Just for a little while translate Turkish
716 parallel translation
- Just for a little while.
- Birazcık daha.
Just for a little while.
Sadece biraz daha.
Just for a little while, for his health, dear.
Sadece kısa bir süreliğine, sağIığı için, canım.
Oh, darling, couldn't you put that aside just for a little while, for me?
Aşkım, konçertona bir süreliğine benim için kenara kaldıramaz mısın?
Just for a little while?
Sadece kısa bir süre için?
Just for a little while.
Sadece kısa bir süre.
I had to get out just for a little while.
Biraz hava almam gerekiyordu.
"but it has light and it has warmth. " If I can only keep it burning just for a little while. "
"Biraz daha yanmasını sağlamalıyım."... dediğimi hatırlıyorum.
Just for a little while.
Kısa bir süre için.
But I want you to pretend that you did, just for a little while.
Fakat senin yapmış gibi görünmeni istiyorum, sadece bir süre için.
No, I don't mean forever, but just for a little while.
Hayır, sürekli demek istemiyorum, sadece bir süreliğine.
Can't I make you forget the war, just for a little while?
Sana kısa süreliğine de olsa, savaşı unutturabilir miyim?
Just... just for a little while. Just...
Sadece bir süre.
Just for a little while.
Kısa bir süreliğine.
Just for a little while.
Sadece bir an.
It started the first night... just for a little while, and then he was himself again.
İlk gece başladı kısa bir süreliğineydi ve hemen kendine geldi.
Just for a little while, until we get back.
Biz geri dönene kadar, kısa bir süre için aşağıya insen iyi olur.
Come just for a little while and we can meet properly tomorrow.
Kısa bir süre için de olsa gel. Yarın daha adam akıllı görüşürüz.
Would you come for tea? When your husband's finished? Just for a little while?
Kocanız işini bitirinceye kadar bizimle çay içer misiniz?
Just for a little while?
Bir süreIigine?
LOOK, UH, IT'S JUST FOR A LITTLE WHILE.
Sadece kısa bir süreliğine.
Just for a little while, you'll like it.
Sadece birazcık, hoşuna gidecek. Hadi.
It's just for a little while.
Sadece bir süre için.
Ha-ha! Oh. I-It's just that the boys... told me to amuse you for a little while.
Çünkü çocuklar bir süreliğine seni seni oyalamamı söylediler.
Just relax for a little while.
Bir süreliğine sakin olun.
Wouldn't you like to do a little detecting once in a while just for fun?
Arada bir sadece eğlence olsun diye dedektiflik yapmak istemez misin?
I just wanted to get out in the air for a little while.
Birazcık çıkıp hava almak istemiştim sadece.
Only for a little while, just until I can secure another position.
Kısa bir süre için, başka bir iş bulana kadar.
Let's keep it that way for just a little while longer.
Kısa bir süre için daha bu şekilde devam edelim.
─ Can't I go with you? ─ No. It's just for just a little while.
Hayır, az işim var.
Please, Marv, I have to get out of town for just a little while.
Lütfen, Marv, bir süreliğine kasabadan çıkmak istiyorum.
- Just for a little while.
- Kısa bir süre için.
Just be patient, Mrs. Emery, for a little while longer.
Biraz daha sabırlı olun Bayan Emery.
Can't you think of it that way for just a little while?
bir süreliğine böyle düşünemez misin?
I just wanna talk to her for a little while.
Onunla sadece biraz konuşmak istiyorum.
For a little while, I thought that "shooting star" business wasn't just part of your line.
Bir an için, bu kayan yıldız konusunun, palavralarının bir parçası olmadığını bile düşünmüştüm
Couldn't you stay where you are for just a little while?
Bulunduğunuz yerde bir süre daha kalamaz mısınız?
- I just forgot what I knew for a little while.
- Bildiğimi sadece bir süre için unuturum.
I just wanted to give you a little something to live with for a while.
Sadece sana küçük bir şey vermek istedim. Bir süre birlikte yaşayacağın bir şey.
Lyedecker, if... if you would join with us... for just a little while...
Lyedecker, eğer eğer kısa süreliğin de olsa... bize katılırsan...
It's perfect, if you'll just be patient for a little while longer.
Sadece biraz daha sabırlı olursan, bu harika.
If I could just lie down for a little while.
Eğer kısa bir süre yatabilirsem bir şeyim kalmaz.
Come on, come on, just for a little while.
Biraz.
- Harry... - Just for a little while!
Birkaç dakikalığına.
In just a little while, you see you'll get an order for about 4 coffins.
Kısa bir süre içinde, dört tane tabut siparişi alacaksın, görürsün şimdi.
It'll be just as if I've gone away for a little while.
Sadece bir süreliğine uzaklara gitmiş gibi olacağım.
I was just gonna keep it for a little while.
Bunu bir süre saklamak istiyordum.
But if I were you, I'd cool it for a little while, anyway... because it just seems to me you're damned exposed.
Fakat ben senin yerinde olsaydım, bir süre dinlenirdim, hiç olmazsa... çünkü senin tehlikelere karşı savunmasız olduğunu düşünüyorum.
You're sure Ben didn't just go out for a little while?
Ben'in kısa bir süreliğine ayrılmadığından emin misin?
But I was just thinkin', just once, fellas for a little while to walk in my garden, wouldn't that be terrific?
Ama, dostlarım, bir an için düşündüm de kısa bir süre için bile olsa, bahçemde biraz yürüyebilmek harika olmaz mıydı?
Please just stay with me for a little while and talk.
Lütfen benimle biraz kalın ve konuşun.