Jugular translate Turkish
331 parallel translation
Her jugular was severed by the bite of powerful teeth.
Şah damarı güçlü diş ısırıkları tarafından parçalanmış.
Severed jugular.
Boyun parçalanmış.
Just missed her jugular vein.
Şah damarını az farkla kaçırmış.
A weapon such as that would of severed the jugular vein.
Bunun gibi bir alet şah damarını keserdi.
You'll be all right, though another half inch would have severed your jugular vein.
İyileşeceksiniz. Ama yara bir santim daha yandan olsaydı şahdamarınızı koparabilirdi.
His jugular vein was severed, he has broken ribs and a fractured skull.
Boynundaki ana damarı etkilenmişti, Kaburgaları da kırılmış ve kafatasında bir çatlak var.
Knock his brains out, bite his jugular vein.
Beynini dağıt, şahdamarını ısır.
They've... they've crossed over into the jugular vein!
Onlar... onlar şahdamarına ( jugüler ven ) geçmişler!
He knew that Syracuse was the jugular of the island.
Siraküza'nın, adanın anahtarı olduğunu biliyormuş.
A dancer killed her partner by biting through her jugular.
Bir dansçı partnerini boynundan ısırarak öldürmüş.
But it's always the jugular that he's after.
Ama şahdamarına saldırmak istiyor.
Watch my jugular v ein throb.
Şahdamarımın atışını seyret.
I think it's the jugular unit.
Sorun boyundaki ünitede.
I guess I don't have the taste for the jugular you guys have.
Sanırım bende size uygun bir şey yok.
Or the jugular...
Ya da şahdamarım mı?
In my opinion, the death of the poor bastard was caused by massive hemorrhage due to a huge laceration of the jugular.
Bence, Bu zavallı piçin ölüm nedeni boynundaki bu yaradan dolayı aşırı kan kaybetmesi.
If you cut the jugular vein, you and the walls would be covered in blood.
Şahdamarını kesersen, sen ve duvarlar kanla kaplanırsınız.
Severance of the jugular and carotids... destruction of the esophagus.
Şah damarı ve ana atardamarın parçalanmasıyla yemek borusu tahrip olmuş.
Then one night that dog turned and chewed my friend's jugular out.
Sonra bir gece o köpek kendinden geçti ve arkadaşımın boğazını parçaladı.
First the lizards take away their jobs, then they go for the jugular.
Ziyaretçiler onları işlerinden alıkoyuyor. Onlar da canlarını kurtarmak kaçıyorlar.
Superior gluteal vein to iliac vein to inferior vena cava passed right atrium to superior vena cava to right jugular vein to optic chiasma.
Üst kalça damarından ince bağırsak damarına... kalbin sağ kulakçığından geçen alt damara... oradan üst damara ve sağ şahdamarından beynin optik merkezine.
You know, he didn't pause at all near the jugular.
Şahdamarlarına doğru hiç mola vermeden kesti.
Go for the jugular. Look, I've been telling you this for thre weeks. There are 19 million shares outstanding.
Atağa geçelim. 19 milyonluk hisse var.
A lady can slice your jugular as quick as a Comanche.
Bir hanımefendi senin boğazını bir komançi kadar hızlı kesebilir.
A good pulse and jugular there as well.
Güzel bir nabız ve boyun var aynı zamanda.
I'll cut both their jugular veins!
İkisinin de şahdamarlarını keseceğim!
Morse's jugular is exposed.
Morse'un şahdamarı açıldı.
The jugular.
Şahdamardan.
You've got an unerring instinct for the jugular.
Bunun için şaşmaz bir içgüdün var.
He grabbed me by the throat, so I cut him on the.... lt was the jugular.
Boğazıma sarıldı, ben de kestim... Şahdamarından.
He doesn't bother to bite your jugular like a lion. No.
Aslan gibi ana damarlardan birini ısırmaya çalışmaz.
There were two puncture wounds in the jugular.
Boynunda iki tane iğne izi vardı.
If you stuck a needle in the jugular, the heart itself would act as a pump.
Eğer boğaza bir iğne batırırsan, kalp dışarı çalışan bir pompa gibi davranır.
On the jugular.
Boğazda.
Straight for the jugular.
Boynu diktir.
Go for the jugular!
Kafasını ısır!
The jugular!
Şahdamarına saldır!
Internal jugular?
İç kanama mı?
The wire reported a body was found drained of blood, bite marks on the exterior jugular and median cubital veins.
Raporda, kanı çekilmiş bir cesetten bahsedilmiş. Ayrıca boğazında ve ana atar damarında diş izleri varmış.
Jugular is for draining... and the carotid, for injecting.
Hep aklında olsun : boyun süzmekte kullanılır... ve şah damarı, enjeksiyon için.
A boundless love of the truth and an instinct for the jugular vein.
Gerçeğe karşı duyulan sınır tanımaz bir sevgi ve atardamarı kapmaya yetecek içgüdü!
- Jugular venous distention.
- Şahdamarı şişmiş.
Internal jugular, let's go!
Şahdamar girişi!
I CAN GO FOR THE JUGULAR, EVEN IF IT'S YOURS.
Bunu yapabilirim. Zor sorular sorabilirim.
But if the chloroform doesn't work... and it will, I'm not saying that, Max... But if it doesn't, an injection of Haldol into the jugular will put him away, definitely.
Eter işe yaramazsa ki işe yaramayacağını söylemiyorum ama işe yaramazsa vereceğim ilacı atar damarına vuracaksın.
Into the jugular. Who the hell's gonna do that?
- Atar damarına öyle mi?
Trachea's midline, no jugular distention.
Nefes borusu kaymamış. Boyun damarında şişme yok.
Good, but you are off the jugular by half an inch.
Güzel, ama atardamardan yarım inç uzaktasın.
No, son. That was me. I tried to sever my own jugular.
Onları ben yaptım evlat, boynumu kopartmaya çalıştım.
That knife, it... nicked your jugular.
O bıçak... boğazını sıyırdı.
- If you move that knife just a hair to the left, you might get the jugular.
- Eğer bıçağını biraz daha bastırırsan, boğazımı kesebilirsin.