Let me tell you somethin translate Turkish
94 parallel translation
Let me tell you somethin'.
Size bir şey anlatayım.
Let me tell you somethin', Destry.
Sana birşey söyleyeyim Destry.
But, since you brought it up, let me tell you somethin'.
Ama konuyu açtığına göre, bırak da sana bir şey söyleyeyim.
'Cause let me tell you somethin', little britches.
Bırak da sana birşey söyleyeyim, küçük dostum.
Well, let me tell you somethin', my lad!
Sana bir şey anlatayım evlat!
Let me tell you somethin'.
Sana birşey diyeyim.
But, baby, let me tell you somethin'. Compared to those, landing'on the roof of a car at 100 miles an hour, that's like landing'in a water bed.
Ama onun yaptıklarıyla kıyaslandığında benim sana diyeceğim saatte 160 la bir aracın tavanına konmak, bir su yatağına konmakla aynı şey.
Let me tell you somethin'about that.
- Sana diyorum. Sana bir şey söyleyeyim mi?
Let me tell you somethin'.
Sana bir şey söyleyeyim.
Let me tell you somethin', lady.
Ama sana bir şey söyleyeyim, hanımefendi.
Let me tell you somethin', sweetheart.
Sana bir şey söyleyeyim, tatlım.
Let me tell you somethin', Jimmy. This isn't a reunion.
Bana bak Jimmy, buraya eski günleri yad etmeye gelmedik.
Bud, let me tell you somethin'.
Bud, sana bir şey diyeyim.
- Let Me Tell You Somethin'.
Sana bir şey söyleyeyim...
Cos let me tell you somethin': You may not be dyin', but you're gone!
Umrumda değil, çünkü ölmüyor olabilirsin, ama benim için bittin!
Let me tell you somethin', boy.
Sana bir şey anlatayım evlat.
Let me tell you somethin', boy.
Sana bir şey söyleyeyim, evlat.
Let me tell you somethin about people.
Sana insanlarla ilgili bir şey söyleyeyim ;
Let me tell you somethin', OK?
Bakin size ne söyleyecegim?
Let me tell you somethin', B.
Sana bir şey söyleyeyim B.
Let me tell you somethin', Mr. Convicted Dope Peddler, if we can guess you were on that boat, how long before the Italians figure it out?
Bak bir şey söyleyeyim Sabık Torbacı Bey biz senin teknede olduğunu tahmin edebiliyorsak, İtalyanlar uyur mu sence?
Let me tell you somethin'.
Bak sana ne diyeceğim.
- But let me tell you somethin'.
Ama sana şunu söyleyeyim Helen :
Let me tell you somethin'.
Sana şunu söyleyeyim.
Let me tell you somethin'. These women vote.
- Bu kadınlar seçmen.
yeah, let me tell you somethin'about dawn here.
Sana Dawn hakkında bir şey anlatmama izin ver.
Let me tell you somethin'.
Bir şey diyeceğim.
Let me tell you somethin'else.
Bir şey daha var.
Say, let me tell you somethin'.
Hey, sana bir şey söyleyeyim.
But let me tell you somethin'... I know what this ball is worth, so I better not see you sellin'it. No, sir.
Elizabeth hakkında sana söylediğim bütün o senden hoşlandığı, seni düşündüğü lafları birer, beyaz yalandı.
Let me tell you somethin', Tray.
Sana birşey anlatayım, Tray.
Let me tell you somethin'. In this world, if you can't swim- -
Sana bir şey diyeyim, bu dünyada yüzemiyorsan ;
Hey, Tray, let me tell you somethin about Old School, all right?
Hey, Tray, Sana eski okul'dan birşey söyleyeyim?
Let me tell you somethin'.
Birşey söylicem.
Let me tell you somethin'. If you're not out there in two fuckin'seconds, when I'm done with them, you're next.
Sadece iki saniyelik işimiz var.
- agrarian precapitalist. - Let me tell you somethin'.
Sana bir şey sorayım.
Let me tell you somethin'.
Size bir şey söyleyeyim.
I look good, don't I? Well, let me tell you somethin'.
İyi görünüyorum, değil mi?
Let me tell you somethin'.
Buna ne diyorsun? Ne diyorsun ha?
Let me tell you somethin', Mr. My-Shit-Don't-Stink Banks.
Sana birşey söylememe izin ver, Bay Bok-Kokmaz Banks.
Let me tell you somethin', lady.
Sana bir şey diyeceğim, bayan.
Well, let me tell you somethin', buddy. If my son can't come in, then I'll just come in.
Sana bir şey söyleyeyim mi ahbap, oğlum içeri giremeyecekse ben girerim!
You are crazy as a loon! And, Judge, let me tell you somethin'!
Sen delisin!
Let me tell you somethin', George.
Sana bir şey söyleyeyim George.
Let me tell you somethin about black people.
Sana siyah insanlar hakkında bir şey söyleyeyim.
Now, let me tell you somethin', children.
Size bir şey söyleyeyim çocuklar.
Let me tell you two guys somethin'.
Size şu kadarını söyleyeyim.
Marriage. Let me tell ya. Let me tell you gals somethin'about marriage.
Kızlar izin verin size evlilik hakkında bir şey söyleyeyim.
Look, star, let me tell you a little somethin', all right?
Sana bir şey söyleyeyim.
- You've worked too hard and too long. And let me tell you somethin'else, Junior Bevil.
Sana başka bir şey söyleyeyim ufaklık.
Let me tell you young punks somethin'.
Genç dostum sana bir şey söyleyeyim