English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Lunge

Lunge translate Turkish

114 parallel translation
Stand easy at your stations, but be ready every time we lunge.
İstasyonlarınızda beklemeye devam edin ama her an kapışmaya da hazır olun.
If you lunge to the side, then this pillar will get in the way.
Eğer yandan saldırırsan o zaman da bu kolon yoluna çıkar.
- Lunge!
- Hamle!
R, lunge for it!
R, davran hadi!
lunge!
Sokun şunu!
I lunge at the bar with almost an insane daring.
Çubuktan cesur bir şekilde ileri atlıyorum.
Right around the back, and when you hit the middle of the sofa, lunge.
Arkadan dönüyorsunuz ve kanepenin ortasına çarptığın anda üstüne atlıyorsun.
Fine lunge, but your riposte- - tsk tsk tsk, a tad rusty.
Güzel hamle, sizden başka hamle- - cık cık cık, paslı.
The room had been charged with the possibility that Marty might lunge at the camera or attack Francis.
Odadaki herkes Marty'nin kameraya ya da Francis'e saldırabilme ihtimali üzerine uyarılmıştı.
You take the knife, and you lunge at the soup lady.
Bıçağı kapıp, çorbacı bayana saldırıyorsun.
Who do I lunge for?
- Kime saldıracağım?
You lunge for Maggie. Miss Celeste Talbert.
Maggie'ye saldıracaksın, Bayan Celeste Talbert'a.
We'll do one basic, a spin, and then a lunge.
Önce temel adım, sonra bir dönüş ve ileri.
One, turn, and lunge.
Bir, dön ve ileri.
Lunge.
İleri.
Well, but if I lift up, you lunge right underneath.
Ama kaldırdığımda da hemen altına saldırıveriyorsun.
Now lunge. One, two, three, four.
Şimdi, hamle. bir, iki, üç, dört.
Lunge.
Saldır.
Brace with your back foot and lunge with your whole body.
Arka ayağınla kendini hazırla ve bütün vücudunla hızlıca ileri doğru atıl.
I'm very flattered that you found me attractive enough to lunge at me.
Üzerime atlayarak beni çekici bulduğunu belirtmeniz gururumu okşadı.
So I lunge for the bathroom.
Kendimi tuvalete attım.
And again, back. Back, extend and lunge.
Bir daha, geri Geri, yayıl ve saldır
- Thrust, parry, lunge!
- Güven, geçiştir, saldır!
And lunge.
Ve hücum.
- Thrust, parry, lunge!
- Elbette! - Güven, geçiştir, saldır!
Lunge at it.
Yapış.
If you really want something, you lunge at it.
Bir şeyi gerçekten istiyorsan, yapışacaksın.
This isn't a good place... time, to lunge.
Şu an ne yeri, ne de zamanı.
Lunge.
Yapış.
The contestants are gonna spin, twist, lunge and plunge like there's no tomorrow.
Yarışmacılarımız, yarın hiç olmayacakmış gibi yarışacak dönecek, kıvrılacak ve zıplayacak.
When you walked Hank, did he bark or lunge at a woman using the pay phone that's right down in front there?
Hank'i gezdirirken, şu ön taraftaki telefonu kullanan bir kadına havladı ya da atladı mı?
As the storm raged overhead, he made one final lunge for the rudder.
Fırtına başımızın üstünde eserken. O, dümen için son bir hamle yaptı
I turn to look, you lunge at me.
Tam arkamı döneceğim, sen de üstüme atlayacaksın.
HAVE HIM CHECK OUT MY FORWARD LUNGE.
Kontrol ettirmem gereken bazı yerlerim var.
They use them to lunge and then hold their victims.
Ön ayaklarını saldırmak ve kurbanlarını yakalamak için kullanırlar.
Come on, I'm not going to lunge at you. Just take a look at it.
Hadi, sana saldıracak değilim, sadece bir göz at.
It's interesting how you think you know someone. - Right side, quarte lunge.
Bir insanı tanıdığını sanmak çok ilginç.
I swear, I thought Gran was gonna lunge across the table at her.
Yemin ederim bir ara büyük annem masanın karşısından ona saldıracak sandım.
Lunge at me.
Bana saldır.
We might find a sudden lunge across the low countries, a dagger aimed at the heart of Berlin could end the war by Christmas.
Kuzeyden saldırıp Berlin'in kalbine hançer saplarsak savaş Noel'de biter.
If the sword is too short you lunge If things are tough double your efforts
Eğer kısa kılıçla hamle yaparsan karşındakide zorlu ise harcayacağın efor iki katına çıkar.
And tomorrow, we're going to work without a lunge-line.
Yarın da rastgele etrafta bineceğim.
- All right. - Come into the lunge.
Öne hamle yapıyoruz.
The water comes from here pass line few turns S tight, the looping of death, and exit through lunge for mail.
Su buradan dümdüz akıyor, birkaç keskin viraj dönüyor, ölüm çemberinden geçiyor, ve mektup deliğinden çıkıyor.
When you lunge the spear...
Elindeki mızrak ile saldırdığında...
They're more likely to lunge at me and attack me.
Bana saldırma olasılığı var. Hadi, çabuk.
Peyton, be careful. He's gonna lunge.
Peyton, dikkatli ol.
They always lunge.
Hamle yapacak. Hep öyle yaparlar.
I'll thank you to keep your sidearm holstered, sir, lest I be forced to lunge.
Silahınızı kılıfında tuttuğunuz için teşekkür ederim bayım yoksa hamlemi yapacağım.
It barked like it was gonna lunge through a window and bite my head off.
Pencereden saldırıp kafamı koparacakmış gibi havladı.
- And lunge.
- Hamle yap.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]