Jaws translate Turkish
888 parallel translation
During the world bloodshed their fathers perished in the Tsarist jaws, invaders tortured their mothers with a siege of hunger.
Babaları, Çarlık dönemimde kan verme sıralarında can verdiler. İşgalciler, annelerini açlık ile esir almış ve kuşatmışlardı.
Lanky brunettes with wicked jaws.
Düşük çeneli, sırık esmerler.
Sit down here till I snatch you from the jaws of death.
Seni ölümün pençesinden kurtarana kadar surada otur.
Keep him out of the jaws of them bloodhounds.
Onu kana susamış tazılarla dalaştırma.
- Into the jaws of hell..... rode the 600!
- Dosdoğru ölüm vadisine... - Dosdoğru cehennemin ağzına sürün 600 süvariyi!
He says, " I've got the jaws in line.
" Kıskaçları tutturdum.
And welcomes little fishes in With gently smiling jaws.
Küçük balıklar ağzına kaçar.
And that when you open your jaws to disturb the moon they leap into your mouth and possess you?
Ayı rahatsız etmek için çeneni açtığında da ağzına girip sana sahip olacaklarını?
But I cannot let you walk into the jaws of death.
Ama kendi ölümüne gitmene de izin veremem.
Those powerful jaws are strong enough to pierce a man's finger.
Bu güçlü ağız bir adamın parmağını delecek kadar güçlü.
Now behold Jonah... taken up as an anchor and dropped into the sea... into the dreadful jaws awaiting him.
İşte şimdi Jonah bir çapa misali gemiden atladı ve denize onu aşağıda bekleyen heybetli ağzın içine düştü.
Then they all have crooked jaws and wrinkled brows... and a dozen irons stuck in their white humps.
O zaman hepsinin yamuk yumuk çenesi ve buruşuk alnı ve beyaz sırtlarında onlarca saplanmış zıpkın var.
- Leaped right into the jaws of death!
- Ölümün pençesine attı kendini!
Did an act with a python of uncertain temper and extraordinary big jaws.
Huyu suyu belirsiz, koca ağızlı bir pitonla gösteri yapardı.
It seems the human race is growing smaller jaws and having fewer teeth.
İnsan ırkının çenesi giderek küçülüyormuş dişler de azalıyormuş.
But the teeth are ahead of the jaws, and so everybody has more teeth than they know what to do with.
Ama dişler, çeneden ilerideymiş o yüzden herkesin başına dertmiş fazla diş.
Or do you believe that for your petty pleasures and well-being others must lose their arms, legs, eyes, jaws, even their lives?
Yoksa senin önemsiz keyfin ve mutluluğun için başkalarının kollarını, bacaklarını gözlerini, çenelerini, hatta hayatlarını kaybetmeleri gerektiğini mi zannediyorsun?
That would be snatching defeat from the jaws of victory.
Bu zaferin çenesinden yenilgiyi çekip, almak olur.
My jaws are aching.
Çenem ağrıyor.
Aim at his jaws. - There's a jam!
- Bir sıkışma var.
Then along comes this huge pike with big jaws and sharp jagged teeth.
Sonra büyük ağızlı ve keskin dişli devasa turna balığı ortaya çıktı.
Big head, piercing look, lethal jaws.
Çünkü koca bir kafası, öldürücü çenesi var.
Look, all I could see was its jaws.
- Bak, tek görebildiğim onun ağzıydı.
- To end in the jaws of a wolf.
- Sonu, bir kurdun dişleriyle geldi.
To call to each other they close their jaws.
Birbirlerine seslenmek için çenelerini birbirine vururlar.
My wife is opening her painted jaws and slipping a cream puff into them.
Karım boyalı pençelerini çıkarmış, üzerlerine kremalı pasta sürüyor.
The great jaws snapping, the riderless horse.
Büyük çene kapanıyor, atın binicisi yok.
The only thing that's evil about him are his jaws.
Tek kötülüğü çenesi.
Big day. Got two jaws to rebuild.
İki çene tamir edeceğim.
Into the jaws of of Death, Into the mouth of Hell
ölüme gitti tepenin önünde 600 cesur
Your jaws. You can't move your jaws.
Çeneni hareket ettir.
For example, you have people with their tight, hard, determined jaws.
Örneğin, sıkı, sert ve kararlı çeneli insanlar görürsünüz.
And then the jaws that are withdrawn, as if a person hasn't got a right to assert himself.
Geriye doğru çekilen çene, o kişinin kendini haklı çıkaracak bir sözü olmadığını gösterir.
Thou detestable maw, gorg'd with the dearest morsel of the earth, thus I enforce thy rotten jaws to open, and, in despite, I'll cram thee with more food!
Sen iğrenç kursak, sen ölümün rahmi, Ey yeryüzünün en değerli lokmasını yutan sen, Senin o çürük çenelerini zorla açacağım,
I seem to feel its cruel jaws Crunch!
Acımasız çenelerini hissederim
His jaws are stronger than those of a lion, and he has those powerful forequarters but nature saw fit to give him a weak and wobbly rear end and a slow, ungainly gait.
Çenesi bir aslanınkinden daha güçlüdür, ve çok güçlü ön ayakları vardır, ancak tabiat ona zayıf, titrek arka bacaklar ile ağır, biçimsiz bir yürüyüş vermeyi uygun görmüştür.
They use jaws, muscles, and the eyes, and the ligaments...
Herşeyi kullanırlar, hiçbir şeyi atmazlar. Çeneleri, kasları, gözleri, kirişleri, herşeyi kullanırlar!
No, I throw myself gladly into the very jaws of the screaming, grim death.
Hayır, kendimi bir çığırtkanın keskin dişlerinin arasına bile atabilirim, dehşetli bir ölüm.
Way to move your jaws, Jon.
Kramponları kullanmanın zamanı John.
"and then, using both hands, force open its jaws... and have a damned good look in its mouth."
"... ve sonra iki elini de kullanarak, ağzını açtır,... ve ağzından içeri iyice bir bak. "
Crush his jaws!
Çenesini ez!
- The jaws that bite...
- O keskin dişlerden...
Jaws.
Jaws.
Called Jaws?
Adı da Jaws mu?
Wide jaws, cheek bone aberration, with frontal dilatation.
Geniş çene, önden açılmayla elmacık kemiği sapması.
I led us into the very jaws of death!
Bizi, ölümün ağzına kadar götürdüm!
And give your jaws a rest!
Çeneni dinlendir biraz!
His name's Jaws.
Adı Jaws.
Jaws, Mr. Bond must be cold after his swim.
Jaws, Bay Bond yüzdükten sonra üşümüş olmalı.
Jaws, expel them.
- Jaws... At onları.
Jaws!
Jaws!