Limited translate Turkish
3,527 parallel translation
He says she's inside an airtight tank that only has oxygen for a limited time.
Şu anda hava geçirmeyen bir tankın içindeymiş ve sınırlı miktarda oksijeni varmış.
But the real problem is, it has very limited range...
Ama asıI sorun ise, Bunun çok sınırlı bir mesafesi olması...
Those were limited-edition!
O sınırlı sayıda üretildi!
Were these limited-edition too?
Bu da mı sınırlı üretim?
Even if our killer had a prescription because of an allergy, he would have a very limited amount.
Alerji için reçete yazdırsa bile elindeki miktar sınırlı olacaktır. - Büyük ihtimalle...
But alas, we have limited time to conduct our business together.
Fakat ne yazık ki birlikte iş yapmak için sınırlı zamanımız var.
That's a limited edition, worth $ 1,300.
Sınırlı sayıda üretilen bir ürün bu, 1.300,000 won.
Yeah, well, that's a very limited market, and with a murder investigation afoot,
Evet, çok sınırlı bir pazar ve cinayet soruşturması sürmekte.
Uh, patient's age and limited mobility.
Hastanın yaşı ve fazla hareket edememesi yüzünden.
You know how you're limited in how high you can go?
Uçabilmemizin sınırlı olduğunu biliyorsun değil mi?
It was because the British had developed a new political system which limited monarchy, gave everybody legal rights, allowed the free flow of ideas, and ensured that British geniuses owned their ideas, so they could make a buck.
Bunun sebebi, İngilizler'in monarşiyi sınırlayan herkese yasal haklar tanıyan, düşünce özgürlüğüne imkan veren ve İngiliz dahilerin fikirlerine sahip çıkarak para kazanmalarına olanak sağlayan yeni bir politik sistem geliştirmiş olmasıydı.
Hey, I have a limited time frame, and I know the route better than he does.
Hey, benim sınırlı bir zamanım var, ve ben güzergahı ondan daha iyi biliyorum.
Sheldon, that is a $ 500 limited edition collectible, and I want it back.
Sheldon, o 500 dolarlık, sınırlı sayıda üretilen bir parça, geri ver.
Limited edition.
Sınırlı üretim.
Especially when you're limited by geography.
Hele bir de belli bir bölgeden arıyorsan.
My business sense is kind of limited to buying feed or selling steed.
Benim iş bilgim yem alıp at satmaktan ibaret.
These White Dwarfs are very small, so they've got a very small surface area, which means that although they are white hot, the light that they emit, the heat energy which they send out, is still very limited just because of the very small size of the surface.
Bu beyaz cüceler çok küçüktürler. Bu yüzden yüzey alanları çok küçüktür. Yani bunlar beyaz bir nokta olmalarına rağmen,... yaydıkları ısı, gönderdikleri ısı enerjisi hâlâ sınırlıdır.
And whatever happened to my limited edition DVD of the classic 1989 Silverman-McCarthy romp, Weekend at Bernie's, "borrowed" well over six months ago?
Peki Silverman-McCarthy haylazlarının 1989 yapımı klasik filmleri Weekend at Bernie's'in altı ay önce ödünç alınan sınırlı üretim DVD'si ne oldu?
Say, would you two like to buy a limited-edition Jack Rabble Flame-o-Bot figure?
Acaba siz sınırlı sayıdaki Jack Rable Alev Robotu'ndan almak ister misiniz?
Well, there is a certain limited-edition Blue Falcon Littlest Fuzzie I wouldn't mind taking off your hands.
Sende sınırlı sayıda üretilen Mavi Şahin Minik Fuzzy oyuncağı var. Onu seve seve alırım.
I have limited renals and limited hearsight - and I hope, the right number of marbles.
Böbrek rahatsızlığım ve işitme sorunum var ve umuyorum keçileri kaçırmamışımdır!
It's understanding, er... that gives you happiness and I think it's one of the unique human features because it's not limited to me but it clearly, you know, when you're able to find out how to do something.
Size,.. ... anlamak size mutluluk verir ve bu,.. ... eşsiz insan özelliklerinden biri bana göre çünkü sadece benimle sınırlı değil ama şu açık ki bir şeyleri nasıl yapılacağını bulmanızı sağlıyor.
Time is limited.
Süre sınırlı.
To live as a limited human life, as you can see, I am in this state.
İnsanların canı bu kadar kısa olunca şekil değiştirip duruyorum.
Once you go in... you are given a limited amount of time.
İçeri girdiğin zaman vaktin kısıtlı olacak.
Ah, Zodanga, where the men are as limited as the menu and the women are as hard as the beds.
Zodanga. Burada erkekler, menüdeki yemek sayısı kadar az kadınlar da yataklar kadar serttir.
The palette is very limited, no blacks or browns.
Palet çok sınırlı, siyah ve kahverengi tonlar yok.
We have limited information on the team but we do know that billionaire Tony Stark's Iron Man...
Ekiple ilgili sınırlı bilgimiz var ancak milyarder Tony Stark'ın Demir Adam'ı...
Present company shall not be liable for injuries inflicted by, or sustained as a consequence thereof including but not limited to...
Mevcut yoldaşlık süresince oluşabilecek, yaralanmalarda mesûliyet kabul edilmez ve bunlar şöyle sıralanabilir :...
Limited resources, Chief.
Sınırlı kaynaklar, Şef.
Anyway, it's a limited edition.
Her neyse bu sınırlı üretim.
Yeah. A limited edition.
- Evet, sınırlı üretimdir.
Careful, there. It's a limited edition.
Dikkatli olun, o sınırlı üretimdir.
Limited range, though.
Ama sınırlı menzili vardı.
Our options are limited, Captain.
Seçeneklerimiz sınırlı...
But I've got limited visibility, here, Jack, due to low angle of Mission.
Burada Merkezin alçak açısından dolayı görüşüm sınırlı, Jack.
- " Whatever remains of me is hopefully not limited
"Benden geriye her ne kaldıysa umarım mal mülkle sınırlı olmaz..."
The dome's arrival had caused dangerously limited resources...
Kubbenin gelişi gerekli olan ilaç ve kaynaklara
Suggested gifts include, but are not limited to- -
Önerilen hediyeler dahildir fakat sınırlı değil...
They were limited by the lack of communication.
İletişim eksikliği vardı.
I can understand how the limited perspective of an un-artificial mind would perceive it that way.
Yapay olmayan sınırlı bir zihnin bunu böyle algılamasını normal karşılıyorum.
I mean, I'm not limited. I can be anywhere and everywhere simultaneously.
Yani sınırlarım yok, her an her yerde olabilirim.
Like me, she had come from a place where her options were limited.
Benim gibi o da seçeneklerin sınırlı olduğu bir yerden geliyordu.
Hey, for a limited time, Ruth's Chris Steak House is offering Ruth's Classic.
Kısa bir süreliğine Ruth's Chris Steak House, Ruth's Classic teklifini sunuyor.
Sticking up for a co-worker even though he has limited ability...
Kısıtlı yeteneğine rağmen çalışan arkadaşını savunmak...
And once you control the variables, those behaviours also can be limited, manipulated.
Ve değişkenleri kontrol edebildiğinde bu hareketler sınırlandırılıp yönetilebiliyordu.
which means you have to decide whose valuable enough to expend limited resources on.
Yani kısıtlı kaynakları kullanacak kıymetli kişileri sizler seçeceksiniz.
Preorder the next Death Race now and you'll not only get 20 % off, but you'll also receive limited edition Frankenstein merchandise.
Bir sonraki Ölüm Yarışı'nı şimdi sipariş edin ve sadece % 20 indirim kazanmakla kalmayıp limitli sayıdaki Frankenstein ürününü de kazanın.
Although, your limited selection of Mexican beer is not what brings me here.
Yeni Meksikalı biranız burada olma sebebim değil.
Well, but don't you see how limited that is?
- Bunun ne kadar sınırlayıcı olduğunu görmüyor musun?
They don't realize how supplies are limited.
Kaynaklarının ne kadar sınırlı olduğunun farkında değiller.