English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Lacked

Lacked translate Turkish

449 parallel translation
It was hideously evil to do that to me... a boy who already lacked good and proper instincts... but who wanted so badly to become honest.
İyi ve uygun önsezilerden yoksun ama dürüst olmak için durmadan çırpınan bir çocuğa bunu yapmak iğrenççe bir kötülüktü.
Therefore, between us was a certain je-ne-sais-quoi... I couldn't name and which we both lacked... but occurred only when our 2 wills were combined.
İkimizin arasında adını açıklayamayacağım ama gereksiniz duyduğumuz tuhaf bir durum vardı ama sadece ikimizin arzuları birleştiğinde meydana geliyordu.
He talked of it as one of the rare pleasures he enjoyed... without suffering from what he cruelly lacked.
Gaddarca eksikliğini duyduğu şeyden mağdur olmamışçasına keyif aldığı bu nadide zevkten.
What he lacked in experience, he's made up in fight.
Tecrübesizlikten kaybettiklerini dövüşerek kazandı.
I caught her red-handed last night but lacked the nerve to report it.
Dün gece onu suçüstü yakaladım, ama bunu bildirme cesaretini bulamadım.
Well, no doubt he lacked assurance.
Hiç şüphesiz kendine güvensizdi.
Lenoir was on the right track, though he lacked the logic to carry it through.
Lenoir doğru iz üstündeydi ama bu izi takip edecek zekâdan yoksundu.
I lacked the courage to tell you the truth.
Gerçekleri sana anlatacak kadar cesur değildim.
Nor what he spake, though it lacked form a little, was not like madness.
Söyledikleri biraz düzensiz olmakla beraber, deliliğe benzemiyordu.
However, since the prosecutor lacked evidence, he's given you prejudice.
Fakat delil yetersizliğinden dolayı savcı sizi ön yargılı olmaya zorladı.
I was unaware i lacked the ruthlessness to carry it through.
Bitirecek kadar kalpsiz olmadığımın farkında değildim.
But they were scarred for life because they lacked things during growth.
Hayatta yaralıydılar, çünkü büyürken gereken şeyler eksikti.
Consciously it lacked the power to operate the great machine... ... but your subconscious had been made strong enough.
Bilincinin büyük makineyi çalıştıracak gücü yoktu ama bilinçaltın yeterince güçlüydü.
The province, separated from centers of science, lacked books and magazines, as well as educated people.
Sehrin, bilim merkezlerinden ayrıldı, kitaplar ve dergiler dışında eğitimli insanlardan da yoksundu.
It might have lacked something in craftsmanship but it's a really powerful study of rejection. Oh, that it was.
Ustalık kokmuyor olabilirdi ama reddetme üzerine çok güçlü bir çalışmaydı.
I lacked the courage to go all the way.
Gözümü karartıp içine girecek cesaretim yoktu.
I simply lacked courage.
Cesaret eksikliğim vardı.
And whatever we did accomplish, we still lacked many things that would make life bearable.
Yapmayı başardığımız onca şeye rağmen, hayatı katlanılır kılacak... birçok şey hala eksikti.
That's the one thing this romance has lacked from the beginning.
Steno öğreneceğim. Bu ilişkinin baştan beri eksiği buydu işte!
Conditions were not good there, we lacked medicines
Orada şartlar iyi değildi, ilaçlarımız yoktu.
She, a Pole, committed for a political offence, had what I lacked
Siyasi suç işleyen Lehlinin bende olmayan bir şeyi vardı.
You lacked daring.
Pek cesaretli değilsin.
This girl lacked that easygoing quality to ease my conscience.
Bu kızda, benim vicdanımı rahatlatacak uysal nitelikler eksikti.
I didn't realise your life lacked fulfilment.
Hayatındaki bu eksikliği fark etmemiştim.
His eyes lacked vigilance.
"Bir yaban keçisi ondan kaçtı.."
You once said normal channels were a trap, in which to snare officers who lacked initiative.
Bir zamanlar normal yolların inisiyatif kullanmayan subaylar için bir tuzak olduğunu söylemiştiniz.
Really, Master Buonarroti, I had heard you lacked modesty... but do you claim to be greater than the Greeks?
Usta Buonarotti, alçakgönüllülük erdeminden yoksun olduğunuzu duymuştum Hakikaten Yunanlılardan üstün olduğunuzu mu iddia ediyorsunuz?
Initially, Hitler lacked the appearance of a leader.
Liderlik rolü başlangıçta Hitlere zor geliyordu.
I was too stupid! She lacked for nothing.
Ben, yaşIı budala, onun için saçımı süpürge ettim.
We lacked it for a long time.
Uzun zamandır amaçsızdık.
They felt the computer system lacked a personality.
Bilgisayar sisteminin kişiliksiz olduğunu düşünmüşler.
You lacked faith, but you kept your trust and found me.
İnancın yoktu ama güvenin vardı.
Indeed, your greeting, not ours, lacked a certain benevolence.
Hatta bizimki değil, sizin selamlamanız yardımdan uzaktı.
Sincere apologies if I've lacked in my services
Selamlar bölgenin en iyi nakliye korumalarına!
I'm not rich, but she has lacked nothing. We've been fairly happy
Zengin değilim, ama hiçbir şeyin eksikliğini hissetmedi.
- Herod lacked our facilities.
- Herod bizim imkanlarımızdan yoksundu.
Italy's never been industrialised because she lacked iron and coal.
Kömür ve demirin az olması nedeniyle İtalya sanayileşmesini tamamlayamadı.
The Manchúria was basically an inhospitable region, but it contained rude materials that they lacked to Japan, as coal and ore of iron.
Mançurya'nın büyük bölümü çoraktı. Ancak Japonların ihtiyaç duyduğu kömür yatakları ve demir cevherine sahipti.
because the resources that they lacked to our country they were located in the seas of the South.
Çünkü ihtiyacımız olan kaynaklar Japonya'nın güneyinde, Güney Çin Denizi'nde bulunuyordu.
The besieged American army in Bataan it did not have air support, it lacked of medical material e the spirit was weak.
Ablukaya alınan Amerikan birlikleri, hava desteğinden yoksundu. Tıbbi malzemeleri çok azdı ve moralleri yerlerdeydi.
They lacked parts, others they did not function well.
Parça sıkıntısı vardı ve olanlar da düzgün monte edilmemişti.
But each lacked character... and was his own worst enemy.
Ama her şey kişilik meselesiydi. Kişilikleri onların düşmanlarıydı.
You lacked for nothing.
Hiçbir eksiğin yoktu.
His publishers thought Billy Joe Smith lacked something for the books he writes.
Yayımcılar yazmış olduğu kitapların cinsine göre Billy Joe Smith'in... -... daha uygun olduğunu düşündü.
We gave the award to William Woodstock because your performances lacked originality.
Ödülü William Woodstock'a verdik. Çünkü senin performansın orijinallikten yoksundu.
Lacked originality?
Orijinallikten yoksun mu?
What it lacked to them in experience, it sobrava in national-socialist ardor.
Tecrübe eksikliğini kapatan şey, Nasyonal Sosyalist heyecandı.
( narrator ) But Rommel lacked the strength to exploit his victory.
Ancak Rommel, zaferinin faydalarından yararlanmak için gereken güce sahip değildi.
The Germans had pulled back, but the Allies still lacked the strength to break out.
Almanlar geri çekilmişti ancak Müttefikler hala saldırmak için yeterli güce sahip değildi.
( narrator ) War in Burma made up in ferocity what it lacked in scale.
Burma'daki savaş ölçüsüz bir şekilde vahşet içeriyordu.
You lacked character.
Karakterin yoktu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]