Jules translate Turkish
4,408 parallel translation
- Jules.
- Jules.
Jules.
Jules.
Jules, sit tight, I'll check back as soon as I can.
Jules, burada kal. Hemen dönmeye çalışacağım.
They're taking Jules away and run their own tests on her until they find a cure.
Jules'u götürüp ilacı bulana kadar kendi testlerini yapacaklar.
I'm gonna get Jules back.
Jules'u kurtaracağım.
Listen, Jules, we don't have much time.
Dinle, Jules, fazla vaktimiz yok.
We round up with Jules and Hatake and then see who comes out of the smoke.
Jules ve Hatake'yi bulup kimin kurtulduğunu göreceğiz.
I'm sorry too, Jules.
Ben de özür dilerim Jules.
I survived the virus without antibodies in my blood and my eyes, they're just like his.
Kanımda antikorlardan herhangi bir iz yok ama virüsten kurtuldum. - Gözlerim de aynı bu şekilde. - Jules.
Jules, no, I made them.
Jules, hayır, ben yaptım onları.
Ow! Jules, you're hurting me!
Jules, canımı acıtıyorsun!
- Whoa! - Jules, your hair's on fire!
Jules, saçın yanıyor!
Jules!
Jules!
Jules?
Jules?
Jules, I've only been gone for like 45 minutes.
Jules, gideli 45 dakika falan oldu.
Jules, we are an amazing couple.
Jules, biz harika bir çiftiz.
But, Jules, our relationship isn't about impressing other people.
Ama Jules, bizim ilişkimiz başka insanları etkilemek amaçlı bir şey değil ki.
Ugh! What the fuzz, Jules?
Bu ne be Jules?
It just made Jules feel that way. Mnh.
Sadece Jules'u öyle hissettirdi.
Wait, don't put them back.
- Dur, koyma yerine. - Jules, zaman yok.
Jules, we don't have time.
Daha değil. - Jules, zamanımız kalmadı.
- Jules.
Jules.
Jules, that door will not hold forever.
- Jules, o kapı sonuna kadar dayanmaz.
Jules, what is this place?
Jules, burası neresi?
Well, think, Jules.
Öldüğünde küçüktüm. - Düşün Jules.
Jules...
- Jules, sen de...
How did you do that?
- Jules, onu nasıl yaptın?
Jules.
- Jules.
You excited for your first-ever Mardi Gras, Jules?
İlk Mardi Gras'ın için heyecanlı mısın Jules?
Jules, what is going on?
Jules, neler oluyor?
It was Paul-Jules Lambrin.
Paul-Jules Lambrin.
It was Paul-Jules Lambrin, no.
Paul-Jules Lambrin değil.
- Toast the Paul-Jules Lambrin. - By Paul-Jules Lambrin!
Paul-Jules Lambrin'e!
A killer?
- Jules. - Öldürmek mi?
It may take time, Jules.
- Zaman alacaktır Jules.
I'm so sorry, Jules.
Çok özür dilerim Jules.
- Jules.
- Jules!
That's way out there, Jules.
Bu çok uçuk bir teori, Jules.
Whoa, Jules, you sure?
Jules, emin misin?
Jules, what the F-train?
Jules, F-train ne?
Jules, what's going on?
Jules, neler oluyor?
Jules, didn't you get any of my texts?
Jules, mesajlarımı almadın mı?
Not Jules, not your friends, anyone.
Ne Jules'a ne arkadaşlarına ne de diğerlerine.
- I'm going to Jules.
- Jules'a gidiyorum.
Jules has always wanted to see Italy, so...
Jules hep İtalya'yı görmek istiyordu.
Do you love Jules?
- Jules'u seviyor musun?
I'm meeting up with Jules.
Jules ile buluşacağım.
You like Jules Verne?
Sen de mi Jules Verne seversin?
And he loves Jules Verne, you know?
Ve Jules Verne'i çok seviyor, anlıyor musun?
Hey, Jules, it's your big brother.
Selam Jules, abin ben.
Jules.
Jules!