Let's get one thing straight translate Turkish
156 parallel translation
Now let's get one thing straight.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım :
Let's get one thing straight, Derry.
Yerine güzel bir şey bulalım, Derry.
Now let's get one thing straight.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım!
Let's get one thing straight.
Bir şeyi açığa kavuşturalım.
Let's get one thing straight, Phillips.
Gel bir konuda anlaşalım, Phillips.
- Let's get one thing straight.
- Bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
If we're going to be friends, let's just get one thing straight right now.
Eğer arkadaş olacaksak, bir şeyi netleştirelim.
Let's get straight on one thing first.
Tamam. Öncelikle şu şey hakkında anlaşalım.
let's get one thing straight right now.
Eğer kalacak bir yer arıyorsan, bir şeyi hemen şimdi açıklığa kavuşturalım.
- Let's get one thing straight.
- Bir konuyu açıklığa kavuşturalım.
Joe, let's get one thing straight.
Uçağı ben kullanacağım. Joe, son bir şey söyleyeceğim.
Before I let you go, let's get one thing straight.
Sizi bırakmadan önce, bazı şeyler açık olmalı.
Let's get one thing straight.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
But let's get one thing straight.
Fakat size bir şey söylemek istiyorum
Jess, Let's get one thing straight.
Jess, birseyi aciga kavusturalim...
All right let's get one thing straight.
Tamam. Birşeyi açıkça belirteyim. Tamam, bir kadınım.
Look, Your Worshipfulness, let's get one thing straight.
Bir konuyu açıklığa kavuşturalım prenses hazretleri.
Now, let's get one thing straight.
Şimdi şunu iyi anlayın.
First off, young men, let's get one thing straight.
Öncelikle genç dostlarım, bir şeyi çok iyi anlamalısınız.
Look. Let's get one thing straight :
Bak, bir konuda anlaşalım :
Listen, let's get one thing straight.
Bakın, bir konuda anlaşalım.
But let's just get one thing straight.
Ama bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
Let's get one thing straight, little man.
Bir şeyi iyice bir açıklığa kavuşturalım küçük adam.
Let's get one thing straight between us princess.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım prenses.
Let's get one thing straight, O'Connell.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım, O'Connell
I need to ask you a favor. Harry, let's get one thing straight. I work for you now.
Harry, şu konuda anlaşalım, ben artık senin emrindeyim.
Let's get one thing straight, Bannock.
- Bir şeyi doğru anlayalım.
Let's get one thing straight, okay?
Bir konuda anlaşalım, tamam mı?
I don't know who you are or why you're doing this, but let's get one thing straight.
Kim olduğunu ya da neden bunu yaptığını bilmiyorum ama bir şeyi netleştirelim.
Now listen, Bob, let's get one thing straight.
Şimdi dinle Bob, bir konuya açıklık getirelim.
Look, let's get one thing straight.
Bak, bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
Dukat, let's get one thing straight.
Dukat, bir şeyi anlayalım.
Now let's get one thing straight.
Şimdi bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
But let's get one thing straight.
Ama bir şeyi doğru ele alalım.
Let's get one thing straight, you shit.
Şunu kafana sok, pislik.
No, Dukat, let's get one thing straight.
Ne olmuş ona? Kızım ona aşık!
I'll count the letters, but let's get one thing straight.
Bu deliliği yapıp harfleri sayacağım ama bir şeyi iyi anlayalım.
Young lady, let's get one thing straight.
Dinle kızım, bir konuda anlaşalım.
- Let's get one thing straight.
- Şunu bir düzeltelim.
# # [Band Rlaying] All right, you thumb-sucking worms... let's get one thing straight :
Tamam, sizi toprak solucanları.
Let's get one thing straight, Colonel.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım Albay.
OK, dope burnout, let's get one thing straight here.
Tamam, ot manyağı, bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
Let's get one thing straight.
Bir konuda anlaşalım.
Let's get one thing straight.
Bak bir şeyi açıkça konuşalım.
All right, listen. Let's get one thing straight.
Bana bak, baştan anlaşalım.
- Okay, well, let's get just one thing straight.
- Bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
Now let's get one thing straight here.
Bir şeyi açığa kavuşturalım.
Let's get one thing straight.
Bir şeyde anlaşalım.
Let's get one thing straight.
Açık söyleyeyim.
Let's get one thing straight, Mr. Carter.
Bir şeyi düzeltelim, Bay Carter.
Look, let's get one thing straight.
Bak, bir konuda anlaşalım.