Sıkıcı insanlarınki olabilir sanırım *
He's humdrum Humphrey.
Can sıkıcı Humphrey o.
Humdrum and dull.
Cehenneme kadar yolun var dersen bunu anlarım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]