English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Liked

Liked translate Turkish

20,730 parallel translation
Yes, she liked it.
Evet, beğendi.
I liked this game, it was a bit like the story ofthe serial killer,
Oyunu sevdim, ama biraz şu seri katil hikâyesine döndü.
If you guys both really liked it, - I'd be open-minded about it.
Siz beğendiyseniz ben de gitmeyi düşünebilirim.
He liked rye.
Çavdar severdi.
But I liked... your hand on my knee.
Ama elini dizime koyman hoşuma gitti.
I just liked girls too much.
Kızlardan daha çok hoşlanıyordum.
I can see why my brother liked you.
Kardeşimin seni neden sevdiğini anlayabiliyorum.
I really liked Belaga.
Belaga'yı gerçekten sevmiştim.
Camille liked the Preservation Hall Jazz Band.
Camille, Preservation Hall Jazz Band'i severdi.
But I always figured if he liked you, he couldn't be that bad.
Ama fark ettim ki, seni sevdiyse.. .. bu onu o kadar da kötü yapmaz.
I never really liked him.
Onu asla gerçek anlamda sevmedim.
I never much liked you on a good day, but you are clearly not yourself.
Seni normal zamanlarda bile.. .. fazla sevmezdim ama şu an açıkça görülüyor ki kendinde değilsin.
Mm-hmm. The thing I liked more than the taste, though... That color.
Tadından fazlasını beğendim gerçi rengini.
Of course he liked Leonor, but he left it for us and for your Aunt Audrey.
Tabii ki Leonor'u seviyordu. Ama burayı bizim için ve Halan Audrey için bıraktı.
I'm sorry I didn't tell you then, I'm sorry, but I really liked it, I did.
Sana o zaman söylemediğim için çok üzgünüm. Ama gerçekten çok beğendim, gerçekten.
I wrote this when I thought you liked bowling.
Bunu senin bowlingi sevdiğini düşünerek yazmıştım.
- I liked it.
- Ben beğendim.
- I thought you liked these?
- Bunu sevdiğini sanmıştım.
She liked it up there.
Oraya çıkmayı seviyordu.
He liked to bully, and I was his favorite target.
Sataşmayı severdi ve en sevdiği hedef bendim.
Oh, well, she would have liked it.
Severdi yani.
And you liked when I bought you the baseball team.
Ve sana beyzbol takımını satın almam hoşuna gitti.
Hope you liked what you saw.
Umarım beğenmişsindir.
I liked the part, uh, with the puppets... and when the woman set the bishop on fire.
Kuklalı olan kısmı ve... kadının piskoposu ateşe verdiği sahneyi sevdim.
I do not expect to be liked any of you, but I hope you believe me if I say I know how the hell to do to get them out of here.
Sana hiçbiri bana olması gerektiğini beklemeyin - ama bu Buradan çıkmak için bilmek bana iman bekliyoruz.
Kinda liked my old futon.
Eski şiltemi seviyordum.
I liked breaking it in.
İzinsiz girmeyi sevdim.
I've always liked the fresh air.
Hep temiz havayı sevmişimdir.
- because I liked it!
-... hoşuma gitti!
The little weirdo said that he liked the way that I smelled.
Bu ucube benim kokumu sevdiğini söyledi.
You know, I liked you better drunk.
- Sarhoşken seni daha çok seviyordum.
Liked to break fingers and arms.
Parmak, kol falan kırardı.
I mean, everyone liked Lenny.
- Hayır. Herkes Lenny'yi severdi.
You've never liked me.
Beni hiç sevmedin.
- I liked the first one.
- İlkini sevmiştim.
And I never liked Hello Kitty.
Hello Kitty'i de hiç sevmiyorum.
When did you know you liked women?
Kadınlardan hoşlandığını ne zaman anladın?
He wasn't the military guy that Grant liked, which was somebody who just followed orders.
Grant'ın hoşlandığı, sadece emirleri uygulayan ordu mensuplarından değildi.
Billy really liked Tunstall because he treated him fairly, he paid him well, and he was probably the first man in his life
Billy, Tunstall'dan gerçekten hoşlanıyordu. Çünkü ona adil davranıyordu ve iyi para veriyordu.
There's something about Charley Ford that Jesse liked.
Charley Ford'da Jesse'nin hoşlandığı bir şey vardı.
And Charley Ford liked Jesse.
Charley Ford da Jesse'den hoşlanmıştı.
So he's willing to accept this young Bob Ford, who's Charley's brother,'cause Jesse liked Charley Ford, and I'm sure that Charley vouched for Bob.
Bob Ford'u çetesine kabul etmeye hazırdı. Çünkü Charley'in kardeşiydi ve Jesse, Charley Ford'dan hoşlanıyordu. Charley, Bob için kefil olmuştu.
He was adjusting to the reservation life, not that he liked it, but there was a certain acceptance, I guess.
Hoşuna gitmese de yerleşim alanındaki hayata uyum sağlamıştı. Kabullenme vardı sanırım.
- Ugh. I never liked this thing.
- Bu şeyi hiç sevmedim.
Don't tell anyone, but I actually kind of liked some of my classes.
Kimseye söyleme ama sınıftan birinden hoşlanıyorum gibi.
I liked the shirt.
Gömleği beğendim aldım.
Never liked her anyway.
Onu hiç sevmezdim zaten.
Well, Angie, I was in the neighborhood, and... you always liked the fries.
Angie, mahalleden geçiyordum ve sen hep patates kızartması sevmiştin.
I liked her spirit.
Onun ruhundan hoşlandım.
But I liked what I saw.
Ama gördüklerim hoşuma gitti.
I thought you really liked her.
Ondan hoşlandığını düşünmüştüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]