English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Lacking

Lacking translate Turkish

878 parallel translation
You are lacking.
Sen eksiksin.
PREVIEW still lacking the will to live.
Gelecek Filmde : Ikari Shinji yaşam sevincini kaybettikten sonra hala kendine gelememiştir.
I'm lacking the young women I need to offer up as mates to my clients these days.
Son zamanlarda uygun kızlar bulmakta sıkıntı yaşıyorum.
I'm sorry to say this, but it's become apparent that you're lacking in certain leadership qualities.
Bunu söylediğim için üzgünüm ancak belirli liderlik özelliklerinden yoksun olduğun belli oluyor.
Only a pianist is lacking.
Sadece bir piyanist eksik.
This is contrasted with his present mood, which is so low that even the instinct for self-preservation is lacking.
Bunlar şu anki ruh haliyle çok zıt, o kadar çökmüş ki kendine saygısı bile eksik.
And, if you were not so lacking in perception, you might have spared yourself my refusal!
Ve böyle büyük bir algı probleminiz de olmasaydı... şu an sizi reddedişimi duymak zorunda kalmazdınız.
For yes, it was now a mob, lacking any organization.
Evet, onlar artık örgütsüz bir ayak takımıydı.
I don't want you to look back on anything lacking in dignity a few years from now.
Geçmişe dönüp saygınlığını azaltacak şeyleri yaptığını hatırlamanı istemiyorum.
Lacking a few stray pieces of the puzzle.
Bulmacanın bazı parçaları eksik.
I haven't known him long, but in his way, he's a remarkable fellow, and not lacking in talent.
Onu uzun zamandır tanımıyorum, ama kendi tarzında olağanüstü ve çok yetenekli bir arkadaştır.
It seems to me there's something lacking.
Sanırım bir şey eksik.
A charming girl, though perhaps at times her conversation is a little lacking in sparkle.
Çekici kız, gerçi sohbeti biraz parıltıdan yoksun gibi.
I don't think I'm doing anything wrong in writing down daily, with absolute frankness, the simplest and most insignificant secrets of a life actually lacking any trace of mystery.
Her gün, tam bir içtenlikle yazarak yanlış bir şey... yaptığımı düşünmüyorum. Hayatın en basit ve en önemsiz sırları gerçekte, herhangi bir giz izinden yoksundur.
yet I would bear witness against my own self that my difficult ordeal, the greatest deception of my poor life - for I couldn't imagine worse - found me lacking in both resignation and courage,
Hâlâ, beni boyun eğme ve... cesaretten geri bırakan... zavallı hayatımdaki büyük aldanma,... ki daha kötüsünü tahayyül edemem,... kendi zorlu sınavıma... tanıklığa katlanıyorum.
Lacking facts, he's given you fantasy.
Elinde yeterli delil olmadığından size bir fantezi sundu.
Loyalty changed my mind, a principle evidently lacking in the present generation.
Fikrimi sadakat değiştirdi. Yeni nesilde pek bulunmayan bir özellik.
They took over a business which lacking management had been failing
Yönetim eksikliği olan ve düşüşe geçmiş bir iş devralmışlardı.
I see. Then do you mean that the chiefs of staff of the army and navy... are not only treasonable and incompetent... but are lacking in foresight as well?
Anlıyorum, donanma ve ordu mensupları... sadece aciz ve ehliyetsiz değil... aynı zamanda öngörüleri de yok öyle mi?
That's the part of your education that's most been sadly lacking.
Senin egitiminde bu kisim ne yazik ki fazlasiyla eksik.
But lacking the talents of these women, the sight of them is irksome to her.
Bu kızların yeteneğini kabul etmeyecek kadar gururlu.
Lacking this spirit, I found fulfillment in our brotherhood, and strove to inspire him to the greatness he knew not yet was in him.
Benim için en önemli olan şey, onunla olan kardeşliğimiz. Ama daha sonra, senin, onun için olan önemini anladım.
Otherwise, people might think you're lacking in good breeding.
Yoksa insanlar senin iyi terbiye almadığını düşünür.
Even if he was lacking an heir, it was cruel to raise her Highness like a boy.
Tahta geçecek bir veliahtı yok diye majestelerini bir erkek gibi yetiştirmesi hiç doğru değildi.
The refusal of time and of growing old... automatically limited encounters in this narrow... and contingent zone, where what was lacking was felt as irreparable.
Zamanın ve yaşlanmanın reddi, eksik olan şeyin çaresinin olmadığı hissedilen bu dar ve tesadüfi bölgede karşılaşmaları kendiliğinden kısıtlıyordu.
Lacking evidence, I let him go.
Olay fazla belirgin değildi, onu geçiyorum.
We didn't do anything. We're lacking courage.
Bir şey yapacak cesaretimiz yok.
If you want something from me... I would be lacking in respect for my own conscience... if I did not say that I wish something from you.
Siz benden bir şey istiyorsanız... ben de sizden bir şey istediğimi söylemezsem... kendi vicdanıma karşı saygısızlık etmiş olurum.
One phase of my education is completely lacking.
Eğitimimde büyük eksiklikler var.
How they treat the men seems lacking in some ways, excessive in others.
İnsanlara karşı tavrılarında bir bozukluk var sanki. Bir aşırılık var gibi.
Here are the lacking furnitures.
Şu berbat mobilyalara bak.
A man of your stature may find me lacking.
Sizin makamınızdaki biri bu halimi komik bulabilir.
- Also because you're not lacking anything.
Gördüğüm kadarıyla, gerekli olan her şeye sahipsiniz.
You must recall the hastle regarding our deterrent lacking credibility.
Bizim güvenilmezliğimiz konusundaki tartışmayı hatırlıyorsunuzdur.
Lacking a posse or a sheriff able to do the job, come to me, we could call on the US Marshal in Santa Fe for help.
Bu işi bir birlik ya da şerif yapabilir, ama bana göre yardım için Santa Fe'deki Birleşik Devletler şerifini çağırabiliriz.
Water, for example, which is lacking.
Mesela kıt olan içme suyu.
Thirteen orphans, lacking 1 Bamboo.
On üç yetim, bir bambu eksik.
But there's something lacking in all his work.
Ama sanki tüm yaptıklarında eksik olan bir şey var.
But he has been lacking in political insight.
Fakat siyasi sezgilerinde eksiklik var.
Karl - Henrik scolds me for lacking ambition.
Karl-Henrik daha ihtiraslı olmamı istiyor.
Talent is not lacking among the leaders.
Yetenek, liderler arasında bir eksiklik değildir.
He also said that in many circumstances, the choice of what to do was his and his alone, and that this choice, lacking neither sense nor courage, could be better executed by no other than the king.
Ayrıca, birçok değişik şartlarda hangi seçimin onu yalnızlığa sürüklediğini ve bu seçimin ne cesaret ne de hissiyattan eksik olduğunu hatta bunun hiçbir kral tarafından daha başarılı yapılmadığını söyledi.
He's obstinate, ill-tempered, and quite lacking in education.
O inatçı, aksi ve tamamen eğitimden eksik.
I was lacking space, clean air, freedom fishing, birds'songs. I've finally discovered the beauty of the nature. And of France.
Yerim, temiz hava, özgürlüğüm..... balıklar, şarkı söyleyen kuşlar yoktu.
- Something is lacking.
- Birşey eksik.
Works lacking artistic value, no matter how politically advanced are ineffective.
Sanat değeri olmayan yapıtlar siyasi bakımdan ne kadar ileri olurlarsa olsunlar, etkisiz kalırlar.
But if I were, my dandyism, as you call it, would be too easy... lacking any heroism whatsoever.
Ancak olsaydım da senin tabirinle züppeliğimde herhangi bir kahramanlık falan yatmazdı.
And that's what's lacking.
Olmayan bu.
No doubt we have no right to blame the accused for lacking qualities he is morally incapable of but here in this court we must stifle the human inclination to be tolerant and submit our will to the loftier demands of that noble ideal which is justice.
Ahlaki açıdan yetersiz olduğu vasıflarından dolayı sanığı suçlamaya hakkımızın olmadığı şüphe götürmez ama burada bu mahkemede doğuştan getirdiğimiz hoşgörülü olma eğilimimizi bastırmak zorundayız ve adalet dediğimiz yüce fikrin başlıca gerekliliklerine boyun eğmeliyiz.
The movement was seizing the power lacking in a National Revolutionary intellectualism.
Hareket gittikçe güçleniyordu ama Ulusal Devrimci entelektüelizm eksikti.
"General Mitchell's whole course has been so lawless, " so lacking in reasonable teamwork,
" Sorumsuz bir takım çalışması,

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]