Lumber translate Turkish
533 parallel translation
Can't haul any more lumber for his bridge.
Köprü için kereste taşınamıyor artık.
My wife's father died and left her a narrow gauge railway... and a lumber mill and... several other things.
Karımın babası öldü ve ona küçük bir demiryolu şirketi... bir kereste fabrikası... ve başka birkaç şey bıraktı.
Mines, lumber, domestic animals and that sort of thing.
Madenler, kerestecilik... sığırcıIık gibi işler yapıyor.
There's the mining company reports, the lumber company, and the railway.
Maden, kereste ve demiryolu şirketlerinin raporları.
Nora's father knew more about lumber and mines... than any man in this country.
Nora'nın babası, iş keresteye ve madenlere gelince... bu ülkedeki en bilgili adamdı.
And lumber too.
Kereste de var.
I counted on you to help me start a lumber business and... I counted on you.
Kereste ticaretine girmek için sana güveniyordum Ashley sana güveniyordum.
I don't know anything about the lumber business.
Sana bir faydam dokunmaz. Kereste işinden hiç anlamam.
To help me start my lumber business. And he won't help me!
Kereste işine girebilmem için, ama bana yardım etmiyor...
Just keep the mill running and deliver my lumber when I want it.
Tek isteğim, fabrikayı çalışır durumda tutman ve istediğimde keresteyi hazır etmen.
And do you know that Dr. Meade actually saw her... -... peddling lumber to Yankees herself?
Doktor Meade'in, Dolly Merriwether'ı, Yankilere kereste satarken gördüğünü biliyor muydun?
I can keep the lumber business too?
Rhett, kereste işine devam edebilir miyim?
You've been to the lumber office this afternoon.
Bugün kereste dükkanına gitmişsin öyle değil mi?
It's from the finest lumber!
Sağlayabileceğimizin en iyisini veriyoruz onlara.
He ran out of lumber, though.
Keresteden yapıldı genelde.
- Lumber.
- Ağaç kesme.
- I'm in a lumber camp.
- Ormancı kampındayım.
Here he is, up in the lumber room, up in the lumber room!
İşte burda en yukarda. Yukarda, en üstte!
- I wondered what that lumber was for.
Ben de onca kerestenin ne için olduğunu merak ediyordum.
From the hills, farms, lumber camps... by boat or train, by horse and on foot.
Dağlardan, çiftliklerden gemiyle, trenle, atla, yaya.
City Lumber Company.
Kent kereste şirketi
- Sir, you posted an open invitation... to this gathering on every stick of lumber in the country.
Efendim, bu ülkede yaşayan herkese açık bir davetti bu.
Acme Lumber Company.
Acme Kereste Şirketi.
10 : 05 this morning, it became the Higgins Lumber Company.
Bu sabah 10.05 itibariyle Higgins Kereste Şirketi oldu. Onaylıyor musunuz?
The man I marry won't care for the lumber business.
Benim evlendiğim adamın kereste işiyle işi olmaz.
Now, back to Acme Lumber Company.
Şimdi, Acme Kereste Şirketi'ne dönelim.
Accumulating wealth and gobbling up the little fellow, like this morning when you snatched the Acme Lumber Company from some poor little Joe who spent his lifetime building it up.
Varlığını arttırmak ve küçük balıkları yutmak. Bu sabah Acme Kereste Şirketi'ni orayı kurmak için hayatını veren zavallı bir adamdan alman gibi.
Up from the railroad yards with their faithful escort of early-rising young fans who've been waiting since daybreak to follow these living tanks as they lumber and sway to the circus grounds, where the stakes are being driven that will anchor the big top
Demiryolundan yürümeye başlarlar yol boyunca sabah vaktinde uyanıp şafak vaktinde olanları sabırla beklemeye başlayan sirk izleyicileri sıralanmıştır bu dev hayvanlarının sirk alanına ağır adımlarla hareket edişini izlerler. Çadır kazıkları çakılmaya başlayınca hummalı bir çalışmanın ilk sesleri duyulur sirk bir yardımlaşma ve pratiklik örneğidir.
Oh, look. Some people peddle apples, lamb chops, lumber.
Dinle, bazıları elma satar, kuzu pirzolası, odun.
I have something better in mind for her than being tied down to a lumber salesman.
Onun için kafamda bir kereste tüccarına bağlanmasından daha iyi şeyler var.
The lumber Curt got for the tack room.
Curt'un odasındaki kereste var.
Move that lumber arm, fellas.
Tahta kirişi çek, ahbap.
The only women I ever knew were in the halls of the lumber towns.
Tek tanıdığım kadınlar oduncu kasabasındaki genelevlerdekilerdi.
- Mr. Burns, you said lumber?
- Bay Burns, kereste mi demiştiniz?
Come on, Jessie. Mr. Burns, do you make much money at lumber?
- Kereste işinden iyi kazanıyor musunuz?
You know, there's very little lumber around here.
Bu civarlarda çok az kereste var.
Why, in a lumber mill or on a plantation.
Evet, kereste fabrikası ya da bir çiftlik olabilir.
No, look at the flag over that lumber yard.
Onu demiyorum, kerestelikteki bayrağa baksana.
"At 6 : 00 a.m. Today, our New York office reports... " that trading ship Henrietta departed New York... " with a cargo of cotton, linseed oil, and lumber.
New York ofisimiz ticari Henrietta gemisinin bugün saat 6 : 00'da New York'tan pamuk, beziryağı, ve kereste yüklü olarak ayrıldığını bildirdi.
- Oh, she say yesterday big Army truck come and leave lovely lumber and beautiful paint, boss.
- Oh, diyor ki, dün askeri kamyon güzel tablolar ve malzemeler bırakmış.
Did you get the lumber?
Malzemeleri aldın mı?
What did you do with the lumber I sent?
Yolladığım keresteleri ne yaptın?
- Pile the lumber beside the road.
- Keresteyi yol kenarına dizin.
There's some lumber in my laboratory.
Laboratuvarımda biraz kereste olacaktı.
You're wasting good lumber.
İyi kereste ziyan oluyor.
" prospector, war hero, lumber tycoon
" maden arayıcısı, savaş kahramanı, odun kralı
Go up and start cutting sluice lumber.
Git ve su yolu için kereste kes.
That's what John Wheelright is gonna have to do to get his lumber.
John'un keresteleri için ödemek zorunda kalacağı gibi.
- Yes. - We have enough scrap lumber to build privies on deck?
Güverteye tuvalet yapabilecek yeterince kerestemiz var mı elimizde?
You can count on me to haul in that lumber!
Keresteler için bana güvenebilirsiniz!
- Your lumber's wrong.
- Bunlar çok alçak.