English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ J ] / Jumpsuit

Jumpsuit translate Turkish

282 parallel translation
That's right, easing out the comedown - while you're out there watching your wife parading about in a jumpsuit.
Geri sayım başladı burada, sen orada karının mayolu geçişini izlerken.
I always get this reaction when I wear the tight jumpsuit.
Dar tulumumu giydiğimde hep bu tepkiyi alırım.
Give him a jumpsuit.
- Hemen. Ona tulum verin.
One-piece silver jumpsuit, V-stripe and boots.
Tek parça gümüş rengi tulum, önünde v harfi ve çizme.
And in my sequin-jumpsuit, young-girls-in-white-cotton-panties, waking-up-in-a-pool-of-vomit, bloated-purple-dead-on-a-toilet phase?
Ve parlak tulumumla, beyaz donlu genç kızlar, morarmış olarak, tuvalette kusmuk içinde uyanmaları dönemimde?
Follow the lead of some psychotic, mind-twisting... jumpsuit-wearing sociopath?
Psikopat, akıl düşmanı,..... atlama elbisesi giyen bir sosyopatın dediklerini mi izleyeceğiz?
I'm gonna get a leather jumpsuit with the crotch cut out.
Ben de kasıkları kesilmiş deri pantolon isteyeceğim.
- And you can wear the jumpsuit under your coat and pants.
Atletini içine giyebilirsin.
Let's get you out of the harness and go find you a jumpsuit.
Şimdi sana uçuş tulumu giydirelim.
It was a female body dressed in an orange jumpsuit.
Aynı tulumu giymiş bir kadın cesediydi.
It's a jumpsuit.
- Tulum.
- It's a jumpsuit.
- Tulum.
I've got you a jumpsuit and your gear is here.
Diğer eşyalarınızsa bu çantada.
Ambassador jumpsuit land mine.
Büyükelçi tulumlu kara mayını.
You take for granted that when you put some trash on the street a guy in a jumpsuit's gonna come along and pick it up.
Sokağa çöp koyduğunda tulum giymiş birisinin gelip onu alacağından eminsindir.
Then why is the PPG burn on the back of his jumpsuit... and not the front?
O zaman plazma yanığı neden tulumunun arkasında da önünde değil?
- I'm not wearing a striped jumpsuit.
- Ben çizgili bir pijama giymem.
My Dad's gonna make me wear this really queer jumpsuit.
Babam bana o acaip picamayı giydirecek.
I'll never pull off the jumpsuit.
Tulumu hiç bir zaman çıkaramayacağım.
This is the F.B.I. equivalent of being made... to wear an orange jumpsuit and pick up trash by the side of the highway.
FBI'ın turuncu bir tulum giymeye zorlanıp yol kenarındaki çöpleri toplamasıyla aynı şey.
I'll knit you a jumpsuit.
Sana bir tulum örerim.
You don't think he's gonna wear that orange jumpsuit on our date.
Buluşmamızda da bu şeyleri giyeceğini düşünmüyorsun, di mi?
And I could only help but dream of us picking up trash on the roadside and how that city-provided orange jumpsuit would just hug you in all the right places.
Yol kenarında çöp toplarken şehrin sağladığı turuncu tulum bütün doğru yerlerde seni kucakladığında sadece benim yardım ettiğimi hayal edebilirim.
No, no. it's a jumpsuit.
Hayır hayır. Bu bir tulum.
Whenever a prisoner leaves a facility, he or she must put on an orange jumpsuit.
İçeriden çıkan bir mahkûm, kadın ya da erkek, turuncu tulum giymek zorunda.
Minnie Driver. who ever told you you could pull off a leather jumpsuit?
Minnie Driver'a deri tulumunu çıkarmasını kim söyledi ki?
That's coming from a guy who wears a lime-green jumpsuit to work every day.
Bunu söyleyen, her gün işe giderken küf yeşili tulum giyen bir adam.
- Weren't you in an orange jumpsuit?
- Senin tulumun yok muydu?
Get a bigger jumpsuit next week.
haftaya boI bir tuIum aIaIım.
You're going to go in there, you're going to get that snappy little jumpsuit dirty, and...
Oraya girersen üstünü başını kirleteceksin.
- I'd look a twat in a jumpsuit.
- Paraşüt elbisesinin içindeki bir karacahil gibi olurdun.
- No, jumpsuit.
- Hayır, paraşüt elbisesi.
Yeah, to go with my beige double-knit jumpsuit.
Evet, çift dikişli bej tulumumla iyi gider dedim.
Does Elvis wear a white jumpsuit?
Bay Elvis beyaz tulum giymiyor muydu?
Your choice, jumpsuit.
- Seçim senin, tulumlu.
I could've been wearing an orange jumpsuit till I'm 90.
Doksan yaşıma kadar turuncu tulum giyebilirdim.
You keep lying to us, you're going to be toast in a jumpsuit.
Bize yalan söylersen hapiste yanacaksın.
Number 1, you have some lint on your jumpsuit.
1 numara, tulumunun üzerinde iplik var.
Nasser has to change his jumpsuit - when he transfers, right?
Nazır nakledildiği zaman tulumu değiştirmek zorunda değil mi?
Beats a jumpsuit.
Tulumdan daha iyidir.
- Over here, jumpsuit.
- Buraya gönder, Tulum.
When do you get fitted for that orange jumpsuit?
Portakal renkli tulum için ölçünü aldılar mı?
That's like a $ 20 jumpsuit and a $ 4 haircut.
20 dolarlık tulumu ve 4 dolarlık saç kesimi varmış gibi duruyor.
It's an official expedition jumpsuit.
Resmi bir keşif gezisi tulumu.
So all of a sudden she walks up to me... and she has this jumpsuit on, and it says "sonar operator."
Yani birden bana doğru yürüdü... ve üzerinde "sonar operatörü" yazan bir tulum vardı.
I'm a little disappointed Werner didn't wear the jumpsuit.
Werner'in tulum giymemesi biraz düş kırıklığı yarattı.
The jumpsuit...
Tulum...
Beautiful Bianca is ready to make the Fashionistas swoon in her flowing crepe jumpsuit...
Şimdi podyuma güzel Bianca çıkıyor. Işıldayan krep tulumuyla modayı yakından takip edenleri heyecandan bayıltacak gibi.
Some man in a jumpsuit just made off with my massage chair.
Tulum giymiş bir adam masaj koltuğumu götürdü.
You dump me for a guy who goes to work in a jumpsuit and rubber boots?
Beni işçi tulumu ve lastik çizmelerle ortalıkta dolaşan birisi için mi terk ediyorsun?
No silver jumpsuit, hmm?
Merhaba.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]