Lays translate Turkish
789 parallel translation
No one lays a finger on her!
Onun kılına zarar gelmesin demedim mi ben sana!
♪ Clean up my heart on Aisle 4 ♪ ♪'Cause that's where it lays in a heap of green olives ♪ ♪ From the olive bar ♪
Kalbimi dördüncü peronda temizle çünkü burası zeytin barında çok zeytin koyulduğu yer.
Here lays Balduin.
Balduin burada yatıyor.
Lord Hagen Tronje knows well, why he never lays aside his sword!
Lord Hagen Tronje kılıcını neden hiç çıkarmadığını çok iyi bilir.
The loser lays off.
Kaybeder uzar.
He's got the layout I've been looking for, for two years... and the sap lays it right in my lap.
Bu adam, benim iki yıldır peşinde koştuğum işi yapıyor... ve armut piş ağzıma düş misali hepsini önüme koyuyor.
Strangest of all is the male's abdominal pouch in which the female lays, at intervals, 200 eggs.
Her şeyden daha tuhaf olan şey, erkek denizatının karın kesesidir. Dişi denizatı bu keseye... belli aralıklarla 200 yumurta bırakır.
Captain, they got cows here that lays eggs.
Kaptan, burada inekler yumurtluyor.
- So the wonder boy lays an egg.
- Demek mucize çocuk işi beceremedi.
- I think you'll have to wait until one of them lays an egg.
Hangisi dişi? Bir tanesi yumurtlayana kadar beklemek durumundasın.
Having done enough to win the Victoria Cross... he lays me down outside the camp and calmly begins to rob me.
Kahramanlık Nişanı almasına sebep olacak şeyler yaptıktan sonra... beni kampın dışına bırakıp sakince soymaya koyuldu.
- Kill the goose that lays the golden eggs? - Oh... Ha-ha-ha.
Altın yumurtlayan kazı öldürmek mi?
Any act that lays off as long as you have, any offer's all right.
Eğer ortada iş falan yoksa, tüm teklifler iyidir.
You're killing the goose that lays the golden egg.
Altın yumurtlayan kazı öldüreceksiniz.
You'd better get there before she lays an egg.
Yumurtlamadan, hemen yanına gitseniz iyi olur.
His absence, sir, lays blame upon his promise.
Gelmemekle sözünü tutmamış oldu, efendim.
Your husband lays his head back like this.
Kocanızda başını onun üstüne yaslar.
Map or no map, we ain't giving'up no hostage till we lays hands on the treasure itself.
Harita olsun ya da olmasın, define elimize geçene kadar hiçbir rehineyi teslim etmeyeceğiz.
They lays down systems and then they sticks to them.
Bir sistem icat edip ona sadık kalırlar...
"Jonathan Shields Lays an Egg!"
"Jonathan Shields Yumurta Üstünde"
A chicken lays those things.
Tavuklar bu şeylerin üzerine yatarlar.
Yes, show lays off tonight.
Evet, bu gece şovu sahnele.
But I am saying that we ought to get him before he lays his hands on somebody else's wife.
Ancak gidip onu yakalayalım diyorum başkasının karısına el sürmeden önce.
He just walks in and he lays his hand on your heart.
İçeri girip elini kalbinizin üstüne koyar,
A lot of little mouths to feed but maybe that'll be the chutz that lays the golden egg.
Hatta bir sürü küçük boğaz. Altın yumurtlayan tavuk belki de budur.
Nature lays horrible traps for men like that.
Hayat, böyle bir adama, türlü tuzaklar kurar.
Look, he lays it right on the line.
Bak, tam da hatta uzanıyor.
The sow lays eggs and the cat grunts.
"Domuz yumurtluyor ve kedi hırıldıyor"
Why, it lays right back of your thumb.
Joe Grant.
He meets us outside the town, lays the whole thing out for us.
Kasabanın dışında bizimle buluşacak ve her şeyi bize anlatacak.
If anybody lays a hand on Vargas, my brother's as good as convicted.
Vargas'ın kılına dokunulsa, benim birader kesinlikle ceza yer.
Nobody lays a hand on him except me.
Benden başka kimse ona elini süremez.
He loved his morning baths, morning chasers and morning lays
Sabah banyolarını, içkiyi ve sevişmeyi severdi.
THAT I'M NOT THE SORT OF FELLOW TO KILL THE GOOSE THAT LAYS THE GOLDEN EGG. WHEN YOU TALK OF IMMORTALITY TO ME, BROTHER,
Sizi temin edeyim, Bay Cadwallader ben altın yumurtlayan tavuğu kesecek tiplerden değilim.
Could've cooked the goose that lays the golden eggs.
Altın yumurtlayan tavuğu pişirmiş olurdun.
Which is the bird that lays in the barn?
Hangi kuş ahırda yumurtlar?
Lays it on a bit thick, doesn't he?
Biraz abartıyor, değil mi?
The minute she lays her head down on that pillow...
Bu yastığa başını koyar koymaz...
Until every last murdering Reb lays down his arms, it's still war, and we got a new widow in our midst that needs our help.
Ancak son katil asi de ellerini indirdiğinde bu savaş bitecek ve yardımımıza ihtiyacı olan bir dul daha var.
He lays traps for my cats!
Kedilerime tuzak hazırlıyor.
Even now, it lays waste to the countryside.
Şu an bile kırlarımızda kol geziyor.
She just lays there and looks up at me.
Öylece yatıyor ve yüzüme bakıyor.
I'll make sure nobody lays a finger on him.
Ona kimsenin elini dahi süremeyeceğinden emin olun.
A fly lays millions of eggs.
Bir sinek milyonlarca yumurta bırakır.
I ain't worrying about a game of poker while that little lady's husband lays dying.
Bu küçük hanımın kocası orda ölmek üzereyken bu poker oyununa devam etmeyi düşünmüyorum.
It lays down quite a barrage.
Tam bir yaylım ateşi üreticisi.
Look, now she lays down.
Bakın şimdi uzanıyor.
This is how she lays down.
Bu onun nasıl uzandığı.
If anyone lays a hand on that nag, shoot him.
Bu ihtiyar ata elini süren olursa, vur.
He lays a fake trail.
Sahte bir iz bıraktı.
- Anybody lays one finger on that train...
- Bu trene biri elini sürerse...