Jockeys translate Turkish
182 parallel translation
When they caught me opening those letters, and the judge presented me with six months, or, as the Englísh jockeys say, a dozen fortnights, well, thatjudge asked me a Iot of silly questions, like how many letters Id jimmied et cetera, et cetera, et cetera!
Mektupları açarken yakalandığımda... hakim beni 6 ay veya ingiliz jokeylerin tabiri ile... bir düzine 15 gün hapis cezası ile ödüllendirdi... ve bana kaç tane mektup açtın falan diye... bir sürü saçma sapan şey sordu.
I don't like dead jockeys, Link.
Ölü jokeylerden hoşlanmam Link.
And representing Stephens, he did do some bribing of jockeys, didn't he?
Ve Stephens adına bazı jokeylere rüşvet vermişti, değil mi?
So you picked on poor little Rainbow Benny because he'd been mixed up with jockeys and crooked races and to the police, he might seem like the double killer.
Zavallı Rainbow Benny'yi seçtin çünkü jokeylere ve hileli yarışlara karışmıştı ve polis onu çifte cinayetten suçlayabilirdi.
Yes, sir. Lopez oughta be good for him, and those bench jockeys will ride him till he's saddle sore.
Lopez, ona iyi gelir ve diğerleri de onu hırpalayana kadar üstüne gideceklerdir.
I warned you, Margaret, you and your hockey players and jockeys.
Seni uyardım Margaret, sen ve hokeyciler, jokeyler.
Jockeys up.
Jokeyler binsin.
She likes gas pump jockeys better than millionaires.
Benzincileri milyonerlerden daha çok seviyor.
Well, I plug his records with disc jockeys, jukeboxes, stores.
DJ'ler, müzik kutuları ve dükkanlar için onun plaklarının tanıtımını yapıyorum.
I gotta keep up with these jet jockeys.
Bu jet jokeylerine yetişmem lazım.
Cheating jockeys, capricious horses... each to their own.
Şikeci jokeyler, kaprisli atlar... Bakıyorum herkesin keyfi yerinde!
I don't like to watch the jockeys when they're weighing.
At sırtında ayakta durmaya çalışan jokeyleri izlemek hoşuma gitmiyor.
The jockeys are mounting.
Jokeyler at bindiler.
Snow? One of your jockeys missed a turn-off, buried the wheel.
Pilotlarınızdan biri dönüşü kaçırdı ve tekerlekleri kara sapladı.
One of the season's top jockeys, ronnie mau-mau.
Sezonun en iyi jokeylerinden biri, Ronnie Mau-Mau.
Do you know any real good, famous jockeys?
Ünlü ve çok iyi bir jokey tanıyor musunuz?
You can take all the variables for each horse in every race cross-program performances, make out ones for different jockeys different distances...
Her yarıştaki her bir at için tüm değişkenleri alır çapraz program performanslarıyla farklı jokeylere ve farklı mesafelere göre belirlersin... - Bu da ne şimdi?
- Scoot jockeys?
- Motosikletçiler mi?
It's a spoof on jockeys.
Jokeylerle dalga geçiyor. - Jokeyler mi?
- On jockeys?
- Evet, küçük jokeyler.
To my way of thinkin', if the United States Cavalry... can take care of Paiutes and Comanches... a B-52 ought to do just fine with those camel jockeys.
Benim fikrime göre, Eğer Amerikan süvarileri... Kızılderililerin ve Komançilerin icabına bakabiliyorsa bir B-52 de, şu devecilerin hakkından gelmelidir.
Not those paper-shufflin'desk jockeys in Washington.
Washington'daki bürokrat müsveddelerinin değil.
I know those desk jockeys downtown are about to drive you crazy giving you a bad time.
Komiser, merkezde, masa başlarını parselleyenlerin, işi yokuşa sürerek.. ... sizi çileden çıkarmak üzere olduklarını biliyorum.
Two of your snot-nosed jockeys flew by by at over 400 knots.
O iki serseri, kulenin yanından 400 knotla geçtiler.
Do they have women disc jockeys? Well, they will.
- Kadın diskjokeyler de var mı?
Now your jockeys.
İç çamaşırını da!
- Now your jockeys.
- Şimdi de iç çamaşırlarınız.
Maybe you're pissed off at the camel jockeys.
Belki deve sürücülerine çok kızdınız.
Being a little wet in the Jockeys slow you down a little?
Donuna doldurdukların kıpırdamanı engelliyor mu yoksa?
I figured you for jockeys.
Seni bu iç çamaşırıyla hayal etmemiştim.
People go... because ofthe beautiful horses... and colorful jockeys, and- -
İnsanlar... güzel atları... rengarenk giysili jokeyleri, ve- -
Put the money in a suitcase and go to the racetrack at noon then wait by the phone next to the jockeys'entrance.
Parayı bir bavula koyun. Öğlen yarış pistine gidin. Jokey girişinin yanındaki telefonun başında bekleyin.
Wilbur, if the runway isn't long enough... You can't let radar jockeys push you around.
Wilbur, eğer pist yeterince uzun değilse radarjokeylerinin seninle dalga geçmesine izin vermemelisin.
I have all the jockeys I need.
İhtiyacım olduğu kadar jokeyim var.
And if the rest of you beer-swilling tube jockeys out there... have a problem with this, talk to Homer Simpson.
Tabi, senin dışında birasız kalacakların bir derdi olacaksa, bunu gidip Simpson`la konuşsunlar.
No, I think these Jockeys shrunk.
Hayır, Sanırım bu süspansuvar çekmiş.
I need the secure packaging of Jockeys.
Süspansuvarın korumasına ihtiyacım var.
You have to get off Jockeys right away.
Süspansuvarı hemen çıkartmalısınız.
But I've always worn Jockeys.
Ama ben hep süspansuvar giyerim.
- You went back to the Jockeys?
- Yine süspansuvara mı döndün?
No boxers, no Jockeys.
Boxer yok, süspansuvar yok.
Jockeys.
Jockeys.
Well, the jockeys if you must know.
- Jokeyler yüzünden.
Howard... disc jockeys are dogs.
Sen kov. Howard. Disk jokeyler köpek gibidir.
I mean, I don't want to be one of these disc jockeys that runs around the country, you know, looking for work all the time.
Yani asla şehir şehir dolaşıp iş arayan o disk jokeylerden olmak istemiyordum. Ama sonunda öyle oldum.
- You went back to the Jockeys?
- Külota mı döndün?
No boxers, no Jockeys.
Boxer yok, külot yok.
I packed extra jockeys in my trial bag.
Bunu kimsenin bilmesi gerekmiyor ama çantamın içinde yedek bir don daha var.
Do you space jockeys have any idea how much it's worth?
Sizi uzay kovboyları, onun kaç para ettiğini biliyor musunuz?
- Yes, a spoof on little jockeys.
- Minnacık jokeyler mi?
I go with Jockeys now.
Bundan nefret ederim.