Like it's translate Turkish
122,561 parallel translation
Looks like it's fully operational.
Görünüşe göre tam işler durumda.
Um... Well, I just feel like we're supposed to have a partnership, and it just totally feels like it's not working anymore.
Bizim ortak olmamız gerekiyormuşuz gibi hissediyorum fakat artık bunu yapamıyoruz.
Well, it sounds like he's trying to help.
- Alakası bile yok. Yardım etmeye çalışıyor gibi duruyor.
No, go on! Go on, go on. Yank like it's your last wank.
Hadi ama, bütün gücünle asıl şuna.
You'd think knife, but the circumference of the wound is unusually wide, like it was a... fat knife.
Bıcak oldugunu düsünebilirsin, ama yaranın normalden daha genis oldugunu düsünürsek, bu kullanılan sisman bir bıcakmıs gibi...
Because I'm single and I work full-time, and Debbie had a million little ways of making me feel like a bad mom because of it.
cünkü bekarım, ve tüm gün boyunca calısıyorum, ve Debbie'nin beni kötü bir anne gibi hissettirmek icin kullandıgı bircok yol vardı.
I mean, it's not like she's gonna hand it to him before she... gets the piece.
Parçayı almadan parayı, ona verecek değil ya.
But, for what it's worth, I like you a hell of a lot more than I like your brother.
Ama, ne olursa olsun seni kardeşini sevdiğimden daha çok seviyorum.
It's like he just vanished off the face of the Earth. ELLA :
Sanki Dünya'nın yüzünden ortadan kaybolmuş gibi.
It's not like I didn't know I was dealing with the most powerful, well... the most dysfunctional family in the universe.
Sanki ilgilendiğimi bilmiyormuşum gibi değil En güçlü, en iyisi ile... En işlevsiz aile evrende.
It's like it never happened, as if he never existed.
Sanki o hiç varolmadığı gibi, Bu olay da hiç yaşanmamış gibi,
You know what it's like to be judged harshly, how it feels not to be believed.
Acımasızca yargılanmanın nasıl bir şey olduğunu biliyorsunuz, İnanılmamanın nasıl hissettirdiğini.
Stop acting like it's something new. Go.
Yeni bir şeymiş gibi davranma.
Oh, right. Well, like... like I said, it's none of my business.
Anladım ama daha önce de söylediğim gibi beni ilgilendirmez.
Inside a womb inside a woman... yeah, it's like a nesting doll.
Kadının içindeki rahmin içindeki. Matruşka bebeği gibi.
It's like nesting dolls.
Matruşka bebeği gibi.
I feel like I need 10 showers. It's TB.
10 kez yıkamam gerek gibi hissediyorum.
It's like he enjoys pressing my buttons.
Damarıma basmaktan hoşlanıyor gibi.
It's like he likes to fight.
Kavga etmeyi seviyor gibi.
It's real, just like you.
Aynı senin gibi.
It's, like, affecting my body and soul.
Hem ruhumu, hem vücudumu etkiliyor.
What's it feel like...
Nasıl bir duyguydu?
Well, I just had to tell a patient that I like her cancer's spreading, but I don't want to talk about it.
Az önce hastama kanserinin yayıldığını söylemek zorunda kaldım ama bu konuyu konuşmak istemiyorum.
I mean, it's like he's dead inside.
İçinde bir şeyler ölmüş gibi.
I'm sorry, Holly, but it looks like you've broken your arm in two places.
Üzgünüm Holly ama kolunu iki yerden kırmış gibi görünüyorsun.
Is it sharp, like someone stabbing you really hard, or throbbing... Like a ball bouncing against your head?
Keskin, birisi bıçak batırıyormuş gibi mi yoksa başının arkasına top çarpmış gibi zonklama şeklinde mi?
Like it's good enough to be announced.
Sanki haber vererek iyilik ediyormuş gibi.
Students like her won't show you what they need, until it's too late.
Hiç belirti göstermedi. Onun gibi öğrenciler çok geç olana kadar neye ihtiyaçları olduğunu göstermezler.
It's like my hair or my boobs or my weird-looking toes.
Saçım ya da göğüslerim ya da garip görünüşlü ayak baş parmağım gibi.
... hoping like hell it's worth the risk.
... ve risk almaya değmesini umarız.
It's not like all our problems go away.
Tabii ki bütün sorunlar birden yok olmamıştır.
It's like... like a fire. A fire or something.
Yangın gibi bir şey.
Well, just, like, imagine that it's a parking-lot barbecue.
Park alanında barbekü yaptığımızı düşün.
So it's best to avoid any potential triggers, any sudden movements, sudden noises... anything like that.
En iyisi olası tetikleyicilerden kaçınmaktır. Ani hareketlerden ve seslerden. Bu tür şeylerden.
It's like our... our version of Santa, but instead of not getting gifts if you don't behave, you'll be torn apart alive.
Bu bizim noel baba versiyonumuz gibi, It's like our... our version of Santa,... fakat hediye almamak yerine, eğer düzgün davranmazsan canlı canlı parçalara ayrılırsın.
Don't laugh, but it's... it's like a security blanket, okay?
Gülme, ama bu bu güvenlik battaniyesi gibidir, tamam mı?
Seems like it's becoming an epidemic.
Bu bir salgın olmaya başladı sanırım.
I see the rebar, and it's in... Sticking out of, like, a reddishbrown substance.
Demiri görüyorum ve o kırmızımsı kahverengi bir şeye yapışmış.
It's about the only thing I'm good at, like knowing when people are hiding things.
İyi olduğum tek şey,... insanların ne sakladığını bilmek gibi.
Because not only are you getting fired, but it's kind of like you're watching yourself get fired in 3-D.
Çünkü sadece kovulmakla kalmıyorsunuz, işten kovuluşunuzu 3D olarak izliyorsunuz da.
It's just when I'm trying to buy weed, I don't want to talk about shit like that.
Ama ot satın alırken bu muhabbetleri yapmak istemem.
Like, and it's kind of annoying, too, because he uses God to justify the most dramatic events.
Biraz gıcık da bir durum çünkü Tanrı'yı kullanarak çok dramatik şeyleri haklı gösteriyor.
And rather than get upset, which I thought he would do, he was, like, "No, it's cool."
Ben sinirleneceğini düşünmüştüm fakat o " Yok, sıkıntı değil.
I don't know if y'all know about advanced stats, but it's, like, this shit where they use, like, calculus.
Detaylı istatistikler şöyledir, ileri matematik falan kullanarak bir şeyler yaparlar.
It's not like what they used to be.
Eskisinden farklılar.
It's, like, great.
Epey güzel bir fikir.
It's not like that.
Bu öyle bir şey değil.
It's not like you're knocking over the Federal Reserve.
Bu Bankayı soyman gibi bir şey değil.
I know she's like family, but IA wants her cordoned off until they decide if it's a good shooting or not.
Biliyorum o ailenden biri gibi ama İçişleri temiz bir atış olduğunu anlayana dek etrafı kordonla çevirecek.
It's just like when you needed the crutch to walk.
Tıpkı yürümek için değneklere ihtiyaç duyduğun zamanki gibi.
It's not like where you're from.
Senin geldiğin yere benzemiyor.
it's fine 7136
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
it's been so long 173
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
it's been so long 173
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
it's me 10254
it's all right 8832
it's not 5855
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
it's just 7387
it's all right 8832
it's not 5855
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's only fair 72
it's a girl 287
it's just 7387