Jute translate Turkish
49 parallel translation
If you play straight, you can suck jute dust in your lungs for life.
Kurallara uyarsanız, ciğerlerinize Hint keneviri tozu çekebilirsiniz.
I see you got the old jute-flute.
Bakıyorum eski jüt flütün yanında.
The jute grew in flat marshes... nourished by monsoon floods.
Kendir, düz bataklıklarda yetişirdi, muson yağmurlarının yarattığı seller, yetişmesindeki en büyük etkendi.
Country boats of all shapes and sizes brought the jute to the factories.
Çok çeşitli boylar ve şekillerdeki köylü tekneleri ile fabrikalara taşınırdı.
Jute was the reason we lived in India.
Kendir, Hindistan'da yaşama sebebimizdi.
My father was in charge of a jute press.
Babam, kendir üretiminden sorumlu olan kişiydi.
Her father owned the jute press.
Babası kendir fabrikasının sahibi idi.
Father told us that he came to see him at the jute works.
Babam bize, O'nun gelip kendir işini gördüğünü söylemişti.
What do they use jute for anyway?
Yani, kendir nerelerde kullanılıyor?
The jute didn't interest Captain John... which surprised Father.
Yüzbaşı John'un ilgisini çeken şey kendir değil... şaşırtıcı babam idi.
The jute works were very important to my father.
Kendir işi babam için çok önemliydi.
He loved the fibrous jute... and the never-ending procession of men carrying it piled on their heads.
Lifli kendiri... ve işçilerin balyalanmış kendirleri hiç bitmeyecekmişçesine taşımalarını severdi.
And, so begins another day at the old jute mill.
Ve, böylece Hint Keneviri Fabrikasında bir başka gün başlıyor.
Big jute mills, printing-shops...
Büyük elyaf atölyeleri, baskı dükkanları...
- Please, sir, I'm Jute.
- Efendim, adım Jute.
This is Jute.
Bu Jute.
And, Jute.
Ve Jute.
[Brunning] Jutel
Jute
Here. Jute.
Buraya gel Jute.
- Right, Jute?
- Anladın mı, Jute?
- [Jute] Tom Thomas.
- Tom Thomas.
Jute, come on!
Jute, hadi!
- Come on, Jute. - [Clapping Hands]
Hadi, Jute!
Jutel Come onl
Jute, hadi!
You said your ol'lady was in the jute mill.
- Karın hapiste sanıyordum.
That's a 150-foot, hand-over-hand crawl across a 60-gauge hemp-jute line with a blister factor of 12. The rope is suspended a full 40 feet over a solid British acre of old-growth Connecticut Valley thorn bushes.
150 adım aktarma, sürünme su toplama ihtimali 12 olan 60 adet kenefir elyaf ile kaplı demirler sağlam ingiliz ipi yaklaşık 40 ayak uzunluğunda Connecticut vadisinin dikenli çalılarının üstünde.
It's called jute.
Adına jüt deniyor.
Pict, Celt, Angle, Jute, Saxon... are at peace.
Pikt, Kelt, Angıl, Jute, Sakson barış içinde.
Hey, Jute!
Hey, Jute!
Jute, over here.
Jute, buradayım.
Let it be, Jute.
Bulaşma Jute.
Come on, Jute!
Hadi Jute.
Graydon Jute, you have been convicted of wilfully destroying the defenceless android TeeDee 832.
Graydon Jute, savunmasız android TeeDee 832'yi kasten yok etmekten suçlu bulundun.
Jute?
Jute?
Jute!
Jute!
The man you were with, his name is Graydon Jute, but you know that.
Yanındaki adamın adı Graydon Jute'du. Zaten biliyorsundur.
And the wood-like substance that Sid found under his fingernails turned out to be jute coated with traces of a water-based varnish.
Ve Sid'in tırnak altlarında bulduğu ağaç liflerinin su bazlı cila ile korunmuş hint keneviri olduğu ortaya çıktı.
Jute's usually used in rope and rugs.
Hint keneviri genelde halat ve kilim yapımında kullanılır.
Diggers reported they were filling a grave when a man broke through a coffin - but not just any coffin, it was biodegradable, made from jute.
Kazıcılar, bir mezarı doldurdukları sırada bir adamın tabuttan çıktığını bildirmişler. Herhangi bir tabut değil. Geri dönüşümlü olması için hint kenevirinden yapılmış
The dust found inside the businessman's shoes was actually undyed jute fibers
İş adamının ayakkabılarında bulunan toz boyanmamış hint keneviri liflerine ait.
Killer's probably covering his vics in woven jute i e, burlap at some point during the process
Katil, kurbanlarını işlemin bir bölümünde... dokunmuş hint kenevirine, mesela çuvala sarıyor olmalı.
No, that one is just jute.
Hayır, o sadece hint kenevirinden.
Damn jute merchants.
Lanet olası hint keneviri tüccarları.
Aye, the Jute's a sturdy lad ready for both good and bad
♫ Üstünde pırıl pırıl kıyafetiyle güçlü bir delikanlı ♫ ♫ İyi günlere de kötü günlere de hazır ♫
I checked the ligature marks on Sari's bones, and the jute gardening twine is a match.
Sari'nin kemiklerindeki ip izlerini kontrol ettim bahçıvanların kullandığı iplere uyuyor.
Could be jute fiber.
Jüt lifi olabilir.
Jute... it is twine.
- Aynen öyle.