Husk translate Turkish
166 parallel translation
Well, in about a week now, we're going to husk the corn, and I'll bet you'll agree that that's fun.
Bir haftaya kadar mısır hasatımız var, ve bahse girerim bunu eğlenceli bulursun.
I can cook, sew husk rice, fetch water
Yemek yaparım, dikiş dikerim çeltik yaparım, kuyudan su çekerim.
She harvested the ultimate sensation, and then... she threw away the husk.
O muhteşem duyguyu hasat edermiş ve sonra kabuğunu fırlatıp atarmış.
It could grip it by the husk.
Yaprağıdan tutmuş olabilir.
Well, bless my old husk of a heart.
Aman Tanrım! Bu ne güzel bir an.
Besides, Pastori's body was just a... - A husk, just like...
Dahası, Pastori'nin cesedi pelte gibiydi.
Inseminating a husk...
Bir kılıfı döllemek...
Currants, a husk of something...
Kuş üzümü, bir şeyin kabuğu.
Ten or fifteen years down the line, after you've adapted to a lifestyle now totally beyond your means, you can find yourself cast aside a hollow husk, penniless and crushed.
bir hayat tarzına alıştıktan 10-15 yıl sonra işler kötü giderse kendini kenara atılmış, beş parasız ve ezilmiş bulabilirsin.. Koca Willy 85 yaşında Niles.
Well, since "sucking the life out of my husband and leaving him an empty husk" is too long for the card I'll say a cowgirl.
"Kocamı canından bezdirip geriye posasını bırakmak" karta uzun geleceğinden "ömür törpüsü" diyorum.
What they removed was merely a dead husk.
Ayırdıkları şey ölü bir kabuktu sadece.
I'm a dried-up husk of a scientist.
Ben bilimin kurumuş çınarıyım.
They suck the life out of their prey and leave nothing but a desiccated husk!
Kurbanlarının içindeki yaşamı emiyor, geriye kuru bir kabuktan başka hiçbir şey bırakmıyorlar!
- You put the husk on?
- Kılıfı giydin mi?
The husk wasn't fully mature, and I don't know how long it's gonna hold up.
Kılıf tam oluşmadı, ne kadar dayanacağını bilmiyorum.
- Um... you know, from what... from what she said, the husk is starving.
- Onun söylediği kılıf acıktı...
-'Cause she wanted to show me how the husk fit.
- Çünkü bana kılıfın nasıl uyduğunu göstermek istedi.
It breaks the seal in the husk... permanently.
Bu kılıfın mührünü kırar.. kalıcı olarak.
I know what's hiding behind that husk.
O kılıfın arkasında ne sakladığını biliyorum.
Then you slipped into that husk that punk stole from us.
Sonra o serserinin bizden çaldığı kılıfı giymişsin.
That Goa'uld symbiote should be a desiccated husk, but instead it's in perfect condition.
Bu Goa'uld ortakyaşamı kuru bir kabuk olmalıydı, ama onun yerine, kusursuz bir durumda.
miguel : It looks like they shed some kind of husk or skin, like a snake.
Tıpkı yılan gibi deri değiştiriyorlar.
- bodies. Leave them for a husk.
Ufacık bedenlerini parçalayacağım.
Ricin is made from the husk Castor oil is made from what's inside. Hm.
Keneotu, kılıftan yapılır, hintyağı ise içindekinden.
Rackham, Worley, Husk, blow the horns!
Taşkafa, Ustura, Kurukafa. halatların başına.
You're nothing but a superficial shell, a husk of flimsy consciousness... ready to be torn off at a moment's notice.
Sen bir kabuktan başka bir şey değilsin, dayanıksız bir bilinç kuvvetisin... farkedildiği anda da kendinden geçmeye hazırsın.
- Fourth of July rodeo - the cattle - l've been to that rodeo - and husk corn
- Süt sağardık, mısır kabuğu soyardık.
I smell your doll's decaying husk.
Siborgunun çürüyen kabuğunun kokusunu alıyorum.
You know, I don't know why we had to tent up outside of town when there are so many fine houses with big corn-husk beds just sittin'empty.
Niçin bomboş duran o kadar iyi ev varken şehrin dışında kamp kurmak zorundayız ki?
All we have to do is husk the slug right out of his shell.
Tek yapacağımız onu kabuğundan çıkarmak.
I'm sorry I ever let you in here to rob me of my best years before leaving me a burnt-out husk.
Seni buraya aldığım için ve en güzel yıllarımı çalıp bana yanık kabukları bıraktığın için çok üzgünüm.
I explained that you have to husk a few ears to check the firmness of the kernels.
Ona kabukların ucunu hafifçe sıyırmasını ve tanelerin. sertliğini kontrol etmesini söyledim.
Leaves only a dead, withered husk behind.
Arkasında sadece ölü, çürümüş bir kabuk bırakır.
Your manhood will shrivel and become a useless husk.
Erkekliğin büzülecek ve işe yaramaz bir deri kabuğu haline gelecek.
- Hey, when she's shriveling your husk then you get a vote.
- Charlie, yapma bunu! - Sen, büzülen senin bir tarafın olduğunda konuşursun.
Even the spider's legs are emptied until the corpse is no more than a husk.
Örümceğin bacaklarının bile içini boşaltıyor ta ki ceset, kupkuru bir kabuğa dönüşene dek.
They're only gonna let a burnt-out husk like Bruce in.
Sadece Bruce gibi beyni uyuşmuş birisine izin verirler.
Like a buckwheat husk?
Kara buğday kabuğu mu?
You ate them with the husk I've only seen such a thing in cartoons.
Fıstık mı? Kabuklarıyla yiyorsun resmen. Sadece çizgi filmlerde olur sanırdım.
I'm the withered husk.
Köklerim kurudu.
Withered husk?
Kökleri kurumuş muş?
Sweetie, there's still plenty of things you can do with that husk of yours.
Tatlım, köklerinle yapabileceğin daha bir çok şey var.
A machine without power. A mere husk, an empty vessel.
Enerjisiz bir makine, boşluğu çevreleyen katıksız bir yüzey gibi.
She's what we in the medical profession call a "husk."
Biz tıpta buna "Husk" deriz
"Huskaroo, Huskaroo, you're beautiful"
Husk eroo, Husk eroo
"And your brand is Huskaroo"
Husk eroo markandır senin
"Huskaroo lets you be you."
Husk eroo seni sen yapar Husk eroo seni sen yapar
And if my soul were not beautiful... this magnificent face and body would be but an unattractive husk.
Eğer ruhum güzel değilse, bu olağanüstü güzellikteki surat ve vücut sevimsiz bir kabuktan farklı olmayacaktır.
The dry husk of a city which was sucked dry by the Britannians.
Britanya'nın sömürdüğü bir şehrin harap kalıntıları.
It's for my throat, it give it a rougher quality, a husk sound sorta like Debbie Herry meets Eithal Herman.
Sana biraz daha sıcak su Bayan Patty. Sana da bir kase rendelenmiş buğday Babette. Boğazım için.
I'm getting half a rural cottage,'and all I have to do is enter a loveless husk of a marriage.'
Kırsal bir evin yarası benim oluyor ve tek yapmam gereken sevgisiz bir evliliğe adım atmak.