English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Leaflet

Leaflet translate Turkish

93 parallel translation
It's the UN leaflet, he wants to surrender.
Birleşmiş milletler bildirisi, teslim olmak istiyor.
Leaflet raids over Hamburg.
Hamburg'a bildiriler atılmış.
Maybe it's like that leaflet said.
Belki aynen şu broşürün dediği gibidir.
You've given me a sample, now let's have the leaflet.
Bir broşürünüz de var. İşte oldu.
Here is the text of a leaflet which we will soon drop on London.
İşte, yakında Londra'ya atacağımız bir broşür örneği.
I've been following you around for long. Well... just tell me the price of the leaflet. Then you sing while I sell the leaflet.
Sizi uzun süredir civarda izliyorum... bana broşürün fiyatını söyleyin sonra siz söyleyin ben broşür satayım.
But if you sold a lot more... you could spare an old leaflet that no one cared about... and give it to me so I could give to my sister.
Ama çok fazla satarsanız... kimsenin almadığı eski bir broşürü bana verirseniz, ben de onu kız kardeşime götürürüm.
I've learned from a leaflet... that since childhood I've had "nasty habits."
Bir broşürden okuduğuma göre çocukluğumdan beri yaptığım bazı şeyler meğer "Edepsiz Alışkanlık" olarak niteleniyormuş.
We rushed out a leaflet headed "Tragedy at Tobruk".
Aceleyle bir yayın hazırladık, başlığı "Tobruk Tragedy" idi.
How about this leaflet, "Famous Jewish Sports Legends"?
Bu broşür nasıl? "Ünlü Yahudi Spor Efsaneleri"
You know, I saw this picture on a leaflet in Africa. You know what they all say about it?
Biliyor musun, Afrika'da uçaklarla dağıtılan o ev resimlerini ben de gördüm.
I found him wasting away daily, so I hit upon the leaflet stuff.
Hergün mahvolmasını izledim, sonra bildiri işi aklıma geldi.
In the governmental leaflet, it says, "Remove thin materials from windows."
Devletin bastırdığı kitapçıkta, "Pencerelerden ince şeyleri kaldırın" yazıyor.
And in the County Council leaflet, it says, "Hang white sheets in the windows."
Bölge meclisinin bastırdığındaysa, "Pencerelere beyaz çarşaflar asın" yazıyor.
I gave him the governmental leaflet.
Hükümetin dağıttığı el ilanlarından vermiştim ona.
We think this leaflet was printed at that shop.
Bu broşürün orada basıldığını düşünüyoruz.
To find out if the leaflet was printed there.
Broşürün orada basılıp basılmadığını öğreneceğim.
Come on. take a leaflet!
Haydi, broşür alın bir tane!
Come on, take a leaflet!
Hadi, bir broşür alın.
A leaflet told Santa Monica homeless people Santa Claus would bring canned food.
Bir bildiri Santa Monica'daki evsizlere Noel Baba'nın konserveler getireceğini bildirdi.
- lt's free. lt's a leaflet.
- Ücretsiz. El ilanı.
- What's a leaflet?
- İlan da neymiş?
A leaflet states what we write, which in turn informs you.
El ilanı, sizler için yazdığımız bilgi yazılarıdır.
Would you take a leaflet?
Lütfen buyun bayan?
Would you take a leaflet?
Bundan alır mısınız?
Madam, uh, would you take a leaflet?
Bayan bundan alır mısınız, Lütfen?
It was not printed in the newspapers but came out in a leaflet read at party meetings and sometimes outside.
Söyledikleri gazetelerde basılmadı fakat parti mitinglerinde ve bazen dışarıda el ilanlarında çıkardı ortaya.
One of them asked me for my army cap. She pinned the Hungarian national colors to it and thrust a leaflet into my hand.
İçlerinden biri kepimi istedi üzerine Macar renklerini iğneledi ve elime bir ilan sıkıştırıverdi.
This one leaflet was particularly intriguing to me.
Kitapçıklardan biri özellikle kafamı karıştırdı.
The lady is with me... give the leaflet back to her!
Hanımefendi benimle birlikte. Broşürü geri ver ona!
If it is a flail leaflet, he'll need surgery.
Biraz daha zaman geçerse, ameliyat gerekebilir.
Do you think they received the leaflet?
Acaba onlar da o yazıyı okudular mı?
It's that sick leaflet about the family. I had an idea...
Aile hakkındaki o yazıyla ilgili bir fikrim var.
It's that leaflet.
O yazı yüzünden.
I want to tell her my idea about the leaflet.
Ona yazıyla ilgili düşüncelerimi söylemeliyim.
In that case, I'd Iike to know if you're behind that leaflet about my family has been doing the rounds lately.
Öyleyse, ailemle ilgili o yazıyla bir ilginiz olup olmadığını bilmek isterim. Yazı elden ele dolaşıp duruyor.
But he's not behind the leaflet.
Ama o yazıyla bir ilgisi yok.
Something to prove he wrote the leaflet.
O yazıyı, bir şeyi kanıtlamak için yazdı.
You're behind that sick leaflet.
O iğrenç yazı senden çıktı.
You wrote that leaflet.
Onu sen yazdın.
A British Way leaflet we've produced which makes derogatory comments about another candidate's disabled child.
- Bizim ürettiğimiz, başka bir adayın sakat çocuğu hakkında aşağılayıcı yorumlar içeren bir İngiliz Yolu bildirisi.
I haven't seen the leaflet but those responsible will be disciplined.
Broşürleri görmedim fakat sorumlu olanlar cezalandırılacaklar.
I already explained the Marcumar leaflet to him yesterday.
Dün Marcumar'a broşürü açıklamıştım.
The entire information and research database for this station consists of a list of pub opening hours... and a leaflet on cycling proficiency.
Bu karakoldaki bütün bilgi ve araştırma verileri bar açılış saatleri listesi ve bisiklet ehliyeti broşürleri.
Your leaflet says, "The cost of arrogance is paid in blood."
Pankartınızda da yazdığı gibi "Küstahlığın bedeli kanla ödenir."
This leaflet that was issued was very, very straightforward.
Bu çok eskiden yayınlanmış broşür çok açık.
Some stupid leaflet was delivered, so I got worked up and then I had that tic again.
Evet, salak bir broşür getirmişlerdi, o kadar öfkelendim ki, tikim geri geldi.
Technically, there is a leaflet or a flyer.
Teknik olarak, bir yaprakçık veya broşür var.
Oh, got a... a leaflet here amongst all me gubbins.
Oh, buradaki ıvır zıvırların arasında bir broşür var.
They leaflet for everything.
Onlar her şeyi kabul edebilirler.
Now, I want you to read this leaflet.
Bu kitapçığı okumanı istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]