Jalopy translate Turkish
103 parallel translation
I drove a jalopy.
Bense bir külüstür kullanıyordum.
- Crossing the desert in a jalopy like this.
- Bu külüstürle çölü geçiyorsunuz.
Boy, but I'd hate to hit that desert in a jalopy like that.
Öyle bir külüstürle çölü geçmek istemem.
In a hopped-up jalopy, of course.
Eskimis bir otomobilde, tabii ki.
I got a nice little jalopy right over here.
Şurada güzel bir külüstür var.
I was wondering where I found this old jalopy.
Bu yaşlı külüstürü nereden bulduğumu merak ediyordum.
I've been trying out your super jalopy.
Süper külüstürünü deniyordum.
Stop this jalopy and let me out.
Durdur şu külüstürü de ineyim.
If you'd taken that jalopy you'd be on your way back to San Quentin by now.
O külüstüre binmiş olsan... şimdi San Quentin'e dönüyor olurdun.
You know, I didn't figure on you slugging me in that jalopy.
Biliyor musun, arabada bana vuracağın hiç aklıma gelmemişti.
When I wanted to find out about a scared guy in a jalopy I didn't stand on Route 66 and stop him so I could ask a lot of questions.
Bir külüstürdeki korkmuş birini yazmak istediğimde 66. yolda dikilip, adamı durdurup, soru yağmuruna tutmadım.
That old one-light jalopy come right out.
O Külüstür araba bir anda önüme çıkıverdi.
How much further you think he can push that jalopy?
Bu düldülü daha ne kadar götürebilir dersin?
Next thing I know, you arrive here in a beat-up old jalopy... - you bang into my Cadillac -
Sonra bir külüstürle geldin, Cadillac'ıma çarptın...
Park that jalopy and walk in like a man!
Külüstürünü park et ve erkek gibi içeri gir.
Especially in a jalopy.
Özellikle de eski modellerle.
More intelligent than this is the jalopy I just bought.
Bundan daha akıllıcası satın aldığım külüstür'dür.
Jalopy?
Külüstür?
And four kids who probably scream with joy every time the old man pulls up in the family jalopy.
Ve dört çocuk, yaşlı adam külüstür arabasını her durduğunda neşe ile çığlık atan.
How much is my half of this jalopy worth?
Bu külüstürden benim payıma ne düşüyor?
You guys ain't got a jalopy?
Sizin eski bir arabanız yoktur herhalde.
Yeah, and my jalopy suits me fine.
Evet, benim külüsütürümde bana yetiyor.
Look, I've got that same old jalopy parked outside. Shall we, uh, use it?
Aynı külüstürü dışarıya park ettim.
I won't have that jalopy overtake me.
Şuna bak! Şu külüstürle beni solladı.
The world-famous artist can't even afford a jalopy.
Milletlerarası bir virtüöz bir araba bile alamıyor.
Speaking of flying... how about the prexy taking this jalopy for a trial spin?
Uçmaktan bahsetmişken şu külüstürle bi tur atmama ne dersin?
I am ordering you to pack yourjunk in that jalopy and clear out.
O zamandan beri yanımızda kalıyor. O küçük kız ise geçen yıl öksüz kaldı.
- This is no jalopy derby.
- Hurda yarışı yapmıyoruz burada.
- T'was the jalopy for sure.
- Seninki molotof attı galiba.
Get rid of that old jalopy!
Çekin şu külüstürü yoldan!
We just want to trade our jalopy... for your limousine!
Sadece takas etmek istiyoruz bizim külüstürle... sizin limuzini!
Pretty ugly old jalopy, huh?
Oldukça çirkin eski bir külüstür ha?
Push jalopy that once!
İtin!
And my car's no jalopy, as you can see.
Ayrıca arabam külüstür değil gördüğünüz gibi.
Where'd you get this old jalopy, anyway?
Bu eski külüstürü nereden aldın
It's into the old jalopy.
Şu benim külüstüre atla
Your husband claimed there's not a single jalopy available!
Kocanız tek bir külüstür araç olmadığını söyledi!
Jump into the old jalopy and come down and stay in the country.
İhtiyar emektara atlar yola çıkar, memlekette kalırız.
And if you don't want a load of buckshot in your tail feathers, may I suggest that you park your jalopy outside of somebody else's window.
Bir namlu dolusu saçmayı kuyruğunuza yemek istemiyorsanız, size önerim düldülünüzü başka kapıya çekmenizdir.
Sure, my car and your jalopy.
Elbette, benim arabama karşı senin külüstür.
- You big fathead jalopy. - You gotta stop that lyin'!
Sen büyük şişko kafalı bir külüstürsün.
- You big fathead jalopy.
Sen büyük şişko kafalı bir külüstürsün...
What's wrong with your jalopy?
Külüstürünüzde ne sorun var?
Broken-down jalopy.... The clothes on our backs.
Bozuk, külüstür bir araba ve üzerimizdeki giysiler.
Why drive a jalopy when you can have a hot rod?
Son model araba varken neden bir külüstürü kullanasın?
I'm still not used to this jalopy.
Hala bu külüstüre alışamadım.
We can't drive up in front of the brown derby in that old jalopy.
Bütün o villaların önünden bizim külüstürle geçemeyiz.
I liked that old jalopy.
Ben o külüstürü seviyordum. Kimse saçlarım hakkında bir şey demedi.
You sound like that Officer Jalopy I talked to when I called to report the Dodge missing.
Sesin, arabam kaybolduğunda konuştuğum memur Jalopy'ninkine benziyor
I'm gonna take that no-good jalopy you sold me and shove it up your bazooga!
Bana sattığın bu külüstür arabayı alıp sana monte edeceğim!
- A hopped-up jalopy.
- Yarış arabası.