English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Libel

Libel translate Turkish

215 parallel translation
You realize... that an implication of this kind may be grounds for a criminal libel action.
Bu türde imaların suç oluşturan hakaret oluşturabileceğini biliyor musun?
I suppose you know there's such a thing as the law of libel and slander.
Sanırım hakaret ve leke çalma diye bir hukuku olduğunu biliyorsunuz.
Pure libel and slander.
Tam bir iftira davası.
There never has been a libel suit for $ 5 million.
İftira davasından kim 5 milyon dolar talep eder?
Yes. Now, you fired him, the best man we ever had on libel.
Onu kovan sendin, davalar için elimizdeki en iyi adamdı.
- Sue me for libel.
- Bana iftira davası açarsın.
How is the libel these days?
Bugünlerde iftiralar nasıl gidiyor?
Let her go to bat with a libel suit and see what she collects.
Kolaysa, ondan sonra iftira davası açmaya kalksın.
You remember poor Ed Glover? You remember after he lost that libel suit?
İftira davasını kaybedince... zavallı Ed Glover'a olanları hatırladın mı?
The libel suit?
Şu iftira davası mı?
Print that in the paper, you'll have another libel suit on your hands.
Bunu basarsan, bir iftira davasıyla daha uğraşmak zorunda kalırsın.
Unless some fool were to publicly accuse the general staff and get himself dragged into court on a charge of libel.
Tabii ahmağın biri alenen genelkurmayı suçlayıp kendini karalamadan dolayı davalık etmediği sürece.
In making these accusations, I am aware that I render myself open to persecution for libel, but that does not matter.
Bu suçlamaları yaparken, yazılı iftira suçu ile karşı karşıya kalacağımın farkındayım, ama önemli değil.
You might run into a libel suit.
İftira davasına çarparsın.
And I'm not a defendant in a libel suit.
Ben de hakaret davasının sanığı değilim.
I've been thinking of suing for libel!
Sana iftira davası açmayı düşünüyordum.
Go ahead and sue us for libel.
Haydi git ve bana iftira davası aç bakalım.
You know you could be sued for libel?
İftira ettiğin için dava edilebilirsin biliyor musun?
Ford took him to court for libel and won.
Ford hakaret davası açtı ve kazandı.
He's suing for damages in libel, but the main subject of that story was Miss Saijo.
İftiradan dolayı tazminat davası açıyor ama bu olayın mağdur kişisi Bayan Saijo.
Preliminary hearings in the Amour libel suit began on January 25th in Tokyo District Court.
Amour iftira davasının ilk celsesi 25 Ocak tarihinde Tokyo Bölge Mahkemesi'nde başladı.
In New York, a story of mine brought on a libel suit.
New York'ta, bir yazıma iftira davası açıldı.
I'm not afraid of a libel suit, because I'm a lawyer myself.
Bir avukat olduğum için hakaret davası gibi bir şeyden korkmuyorum.
I must caution you, Mr. Emery, that libel is a very serious matter.
Sizi uyarıyorum Bay Emery, bu iftira ciddi bir konu.
Facts that'll stand up against Rienzi's lawyers and libel suits.
Rienzi'nin avukatlarına ve hakaret davasına karşı sağlam deliller istiyorum.
Check'em all for libel?
Hepsini iftira mı diye inceledin mi?
Rienzi's started his libel suit.
Rienzi iftira davası açacak.
- Because of the libel suit?
- İftira davasının mı?
You looking to get sued for libel or somethin'?
İftiradan davalı mı olmak istiyorsun?
If I come right out and accuse her without any evidence, she can slap a libel suit on us for a million bucks.
Hemen çıkar da hiçbir kanıt olmadan onu suçlarsam, bir milyon dolarlık iftira davasını yüzümüze çarpar.
- Then sue us for libel.
- Öyleyse asılsız haberden dava açın.
Tomorrow, Mrs. Tilford, you'll have a libel suit on your hands.
Yarın Bayan Tilford, hakkınızda bir iftira davası açacağız.
Silvio Magnozzi is sentenced to 11 months of jail for libel.
Silvio Magnozzi onur kırıcı yayın yapmaktan 11 ay... hapse mahkum edildi.
I filed a libel suit at once, of course after consulting with Professor Verardelli and Mr. Alcamo but, in the circumstances, with no power to bring evidence
Doğal olarak ben hemen haberleri yalanladım, değil mi? Meslektaşlarımın fikrine danıştıktan sonra tabii ki. Ama anlayacağın üzere delilsiz bir şekilde!
And if I wasn't mayor and against violence, I'd do it myself. well, if that TV report lied, why not sue them for libel?
İçeri girmek için bir yıldır o duvarı tırmanıyorum.
Spreading a story like that is libel.
Böyle bir hikâye yaymak iftiradır.
- Libel. He's a spy!
- İftiracı bir casus!
Attempted libel, assault on a police officer- -
Yayın yoluyla hakaret, polis memuruna saldırı.
You can throw a libel action against The Paper.
GAZETE'ye karşı hakaret davası açabilirsin.
Jim, is it true you can't libel the dead?
Ölülerin dava açamayacağı doğru mu?
You cannot libel the dead.
Ölülere dava açılamaz.
- What are you talking about? - Oh, come, come. Your daughter and you know you cannot libel the dead.
Siz, bir ölünün davasının düşeceğini biliyordunuz.
You cannot libel the dead.
Ölüler yalan söylüyor diyemez.
It could be libel.
İftira olabilir.
- You've opened yourselves up to libel and assault.
- İftira ve saldırıdan dava açabiliriz.
Well, this one will get us both sued for libel.
Bu ikimize de hakaretten dava açılmasına sebep olur.
Do you realise that because of the laws of libel, your story will not have the same value if he is acquitted?
Serbest kalması durumunda hikayenizin bir kıymeti kalmayacağını biliyor musunuz?
I do not go out feeling inferior from an insult... which on the exterior leaves its mark of warning in libel and scruples in mourning.
İhmal etmediğim şey budur Pek iyi yıkanmamış hakaret, paçavra olmuş gurur uykudan vicdanımın gözleri çapak çapak ve kirli endişeler ile sokağa çıkmak
We have libel laws. Those men you just saw were arrested in Dallas minutes after the assassination. They were never seen again.
Lee Harvey Oswald adında bir adam zanlı olarak yakalandı... sonra da dün Jack Ruby adında biri tarafından öldürüldü.
Then there was a case after the war where he sued a newspaper for libel.
Bir de savaştan sonra, onur kırıcı yazı yazdı diye bir gazeteyi dava etmişti.
We're facing a libel suit!
Başımızda bir iftira davası var!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]