Loan translate Turkish
5,196 parallel translation
You think you could loan me a couple bucks?
Bana birkaç dolar borç verebilir misin?
With your credit, you couldn't get a loan if Bill Gates cosigned it.
Bu kredi notuyla Bill Gates sana kefil olsa bile kredi alamazsın.
A legend among loan sharks.
Tefeciler arasında bir efsane.
It's on loan.
Ödünç zaten.
And he's always talking about that loan as if...
Her zaman bundan krediymiş gibi bahsediyor.
You took out a $ 40,000 home mortgage loan.
40.000 dolarlık bir ipotek ödemeniz var.
What's it take for a loan? Collateral.
- Kredi almak için ne gerekiyor?
A week ago, your partner, mr. Epstein, Came into a loan shop for a loan,
Bir hafta önce, arkadaşın, Bay Epstein erzak ve diğer malzemeleri almak amacıyla kredi almak için kredi dükkanına geldi.
For supplies and such. And the owner of that loan shop took His claim half as collateral?
Kredi dükkanının sahibi de tapuyu teminat olarak mı aldı?
And you have some controlling interest in this loan shop?
Sen de bu kredi dükkanında kontrollerle mi ilgileniyorsun?
Who owns the loan shop?
Kredi dükkanı kimin?
She owns the loan shop?
Kredi dükkanı onun mu?
That's not stealing, that's me taking a loan.
Hırsızlık değildi, borç aldım.
That's me working my arse off to pay back that loan.
O borcu ödemek için canımı dişime takarak çalıştım.
I invested every cent I borrowed into construction equipment so that I could pay back that loan and put a roof over my family's head, put food in my kid's mouth.
Borç aldığım her kuruşu inşaat ekipmanlarına harcadım ki o borcu geri ödeyebileyim, ailemin kalacak bir yeri olsun, çocuğuma yiyecek alabileyim.
No bank's gonna loan you that money.
Hiçbir banka sana o kadar kredi vermez.
It's a stupid piece of paper someone forgot to file when the loan was being bought and sold a million times over.
Kredi milyonlarca kez alınıp satılırken birinin hazırlamayı unuttuğu saçma sapan bir kağıt parçası.
- I'll give you a loan if you need one, just - -
- İhtiyacın varsa verebilirim...
I'm still getting your student loan crap.
Hala senin öğrenim kredisi mektupların bana geliyor.
A loan from a blind masseur is taken lightly.
Kör bir masajcıdan alınan borç hafife alınır.
This is not the type of loan that's attractive to us right now.
Bu şu anda bize çekici gelen bir kredi çeşidi değil.
We can't do the loan.
Borcu veremeyeceğiz.
Arthur, I paid off my first loan to you 11 years ago.
Arthur, ilk borcumu sana 11 yıl önce ödedim ben.
Do you remember the term on that loan?
- O borcun şartlarını hatırlıyor musun?
Looking for a loan.
Borç istemek için.
I need a loan.
Borca ihtiyacım var.
- You'll need a loan for that.
- Bunun için borca girmen gerekir.
7 years ago I could easily get a loan.
7 yıl önce kolayca borç alabiliyordum.
He took a loan, wouldn't say from who.
Borç aldı, kimden aldığını söylemedi.
A cop would call that person a loan shark.
Polis o kişiye tefeci der.
He took a loan, wouldn't say from who.
Birisinden borç aldı, kimden aldığını söylemedi.
The mane event- - spelled "m-a-n-e" - - after he suffered a fatal heart attack with a loan that he received from Mr. Grouse.
"Y-e-l-e" diye heceleniyor. Hem de Bay Grous'dan aldığı borçla ölümcül bir kalp krizi geçirdikten sonra.
Your home may be at risk if you don't keep up repayments on your loan taken out.
Aldığınız kredinin taksitlerini ödememeye devam ederseniz evinizi tehlikeye girebilir.
In addition, with Jo Yoon's full support, his seven henchmen gamble and act as loan sharks, increasing the pain and suffering of the poor.
Bununla beraber Jo Yoon'un tam desteğiyle yedi yandaşı kumar oynayıp tefeci gibi davranarak yoksulların acılarının ve dertlerinin artmasına sebep oluyor.
Can you please loan me $ 20,000?
Rica etsem bana 20 bin dolar borç verir misin?
Oh, we could see if they have any in the back they could loan us.
Eğer sorun çıkaracak olsalar, bizi uğurlamadan oyuna dalmazlardı.
He ´ s a loan shark, a gangster.
Tefecilik yapardı. Mafyaydı.
You know, having a friend to hold your hand while life kicks you in the ass and reminds you that that body of yours is just on loan.
Hayat senin ağzına sıçarken elini tutacak bir arkadaşının olması ve sana sahip olduğun bedenin kiralık olduğunu hatırlatması.
The US Congress passed the loan yesterday.
Amerikan Kongresi dün krediyi onaylamış.
It's laughable, you pretending you're trying to save her for some noble reason when we both know that the deal you've been working on is using Nasir's loan to steal back Ewing Global.
İkimiz de Nasir'in parasıyla Ewing Global'ı tekrar çalmaya çalışırken, yüce bir nedenden dolayı onu kurtarmaya çalışıyormuş gibi yapman çok gülünç.
The sheik has agreed to give us the loan.
Şeyh borç vermeyi kabul etti.
Nasir is giving me the loan to buy the shares from the Treasury.
Nasir, hisseleri Hazine'den almam için bana borç verecek.
John Ross, Carlos Del Sol gave us a loan.
John Ross, Carlos Del Sol bize borç verdi.
I could loan you my racquet.
Sana kendi raketimi ödünç verebilirim.
Okay, well, I had this crazy idea that I was gonna ask you for a loan, but Charlie was right.
Tamam senden borç istemek gibi saçma bir şey düşünmüştüm ama Charlie haklıydı.
I'll accept it - as a loan.
Bunu ödünç olarak alıyorum.
You give 10 %. We do a clause on the approval of the loan, etc.
% 10 ödeme, böylece iptal kredi onayına maddesi ile.
You'll have to take out another student loan.
Başka bir öğrenim kredisi alman gerekecek.
The bank's gonna give me a loan so I can get the restaurant going again.
Banka bana restorantı işletmem için kredi verecek.
My parents took out an additional loan they had until they died.
Ailem bunun için kredi almıştı ve ölene kadar ödemeye devam ettiler.
His parents took out a loan. Bjarne was in stocks equities.
Ailesi kredi almış ve Bjarne da hisse senetleri alıyormuş.