Lucid translate Turkish
476 parallel translation
That's the first lucid talk I've heard out of Hindley for weeks.
Hindley'den haftalardır ilk kez duyduğum mantıklı bir konuşma.
You're perfectly lucid.
Tamamen aklın başın yerinde.
I've never been as lucid in my entire life.
Hayatım boyunca hiç bu kadar aklım başımda değildi.
You've given a lucid explanation but I'm afraid I don't understand.
Net bir açıklama yaptın, ama korkarım anlamıyorum.
I'm lucid.
Mantıklı biriyim.
You're such an optimist to believe that in a world this confused and chaotic there are people so lucid as to belong exclusively to the Left or the Right.
Çok iyimser birisiniz, bu şaşkın ve karmaşık dünyada aklı karışmamış insanların solu ya da sağı seçebileceğine inanıyorsunuz hala.
But we intellectuals, and I say we because I consider you such, must remain lucid to the bitter end. This life is so full of confusion already, that there's no need to add chaos to chaos.
Biz entelektüeller, biz diyorum çünkü sizi de öyle düşünüyorum, sonuna kadar aklımız başımızda olmalı... hayat zaten kargaşayla dolu, kaosa kaos katmamak gerek.
- Lucid.
- Teyzeciğim.
You're more than lucid, you're a bit of a psychic.
İnanın ki bir medyum kadar tahmininiz güçlü.
If they seem lucid, I'll be in the Briefing Room.
Bilinçleri yerine gelirse, toplantı odasında olacağım.
You'll be drugged but perfectly lucid.
İlaç alacaksın ama bilincin açık olacak.
The wily bastard's as lucid as I am.
Kurnaz piç en az benim kadar akıllı.
Many people told me that Marshal Pétain was very tired, and was only lucid for two hours a day.
Pek çok insan Mareşal Pétain'in çok yorgun olduğunu ve günde sadece iki saat kendinde olduğunu söyledi.
"They say he's only lucid two hours a day, and I chance upon those two hours."
"Günde sadece iki saat havasında olur diyorlar ve ben de o iki saate denk geldim."
But we have to remain lucid.
Zihnimizin berrak olması gerekiyor.
Doctor! You're lucid and can chose between a process or voluntary leave to Russia.
Aklın başında, seç, ya Rusya'ya gönüllü gidersin, ya da hakkında işlem yapılır.
A lucid madness which was hard to discover.
Zor keşfedilmiş olan bir çılgınlık.
The victim, therefore, is perfectly lucid while she suffers those atrocities... without being able to move at all.
Buradan çok açık ki kurban bu zulümleri çekerken hiçbir şekilde kıpırdayamıyor.
We must show that she's completely lucid.
Pamela'nın rahatlığını göstermek lazım.
No, I'm not sick, I'm very lucid and I'm not finished, my dear.
Hayır hasta değilim, aklım fazlasıyla yerinde ve daha sözümü bitirmedim, hayatım.
Disgust makes me lucid.
İğrenme kafamı berraklaştırmıştı.
One moment he can be perfectly rational and lucid the next he's a living loony tune.
Bir anda, mantıklı ve aklı başında olabilir sonra, yaşayan bir çizgifilm kahramanına dönüşür.
- Maybe some Demerol when he becomes lucid.
Biraz Demerol kendine getirebilir.
You're in trouble. Your mother is more lucid than you may think. She's a very practical woman.
Annen düşündüğünden daha aklı başında ve oldukça pratik bir kadın
This was one of the lucid, conscious moments in Oblomov's life.
Bu anlar Oblomov'un hayatındaki açık ve bilinçli anlardan biriydi.
- You're certain he's lucid? - He's fine.
- Aklının başında olduğundan emin misin?
"I can prove it by my lucid reasoning."
"Mathilde, ben sarhoş değilim" "Bunu mantıklı bir muhakeme ile kanıtlayabilirim."
Rational! Lucid!
Aklı başında!
We need a 1000-year ginseng and lucid ganoderma in order we can save him
Onu kurtarabilmek için.... Bin senelik Cinseng ve sıvı ganoderma mantarı gerek!
I have lucid ganoderma
Bende sıvı ganoderma var!
He knows about your lucid ganoderma and wants it for himself
Sizde Sıvı ganoderma olduğunu biliyor... ve onu istiyor!
If the Ghost Doctor is after your lucid ganoderma Don't be modest!
hayalet doktor sıvı ganoderma'nın peşindeyse....... bunu avantaja çevir!
Your father Lan Xin Zu wanted my lucid ganoderma
babanız Hayalet doktor Lan Xin Zu.... Sıvı ganoderma'ı istedi!
The ginseng and lucid ganoderma must be boiled with water from the Frigid Pond
cinseng ve sıvı ganoderma Donuk havuzun suyu ile pişirilmeli!
I would be happy to live in warmth and tranquility till the lucid end of my days...
Hayatımın geri kalanını bu sıcak odada huzur içinde geçirmek isterim..
Just because you choose... to live all alone... and sacrifice your life to a career... doesn't mean that ifl'm lucid... I have to be depressed.
Hayır, benim kanımca yalnız yaşamayı seçmen ve bir kariyer uğruna hayatını feda etmen tabiri caizse depresyonda olduğum anlamına gelmiyor.
Lucid you sometime?
Hiç daha aklı başında oluyor mu?
I want her lucid. She'll be fine tomorrow.
- Onu kendinde istiyorum, uyuşturulmuş değil.
- Is he lucid?
- Bilinci yerinde mi?
I was going to say so lucid
Böyle duru bakışlı diyecektim.
She kept repeating your name during the operation She was lucid briefly.
Ameliyat sırasında ismini tekrarladı durdu. Bilinci yerindeydi.
He was sober and lucid.
Sakin ve sessizdi.
I've had lucid moments, although not that clear.
Her ne kadar seninki gibi olmasa da yaşadığım berrak anlar oldu.
That is a lucid, intelligent, well thought-out objection.
Bu açık, akıllıca ve iyi düşünülmüş bir itiraz.
I'm completely lucid, I know what I'm saying.
Aklım tamamen başımda.
He's not lucid enough.
- Yeteri kadar sağduyulu değil.
Or he's so hyper-lucid that he's a stranger.
Ya da aşırı sağduyulu, ki bu da onu yabancılaştırıyor.
He was probably too scared to be very lucid.
Mantıklı düşünemeyecek kadar korkmuştur.
The stage directions were lucid.
Sahne talimatları rahat anlaşılıyor.
Suffice to say this optimistic bulletin concludes thus... that while His Majesty has had lucid intervals, he remains periodically demented... and incapable of rational thought!
Bu bültene dayanarak rahatlıkla söyleyebilirim ki Majesteleri'nin aklı yerinde değildir periyodik bir şekilde nöbet geçiriyor ve sağlıklı düşünmeden yoksundur.
I'm lucid, that's what I am.
Ben saydamım, ben buyum.