Lifetime opportunity translate Turkish
303 parallel translation
Excuse me. You said it was a once-in - a-lifetime opportunity.
Hayatta bir kez ele geçecek bir şans demiştin.
A deal-of-a-lifetime opportunity...
Hayatımın en büyük fırsatını yakalamıştım..
This is a once-in-a-lifetime opportunity, man.
Böyle bir fırsat hayatta bir kere olur.
This is a once-in-a-lifetime opportunity.
Bu hayatta bir kez gelecek bir fırsat.
It's not like you missed a once-in-a-lifetime opportunity.
Hayatını fırsatını falan kaçırmış değilsin ya?
" Dearest Bud, this is a once-in-a-lifetime opportunity.
Sevgili Bud. Bu hayatının fırsatı.
This is a once-in-a-lifetime opportunity!
Bu hayatta bir kez meydana gelebilecek bir fırsat!
This is a once-in-a-lifetime opportunity.
Bu fırsat bir daha elime geçmez.
This is a once-in-a-lifetime opportunity.
Böyle bir fırsat hayatta bir defa gelir.
This is a once-in-a-lifetime opportunity.
Bu hayatta bir kez karşına çıkacak bir fırsat.
This is a once-in-a-lifetime opportunity.
Böylesine bir fırsat, hayatta önüne bir kere gelir.
This is a once-in-a-lifetime opportunity, Junuh.
Bu hayatta bir kere başına gelecek bir şans, Junuh.
Uh, I'm not sure you understand this once-in-a-lifetime opportunity.
Karşınıza çıkan bu fırsatı anladığınızdan emin değilim.
This is the opportunity of your lifetime.
Sana hayatının fırsatını getirdim.
The last great opportunity of a lifetime... an entire world at war and I'm left out of it?
Bir şeyler yapmam gerekiyor bu hayatımın son büyük fırsatı.
Opportunity of a lifetime.
Hayatımın fırsatıydı.
You might call it the opportunity of a lifetime.
Bunu hayatının fırsatı olarak düşünebilirsin
The opportunity of a lifetime.
Hayatının fırsatı.
Yes, it's the opportunity of a lifetime, my boy!
Evet, hayatının fırsatı evlat!
This has been the opportunity of a lifetime.
Bu benim hayatimin firsatiydi.
We have the opportunity of a lifetime and I'm sorry, but I won't stand by... and let other people compromise the whole darned thing!
Bu hayatımızın fırsatı ve kusura bakmayın ama bir kenara çekilip... başkalarının bütün bu işi berbat etmesine izin vermeyeceğim!
I'm offering you the opportunity of a lifetime.
Size bir ömürlük fırsat sunuyorum.
An opportunity of a lifetime, by my reckoning.
Bana sorarsan hayatımın fırsatı.
This is the opportunity of a lifetime.
Öyle bir fırsat ki.
I'm offering you the opportunity of a lifetime... a new car dealership.
Sana hayatının fırsatını sunuyorum... yeni bir araba satış ajansı.
So, is this the opportunity of a lifetime or what?
Bu hayatınızın fırsatı değil de nedir?
Greta, you're being offered the opportunity of a lifetime.
Greta, senin için çok büyük bir fırsat bu.
I look at having this baby as the opportunity of a lifetime.
Bu bebek konusuna hayatımın fırsatı olarak bakıyorum.
You are throwing away the investment opportunity of a lifetime.
Hayatınızın fırsatını fırlatıp atıyorsunuz.
We face the opportunity of a lifetime.
Devletimiz bize böyle bir fırsat sundu.
I can't believe this guy turns down an opportunity of a lifetime.
Bu adamın hayatında birkez gelebilecek fırsatı geri teptiğine inanamıyorum.
One is a once - in-a-lifetime opportunity.
Ve bu zor bir karar.
Catherine, why don't you take this opportunity to transcend a lifetime of megalomania and egocentricity, and write us a big fat check to help stop Ghostwood.
Catherine, bu fırsattan istifade, .. bir ömür geçirdiğin megalomanlık ve bencilliğin sınırlarını aşıp kocaman bir çekle " Ghostwood'a Hayır'kampanyamıza destek olmaya ne dersin?
It's the opportunity of a lifetime.
Bir ömür boyu bir fırsattır.
I'm here to offer you an opportunity of a lifetime.
Size hayatınızın fırsatını önermek için buradayım.
It's the opportunity of a lifetime.
Hayatta az bulunur bir fırsat.
This is the opportunity of a lifetime.
Bu fırsat hayatta bir kere ele geçer.
And quite frankly, Mr. Shad.. .. this is the opportunity of a lifetime.
Ve samimiyetle söylüyorum, Bay Shad, bu, hayatının fırsatı.
You get the opportunity of a lifetime and you have the temerity to challenge my reputation.
Hayatının fırsatını yakaladın ve ünüme meydan okumaya cüret ediyorsun.
THIS IS THE OPPORTUNITY OF A LIFETIME.
Bu, hayatının fırsatı.
Hey, I feel terrible leaving town so early in our relationship, but it's an opportunity of a lifetime.
İlişkimiz yeni başlamışken seni bırakmak istemiyordum ama hayatta bir kez bulacağım bir fırsat.
I believe the phrase you used to bring me here was "an opportunity of a lifetime."
Yanlış hatırlamıyorsam, beni buraya davet ederken "hayatının fırsatı" demiştin.
It is the opportunity of a lifetime, sir.I thank you for it, but
Hayatımın fırsatı, efendim.bunun için size teşekkür ederim ama,
The opportunity of a lifetime if we play our cards right.
Kartlarımızı doğru oynarsak, bu hayatımızın fırsatı olur.
You are getting a once-in-a-lifetime, very lucrative opportunity to star on a prime-time network sitcom!
- Tamam. İnan bana, hayatta hayatta bir kez ele geçirilebilecek, çok seçkin bir fırsat yakalamak üzeresin. En çok izlenen saatte, önemli bir kanalda yayınlanacak komedi dizisinde oynayacaksın.
- You got the opportunity of a lifetime.
Sen hayatının fırsatını kaçırdın.
- It's not the opportunity of a lifetime.
o hayatımın fırsatı değildi.
This is your opportunity... Playing football here may have been the opportunity of your lifetime.
bu senin fırsatındı... futbol oynamak senin hayatının fırsatı olabilir.
Sounds like the opportunity of a lifetime.
Hayatta bir kez eline geçecek bir fırsata benziyor.
I'm offering you the opportunity of a lifetime and you're passing it up.
Ben size, ömürboyu emekliliği vadediyorum ve siz esgeçiyorsunuz.
I'm offering you the opportunity of a lifetime and all you can do is moan about French fries?
Sana hayat boyu bir fırsat veriyorum senin tek yaptığın patatesler için sızlanmak mı?