English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Leftover

Leftover translate Turkish

516 parallel translation
Hurry to Meeting Point 2. Abandon any leftover cargo.
Derhal 2 no'lu buluşma noktasına geçiş yapın.
Say, there's a hook leftover at the top here. Should that be?
Baksana, burada yukarda bir çengel unutulmuş o olabilir mi?
The leftover pieces are all scattered somewhere between here and a thousand one-night stands.
Artan parçalarım bir sürü tek gecelik ilişkiler arasında kayboldu.
- There are some leftover croquettes.
- Biraz kalmış köfte var.
I've seen them in the evening in the courtyard, feeding them leftover spaghetti.
Onları akşamları avluda artık spaghetti ile beslerlerken gördüm.
Leftover baby food.
Bebek maması artığı.
Some kind of leftover power in my brain brought me back.
Beynimde bulunan bir türlü yedek güç beni geri getirdi.
Like a leftover glass of beer.
Bir bardak eski bira gibi.
Okay, but first I'm going back there and I'm gonna kill that one-armed leftover from a pig litter!
Tamam ama önce oraya dönüp... o tek kollu domuz pisliği artığını geberteceğim!
What's wrong with drinking leftover sake in the kitchen?
Müşteri artıklarını içmenin neresi yanlış?
Honorable servant probably taste like leftover turkey!
Değerli hizmetçimizin muhtemelen artık hindi gibi tadı vardır.
I'll bring you our leftover rice.
Sana artan yemeklerden vereceğim.
She's the stepmother. I'm the leftover from last night's party.
O üvey annesi, ben de dün geceki partinin artığıyım.
You're the only guy I know who owns a yacht... and eats leftover TV dinners- - cold, yet.
Bir yatı olan ve dünden kalmış yemekleri yiyen tek adam sensin. Hem de soğuk.
Smell. if there is some leftover soup, it's for the pig.
Kokla domuz tüm artıkları yer.
Yes... If I find some leftover meat, then I'm doing well.
Evet, ve bir et parçası bulursam, işimi iyi yaptım demektir.
Ken is a relic, a leftover from another age and another country.
Ken bir kalıntı ; başka bir çağ ve başka bir ülkeden kalan biri.
We have leftover duck and cabbage.
Ördek ve kabak yemeği kaldı.
I've some soup leftover...
Biraz çorba kaldı...
I With leftover love?
Kalan sevgimizle
- You're serving leftover chicken?
- İki günlük tavuğu mu ikram edeceksin?
There might be some leftover from dinner.
Bazı yemekten arta kalanlar olabilir.
My understanding is that the owners are deceased and whatever profits are leftover are going to some kind of research center or clinic in town.
Anladığım kadarıyla, evin sahipleri vefat etmiş ve buradan elde edilecek gelir şehirdeki bir araştırma merkezi ya da kliniğe gidecekmiş.
Some leftover seal meat was found.
Biraz yemek artığı buldular.
In truth, I want to ask the Count to share her leftover blood with me.
Kont ile birlikte onun kanını içip içemeyeceğimi Kont'a sormak istiyorum.
These are shell casings leftover from the first robbery at Adriano's.
Bu kovanlar, Adriano's'daki ilk soygundan.
Look at all this leftover food. Are there still starving children in Europe?
Şu masanın üzerindeki yiyeceklere bakın.Acaba Avrupada çocuklar hala açlıktan ölüyorlarmı?
Robbie, Baby wants to send her leftover pot roast... to Southeast Asia, so anything you don't finish, wrap up.
Robbie, Bebek kalan Rostoların Güney Asyadaki aç çocuklara gönderilmesini istiyor bu yüzden herşey bitmeden onları paketlermisin
Leftover rice pudding, beets... cabbage roll... fruit salad, sweet gherkins?
Biraz sütlaç, pancar... lahana sarması... meyve salatası, tatlı?
I had to do something with all those leftover apples.
Dün geceden kalan elmaları kullanmalıydım.
So many leftover details.
Mirasla ilgili bir sürü ayrıntı var.
You're telling me that I am the leftover crap? I'm no good?
Yani benim geride kalan bir artık olduğumu mu söylüyorsun ben posa mıyım yani?
Give that leftover lunch money to people who don't have lunches.
Yiyecek yemeği olmayan insanlara artan yemek paranızı verin.
Now I know you said to eat the leftover pork chops.
Arta kalan domuz pirzolalarını yememi söylediğinizi biliyorum.
Little lunch you had leftover.
Yemek artığı kalmış da.
Looks like there's a little leftover nuclear waste.
Öyle görünüyor ki küçük bir nükleer atık oluşmuş.
We become a rather unappetizing photochemical leftover.
İştah açıcı olmayan fotokimyasal bir artık oluyoruz.
There's leftover hash and rice. I'll heat it up.
Kıymalı patates ve pilav var.
Maybe I did have some leftover things to work out about Rick, and maybe I did work them out with a dog, but so what?
Belki de Rick'le ilgili yarım kalmış meselelerim vardı ve belki de bu meseleleri bir köpekle hallettim, ne olmuş yani?
Freddie, for you 107 all in, plus a case of champagne to go with your leftover turkey.
Freddie, senin için... 107.000 dolar veririm ve Şükran Günü'nden kalan hindiyle içmen için bir kasa şampanya.
I have re-radiated leftover starch disc.
Hamur disklerini tekrar ısıya tabi tuttum.
You got any leftover scraps I could take off your hands?
Ziyan olmuş, satılmayacak gibi balığınız var mı?
Only leftover strips.
Yalnızca artık deriler.
Let's pack up the leftover food and garbage.
Çöpleri ve artan yiyecekleri toplayalım.
Eating leftover scraps at Tama must have been tough on you.
Tama'daki artıkları yemek sizin için zor geliyor olmalı.
We finally got rid of the leftover merchandise.
Sonunda ondan kurtulduk.
Lilandra's out colder than a leftover hush puppy.
Lilandra'nın durumu bizimkinden kat kat daha kötü.
Why don't we roll you in aluminum foil, and you could go as a leftover?
Neden seni aliminyum folyo ile kaplamıyoruz, sende böylelikle yemek artığı gibi görünürsün.
There's all kinds of leftover stuff here.
Burada bir sürü artık var.
I'm making some eggs, bacon, sausage, pancakes, and some leftover pork chops.
Yumurta, beykın, sosis, krep ve dünden kalan biraz pirzola var.
It's an artifact. it's a leftover. it's the only leftover there is.
İnsan elinden çıkmış bir şey bu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]