English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Leveraging

Leveraging translate Turkish

56 parallel translation
Leveraging 1 0 times their worth
değerlerinin 10 katı verin.
Amongst Korjev's tactics is leveraging the lives of their families.
Korjev'in taktikleri içinde adamlarının ailelerini pazarlık aracı olarak tutmak da vardır.
And it's a good plan, but it involved leveraging every remaining asset the McAllisters had.
İyi bir plan ama McAllister'ların sahip olduğu her şeyi riske atıyordu.
This is called leveraging an offer.
Şimdi yapacağım şeyin adı kendini pazarlama.
High leveraging of art deals.
Sanat eseri satışında büyük krediler kullanılır.
They're just leveraging your mommy issues
Senin anne sorununu kullanıyorlar.
They're just leveraging your mommy issues To turn you into their weapon.
Seni kendi silahları haline getirebilmek için annene karşı olan hislerini kullanıyorlar.
The Finulus data suggest we should be leveraging disintermediation paradigms.
Finulus bilgileri aracı kuruluşlardan parayı çekme modeli ile senetlerin alınmasını söylüyor.
After the award, he gave me Some speech about leveraging all the attention, Like it was just business,
Ödülden sonra bana bu ilgiyi kendi çıkarımız için kullanmaktan falan bahsetti iş için gerekli falan dedi.
So he starts leveraging his interests up to 40, 50 to one with your money.
Bunun üzerine başlıyor yatırımlarını kaldıraçla artırmaya, 1 e 40, 1 e 50 bunu da sizin paranızla yapıyor.
He's leveraging David's murder, tipping the scales of public sentiment.
David'in ölümünü, halkın fikrini değiştirmek için kullanıyor.
The degree of leverage in the financial system, uh, became absolutely frightening investment banks leveraging up to the level of, you know, 33 to 1.
Finans sistemindeki kaldıraç oranı ürkütücü boyutlardaydı. Direktör, Westwood Capital Yatırım bankalarının kaldıraç oranı 33'te 1'e kadar çıktı.
You're leveraging my feelings for Natalie into my committing to your team.
Natalie olan duygularıma baskı yaparak takımınıza katılmamı istiyorsunuz.
- Yeah. Are you leveraging me to stay in my apartment?
Evimde kalmak için bana şantaj mı yapıyorsun?
He makes it sound like you're leveraging all this hero stuff to make a run for city hall.
Bu kahramanlık meselesini kullanıp belediye sarayına oynadığını yazmış.
Word gets out that I got someone killed leveraging color...
Ten rengi kozunu kullanırken, birisinin ölümüne neden olduğum duyulursa...
I mean there's reason to believe we may be leveraging too rashly.
Demek istiyorum ki borçlanarak hisse almamızın bir nedeni var.
Leveraging that for a settlement?
Anlaşmada bir koz olarak kullanmak mı?
I figured it had to be Jax leveraging the RICO threat.
Jax'in seni RICO ile tehdit ettiğini tahmin ettim.
We have been through a lot together, and now you're leveraging me?
Aramızdaki onca hukuka rağmen arkamdan dolap mı çeviriyorsun?
Who's leveraging you, mommy?
Kim arkadandan dolap çeviriyor, anne?
What's important is he's got a big-ass stack, and he's leveraging it against your stack and he's also in position, and that's what you want to be in any good negotiation. Remember that.
Burada önemli olan onun büyük birikime sahip olması senin birikimine karşılık borçlanarak yatırım yapıyor ve ayrıca bunun için uygun konumda, ve bu da senin iyi bir pazarlıkta olmak isteyeceğin yer.
You think I like the idea of leveraging a kid?
Bir çocuğa baskı yapmanın hoşuma gittiğini mi düşünüyorsun?
Gift for leveraging mortgages on both her houses And running up huge bills at bars and liquor stores.
Bir hediyeye sahip, evet..... evinin üzerindeki ipotekten yararlanmak ve bar ve içki mağazalarında..
I get that. But you're leveraging a confession with a bogus murder charge.
Anlıyorum ama sahte bir cinayet suçlaması itirafına bel bağlıyorsunuz.
- They're not leveraging him.
- Ona baskı falan yapmıyorlarmış.
I'm changing all the door codes and getting rid of that other CPS suit so you won't be leveraging that or anything else to save your own skin.
Bütün kapı şifrelerini değiştiriyorum ve diğer CPS kıyafetinden kurtuluyorum. Yani artık onu veya başka birşeyi kendi kıçını kurtarmak için kullanamayacaksın.
They've been leveraging you for two months.
İki aydır sana baskı yapıyorlar.
He brought in 100 of these next-gen guns by leveraging a Port Authority supervisor.
Denetçiyi ayarlayarak bu yeni nesil silahlardan buraya 100 tane getirdi.
I just figured you were leveraging me to talk to the president about your judicial nomination.
Yargıç adaylığınla ilgili Başkanla konuşmam için bana baskı yaptığını zannediyordum.
He's using a 256-bit A.E.S. encryption and leveraging the hybrid cryptographic optimizer algorithms.
256 bit A.E.S şifrelemesi kullanıyor ve hibrid kriptografik iyileştirici algoritmalara güç aktarıyor.
Are leveraging drugs to buy into this auction?
Uyuşturucuyu bu açık artırmada avantaj olarak mı kullanıyorsun?
So your own mother is leveraging you?
Öz annen sana şantaj mı yapıyor?
He's leveraging my health, my life.
Sağlığımı, hayatımı elinde tutuyor.
And yet you're leveraging a member of my family just to get her body closer to you.
Ama hala sırf cesedi yakınında olsun diye ailemden birini tehdit ediyorsun.
Are you leveraging me to get a better deal from them? I am.
- Bana onlardan daha iyi bir anlaşma mı sunuyorsun?
You leveraging Preston?
Preston'ı kullanıyor musun?
Leveraging me.
Bana baskı kuruyordu.
If they bring an action, the whole strategy becomes about leveraging a settlement...
Dava açarlarsa tüm strateji bir çıkış yolu bulmaya dönüşür.
Yeah, but she threatened to leave, leveraging us to make a bigger offer, which we will, and I think she stays.
- Doğru fakat gitmekle tehdit etti. Daha büyük bir teklif için bize baskı yapıyor. Teklifi vereceğiz ve o da kalacak.
If they bring an action, the whole strategy becomes about leveraging a settlement.
Harekete geçerlerse tüm strateji en iyi anlaşmayı yapmaya döner.
No, leveraging this deal will give us the best capital returns in the long run.
Ben de varım. Yalnız kalmak istiyorum.
She's got this way of leveraging my needs against me.
İhtiyaçlarımı bana karşı kullanmak gibi bir huyu var.
Easy is leveraging the host to cooperate.
Kolay yol, ev sahibini işbirliğine ikna etmek.
He's leveraging what you did to get me to move for an immediate dismissal.
Yaptığın şeyi koz olarak kullanıp davayı hemen düşürmem için beni zorluyor.
- Wh-Who are they leveraging?
Seni kime karşı koz kullanıyorlar?
Who were they leveraging you against?
Seni kime karşı koz olarak kullanıyorlardı.
Who were they leveraging you against?
Sizi kimden kullandılar?
After years of research, we at alterplex have found the answer to the energy crisis by leveraging the immense hidden power of m-theory, first proposed by Edward witten in 1995, and enhanced by pieter klintsen's duplicate-matter theory.
Yıllarca süren araştırmalar neticesinde Alterplex olarak bu enerji sorununa bir çözüm bulduk. İlk kez 1995 yılında Edward Witten tarafından ortaya atılan M-teorisinin gizli, uçsuz bucaksız kaldırma gücünü bulan Pieter Klintsen bu teoriyi geliştirerek yedekleme teorisini ortaya çıkardı.
Are you leveraging me to stay in my apartment?
- Diyelim ki yapıyorum.
Leveraging affection to get what you want?
- Etki avantajıyla istediğini almak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]