English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Linear

Linear translate Turkish

279 parallel translation
Where I lived was with my dada and mum in municipal flat block 18-A, Linear North.
Babam ve annemle birlikte yaşadığımız yer Linear North 18-A da bir belediye konutuydu.
They get out their linear programming charts statistical decision theories, minimax solutions and compute price-cost probabilities of transactions and investments just like we do.
Onlar da lineer program tabloları hakkında istatistiksel düşünce teorileri, minimal çözümler ve yatırımlarını en düşük maliyete düşürmek hakkında konuşuyorlar tıpkı bizim gibi.
Would you try to have a linear conversation, Martin?
Benmle sohbet etmeye mi çalışıyorsun Martin?
- Linear and inverse vectors merge in zero.
- Çizgisel ve evirtim vektör sıfıra geldiğinde...
I was talking about the 51 / 2 foot linear graphite bait casting rod with the high-speed star drag level wind reel.
150 santim çizgisel grafit dökme ve yüksek hız makaralı oltadan bahsediyorum.
1 5 years ago, he went off to work on experiments relating to non-linear time.
15 yıl önce, doğrusal olmayan zamanla ilgili... deneyler yapmaya gitmişti.
15 years ago, he went off to work on experiments relating to non-linear time.
Ben Danışman Troi. Size ben yardımcı olacağım efendim. Pilot meşgul.
Baseball seems like a linear game with all those lines and box scores.
Beyzbol bütün bu çizgileri ve istatistikleriyle bir saha oyunu gibi gözükür.
Well... this is a sample of linear memory-crystal from our computer core.
Bu, bilgisayar çekirdeğimizden... bir hafıza kristali örneği.
My total linear speed has been rated at 60 trillion operations per second.
Düzlemsel hızım, saniyede 60 trilyon işlem olarak ölçülmüştür.
Her species may have a perception that goes beyond linear time.
Belki de türünün doğrusal zamandan ötesine uzanan bir algısı vardır.
There's a curved effect within traditional linear principles.
Geleneksel çizgilerin yanısıra farklı kıvrımlara da yer verdik.
It's great, it's non-linear.
Film harika, sıra dışı.
You mean time in metaphysical sense... or actual linear time?
Fizikötesi anlamda zaman mı... yoksa gerçek çizgisel zaman mı?
And, of course, the Linear pocket pager, beeper garage-door opener combo.
Ve tabii, Linear çağrı cihazı ve garaj kapısı anahtarı bir arada.
No? Non-linear equations?
Ya doğrusal olmayan denklemleri?
Then, for you, there is no linear time.
O halde sizler için doğrusal zaman yok.
Linear time?
Doğrusal zaman?
That is the nature of linear existence.
Doğrusal var olmanın özü budur.
In a linear existence, we can't go back to the past to get something we left behind, so it's lost.
Doğrusal var olmada geride bıraktığımız bir şeyi almak için dönemeyiz, bu yüzden o kayıptır.
That is the essence of a linear existence.
Doğrusal var olmanın özü budur.
Your linear nature is inherently destructive.
Doğrusal doğanız, doğuştan yok edici.
- Linear procreation?
- Doğrusal üreme?
What's important is it's linear.
Önemli olan doğrusal olması.
The termination of their linear existence.
Doğrusal varlıklarının sonu.
It is not linear.
Doğrusal değil.
It's not linear.
Doğrusal değil.
Must you be so linear, Jean-Luc?
Böyle doğrusal olman şart mı?
He's also very keen... on the whole calligraphic effect of his painting, the very linear quality of it.
Ayrıca resminin bütün hat efektinde çok güçlü.
It's too linear and too straight.
Bu çok doğrusal, çok düz.
The Prophets... the aliens who live in the Wormhole as you call them exist outside of linear time. They know the past, present and future.
Kahinler, senin deyiminle solucan deliğinde yaşayan uzaylılar doğrusal zamandan bağımsızlar.
- And linear time.
- Doğrusal zamanı da.
The Sisko said that corporeal beings value their linear existence.
Sisko, bedensel varlıklar doğrusal varoluşlarına değer verir dedi.
The Zek wanted to understand events outside the restrictions of linear time.
Zek lineer zamanın kısıtlamaları olmadan olayları anlamak istedi.
That is linear.
Bu doğrusal.
Then it must work on a principle of non-linear resonance, adjusting to the dynamic variables in the atmosphere.
Atmosferin karasızlık dinamiklerinin ayarlanması doğrusal olmayan bir ses alım prensibi üzerine çalışıyor olmalı.
What do you make? Thrust bearings or linear?
Dairesel mi yoksa düz rulman mı yapıyorsun?
We'd have to do a linear-regression analysis.
Çizgisel gerileme analizi yapmamız gerekecek.
They are linear.
Onlar çizgisel ( tekdüze ).
The patient arrived 12 weeks ago, with pulmonary hemorrhage... Severe hemoptysis, dyspnea, and hematuria. Kidney biopsy shows linear deposition of immunoglobulin and complements...
Hasta 3 ay önce 1. dereceden ağır kan dolaşımı noksanlığı ağızdan kan gelmesi ve gündüzleri sık idrara çıkma şikâyetiyle buraya getirildi.
Just the linear and impressionistic mix makes a very muddled composition.
Düzlemsel ve izlenimciliğin karıştığı bir komposizyon.
We can't cut the power to the linear motor car!
Lineer motora giden gücü kesemiyoruz!
Um, I call it linear "A" script.
Um, Ben ona doğrusal "A" yazısı diyorum.
What we have found... what I have found is that these segments represent a linear model for the genetic development of our friend the fly.
Bizim bulduğumuz benim bulduğum bu bölümlerin bizim sinek arkadaşın genetik gelişmesindeki doğrusal modeli biçimlendirmesi.
Described, and then interpreted into a linear narrative, a Gestalt impression of a subjective nonlinear experience.
Önce hayal meyal bilinen, sonradan tamamlanan anılar gibi. Yaşanan hayali bir tecrübenin, sanki gerçekmiş gibi anlatılması.
Linear instead of circular.
Dairesel yerine düz.
Oh, who cares about linear algebra or differential?
Lineer cebirden ya da diferansiyelden kime ne?
Linear involvement of the skull.
Kafatasında lineer kırık.
We also see there are large linear features'that look like cracks on the surface.'
Ayrıca, yüzeyde çatlaklar gibi görünen geniş çizgisel hatlar görüyorduk.
- Don't get linear on me now, man.
- Bana doğrusallıktan bahsetme şimdi.
Linear time.
Doğru saat.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]