English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Lashing

Lashing translate Turkish

231 parallel translation
Out of the lashing storm came the Little Fellow to find shelter and perhaps a little hospitality.
Kamçılayan fırtınadan inleyen kulübeye Little Fellow girdi. Barınak ve belki biraz misafirperverlik umuyordu.
I've always thought a lashing with a whip would benefit you immensely.
Seni kırbaçlatmanın, her zaman sana büyük bir yararı olacağını düşünmüşümdür.
Get a lashing on this sail! I reckon you won't stop the Southern Cross from my ship, Mr. Tolliver.
Güneyin Buharlısı'nı benim gemimle durduramayacaksınız, Bay Tolliver.
No, but at least I expected a verbal lashing.
Hayır, ama en azından bir fırça kaymanı beklerdim.
What were you lashing out at when you tried to slap me?
Beni tokatlamaya çalışırken dışarıyı neden?
Crowds wander the land lashing each other... to please the Lord.
İnsan güruhları birbirlerini kırbaçlayarak ülkeyi dolaşıyorlar Tanrı'yı memnun etmek için.
Lashing each other?
Birbirini kırbaçlamak mı?
Easier ways of getting things than lashing out all the time.
Bir şeyleri elde etmenin etrafa saldırmaktan kolay yolları var.
The more I regret lashing out at him, the more his words and gestures I remember from my childhood seem like signs of his love for me.
Ona kızıp bağırdığım için daha fazla pişman oluyorum, Çocukluğumdan onun sözlerini ve hareketlerini daha fazla hatırlıyorum. ve bana olan sevgisinin, işaretleriymiş gibi görüyorum.
I've had a rough morning. Took a tongue-lashing from Carol Templeton.
O korkunç Carol Templeton yüzünden zaten zor saatler yaşadım.
Well, I don't feel my cheeriest after watching a man take a severe lashing.
Yani, bir adamı sert şekilde kırbaçlanırken izledikten sonra kendimi biraz keyifsiz hissettim.
- Things need lashing down.
- Eşyaların bağlanması lazım.
I'll give you a lashing!
Sana bir ip vereceğim!
Kept lashing'at me wi't'claws.
Bana saldırdı.
That was a real kick and good for laughs and lashing of the old ultra-violent.
Bu gerçek bir zevk bir eğlence ve içimizdeki azgın vahşiyi kışkırtan bir şeydi.
Not a single nail in her. It's all lashing.
Bir tek çivi bile yoktur üzerinde Sadece bağlayarak yaptık.
It seems like the lashing's workin'loose.
Sanki kayışlar gevşiyor gibi.
They're eatin away at the lashing to get to it.
Ona ulaşmak için kayışları yiyorlar.
Anyway, he caught the guy, and the guy starts lashing at him with this big fucking knife, like this.
Neyse, çocuğu yakalamış ve çocuk da ona saldırmış tabii. Hem de elinde şöyle kocaman bir bıçakla.
Rob a man of his subterfuges and he goes mad and begins lashing out.
Bir insanın elinden bahanelerini almaya görün, hemen çılgına döner ve etrafına saldırmaya başlar.
Lashing us with it, they were.
bizi onunla kırbaçIıyorlar, Öyleydi.
We listened to the wind lashing against the panes, the rain on the roof.
Rüzgarın camlara vurmasını, yağmurun çatıya düşmesini dinledik.
This is basically a situation where the youth gangs are lashing out at the Establishment.
Hayır, göstermiyor. Bunların tek bir açıklaması var. Gençlerin kurduğu çeteler, bela arıyorlar.
You gave the juniors a bit of a tongue-lashing yesterday.
Dün biraz bağırmış çağırmışsın.
The seas laugh, lashing on both shores.
"Deniz gülerken, dalgalar vurur!"
"The seas laugh, lashing on both shores."
"Deniz gülerken, dalgalar vurur!"
As for me, taking my pleasure in lashing out at the one person who was decent enough to stand by me through all my foolishness.
Ben tüm aptallığıma katlanacak kadar iyi bir insana kötü sözlerle saldırmaktan zevk alıyordum.
- Could be a lashing.
- Kırbaçlama olabilir.
Then you've never had a proper lashing.
O halde gerçekte hiç kırbaçlanmamışsın.
She was just lashing out.
Etrafa saldırıyordu.
"The seas laugh, lashing on both shores."
"dalgalar neşeyle sahile vuruyordu."
"Lashing on both shores."
"sahile vuruyordu..."
In his anger and rage he is lashing out.
Sinir ve hiddetinden kamçılanarak.
A band of failed musicians lashing out at the society that won't listen to them.
Bir grup başarısız müzisyenin kendilerini dinlemek istemeyen topluma saldırısı.
I was kind of lashing him with the whip and all...
Onu kırbaçlıyordum falan...
Did you give her a good tongue-lashing?
Güzelce ağzının payını verdiniz mi?
You ´ d see the great red deer stag, bellowing and lashing out.
Büyük kızıl geyiğin bağırdığını görürsünüz.
I discovered then, nothing beats a good lashing.
O zaman fark ettim ki sıkı bir yağmur gibisi yoktur.
Though neither will save you from a lashing.
Tabii ikiside seni kırbaçlanmaktan alıkoyamayacak.
When he was drunk, he used to lash out at us like you're lashing out at me right now.
Sarhoşken bize bağırıp çağırırdı tıpkı şu anda senin yaptığın gibi.
Okay, you're hurt, you're lashing out now.
Tamam, kırıldın. Beni azarlıyorsun.
- You been lashing'around a lotta cash.
- Etrafa para saçıyorsun.
She's just a troubled kid lashing out at daddy.
O sadece babasıyla sorunları olan bir çocuk.
People say things they don't mean ln those situations, she's just lashing out at someone close to her.
İnsanlar böyle durumlarda, kendilerine yakın gördükleri birisine çıkışırlar.
To see them in broad daylight, with stormy gusts lashing against the canvas, was true delight.
Tuvale çarpan güçlü rüzgârlarla onları güpe güz görmek gerçek bir zevkti.
Lashing out the action Returning the reaction
Eylemi kamçılıyor tepkiye karşılık veriyor
I just started lashing out at him cos in my mind, I was hitting Ray.
Ona vurmaya başladım. Çünkü zihnimde Ray'e vuruyordum!
Lashing out won't help!
Dövüşmenin yararı yok!
Despite Mr. Hicks'lashing out, I want to offer you a job working here for me.
Bay Hicks'in ani çıkışına rağmen, size iş teklifinde bulunmak istiyorum.
He keeps insisting I was lashing out deliberately, which I was not, although God knows it would've been justified.
Onu kasıtlı olarak kışkırttığım konusunda ısrar ediyor. Ki etmiyorum, Yine de Tanrı biliyor o konuda haklıyım.
Megan's lashing out.
Megan sadece öfkesini kusuyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]