Jawbone translate Turkish
93 parallel translation
The jawbone of an ass.
Bir eşeğin çene kemiği.
Beaten with the jawbone of an ass.
Bir eşeğin çene kemiğiyle yenildi!
Our armies, that scattered the Hittites that swept the amortizes before them that cut through Canaan to conquer the circle of the earth beaten with the jawbone of an ass.
Hititleri dağıtan, Emurları silip süpüren, Canaan'ı aşıp dünyanın merkezini bile fetheden ordumuz bir eşeğin çene kemiğiyle yeniliyor!
And we're beaten by the jawbone of an ass.
Ve bir eşeğin çene kemiğine yenildik!
His whole, high, broad form... weighed down upon a barbaric white leg carved from the jawbone of a whale.
Balinanın çene kemiğinden oyulmuş beyaz bacağıyla ve zalim görünüşüyle.
I'll handle him, or I'll bust his jawbone with a club.
İdare ederim, ya da bir sopayla çene kemiğini parçalarım.
My fist bone connected with your jawbone, and zoom!
Benim yumruğumu senin çenene bağlayacağız, ve zoom!
Fed up to the teeth, into the gums and the jawbone.
Dişimden diş etime ve çene kemiğime kadar usandım.
When analyzed using isotope techniques, it was revealed that, although part of the skull was genuine, the lower jawbone was a chimpanzee's. It was a fake.
Flor testiyle analiz edildiğinde, kafatasının modern bir insana ; alt çenesinin de bir orangutana ait olduğu ortaya çıktı.
And drove his jawbone right through his brain because he pushed him.
Ve sırf kendisini itti diye çenesini beynine gömdü.
The doll was found beside the jawbone of a man and no trace of simian fossil has been found in this deposit.
Oyuncak bir adamın çenesinin yanında bulundu ve hiç bir maymun fosili bulunmadı orada.
Defend thyself with the jawbone of an ass if need be.
Gerekirse kendini koru.
I'll fly in and try to jawbone some sense into them.
Oraya gidip onlara sağduyu telkin etmeye çalışacağım.
Put down the jawbone.
Çene kemiğini bırak.
You caught that blade on the jawbone, so it didn't touch anything vital.
Bıçağı çene kemiği üzerinde yakalamışsın böylece yaşamsal herhangi bir şeye dokunmamış.
When a man's jawbone drops off... it's time to reassess the situation.
Bir adamın çene kemiği düştüğünde... durumu değerlendirme zamanı gelmiştir.
How the knave jowls it to th'ground as if'twere Cain's jawbone that did the first murder.
Adama bak nasıl fırlatıyor onu yere. İlk cinayeti işleyen Kabil'in çene kemiği sanki.
With the jawbone of an ass.
Bir eşeğin çene kemiğiyle.
The jawbone of an ass!
Eşeğin çene kemiği!
"With the same jawbone, Abbot?"
"Aynı eşeğin çene kemiğiyle mi yiyeceksiniz başrahip?"
Man, look at those chopping wounds on the jawbone.
- Öyle görünüyor. Çene kemiğindeki doğrama yaralarına bak.
Straight nose, a powerful chin, a broad jawBone.
Düzgün burun, güçlü bir çene ve geniş bir çene yapısı.
"Dear Captain Zissou, I am 1 2 years old and live in Jawbone, Kentucky."
Sevgili Kaptan Zissou. Ben 12 yaşındayım ve Jawbone, Kentucky'de yaşıyorum.
The only thing you gonna see me throwing is my H-bomb to his jawbone.
Göreceğin tek şey, çenesine bırakacağım Hidrojen bombasıdır.
"l killed a whale. Using its jawbone, I made a sledge and went to Reykjavik."
"Reykjavik seyahatimde dişlerimle bir balina öldürdüm."
It's her jawbone, they used dental work to ID her.
Çene kemiği. Kimliğini belirlemek için yapılan diş muayenesinde kullanmışlar.
Maybe even furious that you've had to mount a littly's jawbone inside a box to find out what killed him.
Ve hatta belki de onu neyin öldürdüğünü bulmak için bir ufaklığın çene kemiğini bir kutuya koymaktan dolayı deliye dönmüş durumdasın.
Unless we want his jawbone flying across the room.
Tabii çene kemiğinin uçuşa geçmesini istiyorsan bilemem.
See where the jawbone migrated into the upper mandible?
Çene kemiğinin yukarıdakı bağlantısıyla nasıl birleştiğine bakın.
This are 10x magnifications of the victim's jawbone surgery.
Bunlar kurbanın altçene amelyatının on kat büyütülmüş hali.
Your jawbone will drop.
Çene kemiğin düşebilir.
But there are none on the jawbone.
Ama bu çenede hiç diş yok.
- Place the jawbone in the skeleton.
Çene kemiğini, iskelete yerleştirmelisiniz.
How would he know if we added the jawbone?
İskeletine, çene kemiğini eklediğimizi nereden bilecek?
Then I remembered the jawbone seemed lighter in colour than I expected.
O zaman hatırladım, çene kemiğini gördüğümde rengi beklediğimden açıktı.
And you intended to steal the jawbone and add it to the silver skeleton.
Ve çene kemiğini çalıp Gümüş İskelete ekleyecektin.
So, I'm gonna need his jawbone to make a mold. See if I can match a possible murder weapon out of those marks.
Öyleyse çene kemiğinin bir kalıbını çıkarayım ve bu izlere uyacak bir cinayet silahı aramaya koyulayım.
I put the XRF to Greenway's jawbone, and I found traces of brass and nickel plating in the marks made by our murder weapon.
Greenway'in çene kemiğini XR'a koydum. Yaraların içinde cinayet silahından bulaşan pirinç ve nikel izlerine rastladım.
Hawkes, send me a picture of that jawbone.
- Hawkes bana çene kemiğinin bir resmini göndersene.
May he, like Samson, slay thousands of Frenchmen with the jawbone of Jefferson!
O belki de, Samson gibi, Jefferson'un çenesiyle binlerce Fransızı kırıp geçirebilir!
I seen you pull somebody's jawbone off.
Birisinin çene kemiğini çıkardığını gördüm.
I've been thinking about your decaying jawbone.
Çürüyen çene kemiğinizi düşünüyordum.
A few years ago, a friend of mine called me up and told me that they had just identified DNA from an ancient jawbone found in southern Alaska, in a cave in southern Alaska.
Birkaç yıl önce, bir arkadaşım aradı ve Güney Alaska bölgesindeki bir mağarada bulunmuş olan kadim bir çene kemiği DNA'sını henüz teşhis ettiklerini söyledi.
When John compared the DNA from the ancient jawbone with modern samples from across the two continents, he noticed a pattern.
Tüm kıta boyunca topladığı modern örneklerle kadim çene kemiği DNA'sını karşılaştırdığında John bir örüntü fark etti.
Jawbone of a murderer.
Bir katilin manitası.
An abscess that ate away that much of his jawbone would have been agonizing.
Çene kemiğinin bu kadar fazla bir kısmını aşındırmış olan bir apse çok ağrımış olmalıdır.
What they uncovered was the jawbone of a young boy 100,000 years old.
Yakinlarda baska kemik parçalari ve disler buldular. Sonrasinda agzin neredeyse tamami ellerindeydi.
Here, the jawbone of the child from Scladina is put through a high-powered CT scan.
Böylece arastirmacilar için dis ve kemigin iç yapisini detayli inceleme firsati doguyor.
But the boy from Scladina's jawbone has more to tell us about other limitations. Back at the Max Planck Institute,
Max Planck Enstitüsü'nde Mike Richards kemigin mikro yapisinda daha da derinlere inerek beslenme seklini ögrenmeye çalisiyor.
They'll jawbone this to death.
Ölümüne karşı koyacaklardır.
Crime scene boys found a piece of a jawbone
O, o kadar şanslı değilmiş.