English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Livid

Livid translate Turkish

141 parallel translation
No bullet, shriek or livid gash.
Mermi yok, çığlık yok ne de kurşuni bir yara.
- He was livid!
Sinirden kudurdu!
" Would you be livid If I had a drink or two?
" çıkar mıydı kavga İçmişsem bir iki kadeh içki?
I was livid when he didn't turn up.
Gelmeyince bozulmuştum.
The adrenaline's contracting the blood vessels, slowing the circulation, and producing in your face that livid pallor.
Adrenalin kan damarlarını kasar, dolaşımı yavaşlatarak, yüzündeki solukluğu mora çevirir.
But I see Encolpius coming, livid with anger.
Ama ben Encolpius'un geldiğini gördüm, öfkeden mora dönmüş bir şekilde.
I was livid at the court that day... so very furious!
O gün mahkemede çok öfkeliydim. Öyle kızgındım ki!
Well, guilt is something that I get livid about... because it's kind of a man-made emotion.
Suçluluk benim gerçekten kızdığım bir duygu... çünkü bunu biz yaratıyoruz.
His face green, his eyes puffed shut his hands livid.
Yüzü yeşildi, gözleri pörtlemişti elleri morarmıştı.
Thrown into a panic, wild and livid!
Panik içinde, öfkeden mosmor kesilmiş!
The candles are lit, the band is playing, and as the force-shielded dome above us slides apart revealing a dark and sullen sky hung with the ancient light of livid, swollen stars, I can see we are in for a fabulous evening's apocalypse!
Mumlar yakıldı, orkestra çalıyor, ve tepemizdeki güç kalkanı açılıp, yerini, mor ve büyük yıldızların kadim ışığıyla dolu, koyu ve kasvetli bir gökyüzüne bırakırken, inanılmaz bir gece bizi bekliyor diyebilirim!
- Excuse me! I think he's just angry, not livid, the way he's banging.
Kapıya vuruşuna bakarsak öfkeli değil, biraz gücenmiş.
Number Five furious, livid, perturbed.
5 numara öfkeli, kızgın, perişan.
THE SISTER IS LIVID.
Tabii gelinlik mahvolmuş. Kız kardeşi öfkeden morarmış.
She was livid.
Kadın çok öfkeliydi.
I am so livid.
Çok utandım.
The General was livid.
General çok öfkelenmişti.
I was livid.
Çok öfkelenmiştim.
! Anger! He was absolutely livid!
Kızgın, çok kızgındın.
I was totally livid.
Morarıp kaldım.
This is why we're so livid.
Bize moral gerek.
Ah, jeepers. Annie is livid.
- Annie çok öfkeli.
Livid.
Kendini kaybedebilirsin.
Livid.
Kan beynine sıçrıyor.
What I found in the pocket of that stinky jacket of yours... has me more than livid.
Senin kokuşmuş ceketinin cebinde bulduğum şey... beni kızdırmaktan fazlasını etti.
You seem very livid I thought, you would be filled with remorse whenever you do return
- İnanılmaz fotoğraflar! Onları beğenmedin mi?
I was livid.
Mosmor olmuştum.
Mother will be livid!
Annem çok sinirlenecek.
You were livid all day because the carlsons didn't even ask about Diana.
Carlsonlar, Diana'yı sormadıkları için gün boyunca asabiydin.
Those men are livid, B.N.
Mosmor oldular, B.N. Hit oldun.
She would meet you but Dr. Asthana is livid right now.
Seni onunla görüştürürdüm ama Dr. Asthana mosmor ortalıkta geziyor.
There's a girl in my volleyball team who's livid at me.
Voleybol takımımda bana çok kızgın bir kız var.
Mr. Vance was livid.
Bay Vance çok öfkeliydi.
Livid, and if this is true... i don't blame him.
Öfkeliydi ve bu doğruysa onu suçlamıyorum.
And now, of course, I was livid... and pulled all my punches, and got him a room.
Ama tabii ben çok öfkelendim... ve ortalığı birbirine katıp ona bir oda vermelerini sağladım.
The chalky-white faces, the livid spots, the temperatures of 1 20 degrees.
Tebeşir beyazı suratlar, kırmızı noktalar 40 derece ateş!
You were livid... kept scolding me.
Öfkeliydin... beni azarlıyordun.
Makes me so livid that she's out there telling people this warped version of what happened.
Dışarıdaki insanlara bu çarpık hikayeyi anlatmasına çıldırıyorum.
All of this is learned at school. This is why we're so livid.
Artık her şey okulda öğreniliyor.
I was livid and looking back, what I should have done is,
Çok kızmıştım.
At first, I was livid.
Başlarda çok kızgındım.
Well, you guys must be livid.
Ama tepeniz atmış olmalı.
I'm livid.
Kan beynime sıçradı.
Temple's not just livid, he's doing his nut.
Temple kızgın ve kanı beynine sıçramış durumda.
I'm so livid with you turkeys.
Sinirimden mosmor oldum sizi hindiler.
I could just see the lamp by the bed, a tiny spark in the fog. And then I saw two red eyes staring at me, and a white livid face came down out of the mist.
Sisin içinde küçük bir parlaklık ve sonra bana bakan iki kırmızı göz gördüm.
- Yeah, I'm livid.
- Evet öyle.
But Annie is still livid.
Ama Annie hâlâ çok öfkeli.
Livid.
Çok öfkeli.
Fox executives were livid.
Fox yöneticileri köpürüyordu.
- I am livid with you.
Sana çok kızdım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]