Jukebox translate Turkish
404 parallel translation
You played rumba music on the jukebox.
Müzik kutusunda rumba çaldın.
Because he wanted to listen to the radio and you kept running the jukebox.
Radyo'daki maçı dinlemek istemiş ama sen müzik kutusunu çalmaya devam etmişsin.
She played the jukebox!
Müzik kutusuyla oynuyordu!
She liked a certain tune and played it on the jukebox.
Müzik kutusunda belirli bir melodiyi beğendi ve çaldı.
I can even put nickels in a jukebox.
Müzik kutusuna para bile atabiliyorum.
I busted the jukebox, too.
Müzik kutusunu boşalttım.
I feel silly dancing alone but start the jukebox, Nick, and I'll dance with you.
Yalnız başıma dans ederken kendimi aptal gibi hissediyorum müzik kutusunu çalıştırırsan Nick, seninle dans ederim.
Yes, I picked it out on the jukebox.
Evet, müzik kutusundan seçtim.
A jukebox is indipensable.
Radyo, olmazsa olmazlardandır.
Drop another nickel in the jukebox, will you, chum?
Radyoyu açar mısın dostum?
They'd just as soon die as stick a nickel in a jukebox, but that's all right.
Onları öldürmek müzik kutusuna para atmak kadar kolay, endişelenmeyin.
Harvey and I sit in the bars and have a drink or two, play the jukebox.
Harvey'yle barlarda oturup bir iki kadeh içiyoruz, müzik kutusunu çalıyoruz.
One month, two months and the old music in the jukebox will start all over again.
Bir ay, iki ay derken eski plak yine dönmeye başlayacak.
We were making beautiful jukebox music together.
Müzik kutusundan çok güzel şeyler dinledik.
That's for ordinary folks who have to turn on the radio and put a nickel in the jukebox.
Radyoyu açmak ya da otomatik pikaba bozuk para atmak... sıradan insanlar için.
She plays songs on the jukebox.
Müzik kutusundan şarkılar dinler.
A jukebox hero?
Müzik kutusu kahramanı.
There's the jukebox, though.
Ama müzik kutusu var.
- I'm interested in the jukebox.
- Müzik kutusuyla ilgileniyorum.
There's an ice cream parlor in The Village with a jukebox.
Kasabada dondurma salonunda bir müzik kutusu var.
Here's a dime for the jukebox.
burada müzik kutusu için 1 peny var.
The juke's box, there is no music?
Jukebox, müzik yok mu?
Juke's box.
Jukebox.
What can they do better than a jukebox?
Bir müzik kutusu onlardan daha iyidir.
That's me singing on that jukebox.
Duyduğun şarkıyı ben söyledim.
Somebody put a nickel in the jukebox, and turn off that dame.
Birisi müzik kutusuna beş sent atıp şu kadını sustursun.
Money for the jukebox.
Müzik kutusu için para.
Let someone rich play the jukebox.
Bırak onu zenginler kullansın.
Feel like I could just bust my head... on that jukebox.
Kafamı şu müzik kutusuna vurup parçalayabilirmişim gibi hissediyorum.
Hey, sis, you have any tune over there in the jukebox?
Hey, müzik kutusunda hiç şarkı var mı?
Just keep on the tail of that jukebox and there's an extra $ 20 for you.
Şu külüstürü izlersen sana fazladan bir 20 dolar var.
Why don't ya lower the jukebox?
Müzik kutusunu niye kısmıyorsunuz?
They even have Pomp and Circumstances on the jukebox.
Pikaplarında Pomp and Circumstances olmasada.
We have German stuff in the jukebox, too.
Müzik kutusunda Almanca da var.
I shoved a hundred million quarters in that jukebox
* Müzik makinesine 100 milyon çeyreklik attım *
Wow, there's a jukebox!
Burada bir müzik kutusu var!
You don't got a quarter for the jukebox?
Müzik kutusu için paran yok mu?
If you don't quit hangin'out with that pervert, you gonna end up so wrecked you can't play on that jukebox.
Eğer bu playboy ile takılmaya devam edersen sonun hapis olacak. - Ama babalık- -
You know this song on the... jukebox? This was the song...
Müzik kutusundaki şarkıyı duyuyor musun?
They're like the neighborhood's jukebox, you know.
Onlar semtin müzik kutusu.
Use the jukebox. lt doesn't work either, but it's only a dime.
Müzik kutusunu kullanın. O da çalışmaz ama sadece 10 Sent yer.
- Sam, you're forgetting the jukebox.
- Müzik kutusunu unuttun Sammy. - Haklı.
How can you ever forget that delightful walk you and I took over to the jukebox?
Bay Kramer, ikimizin müzik kutusuna doğru yaptığımız o güzel yürüyüşü nasıl unutabilirsin ki?
'And her mates, all of'em, singing...'oh, some song they'd learned from the jukebox.
've arkadaşları, hepsi şarkı söylüyorlar 'Ah, müzik kutusundan öğrendikler şarkıları.
Wow, what a jukebox!
Vay, ne büyük müzik kutusu!
I'll put a new tune on the jukebox.
Müzik kutusuna yeni bir müzik koydum.
And J3 on the jukebox sticks.
... ve müzik kutusu.
Look, he's at the jukebox.
Bak, müzik kutusunda.
B. A : I can't take no more of this jukebox music.
Bu müziğe daha fazla katlanamayacağım.
I bet you have a really neat jukebox in here too.
Eminim otomatik plakçaların da vardır.
Why don't you shut that damn jukebox off?
Sorun ne? Cebin dolu.