Luxury translate Turkish
2,199 parallel translation
And now, Marge's secret benefactor is going to get her the luxury she's always dreamed of :
Şimdi de, Marge'ın gizli hayırseveri ona her zaman hayalini kurduğu lüksü alacak :
That's a luxury we can't afford.
Böyle bir riske giremeyiz.
You should be grateful for that luxury.
Bu lüks için şükretmelisin.
Why don't you take her back to your luxury motel?
Neden lüks moteline götürmüyorsun?
And now I have the luxury of living here.
Ve şimdi de burada yaşama lüksüne sahibim.
A block of apartments. Luxury condos.
Apartmanlar, lüks daireler.
But there's one obvious problem, and that is it takes millions of years to build a mountain range, and we don't have the luxury of that sort of time.
Ancak burada aleni olan bir sorun var ve bu da bir dağ sırasının oluşumun milyonlarca yıl sürmesi. Ve bizim o kadar zaman ayırmak gibi bir lüksümüz yok.
But I can't afford that luxury right now.
Ama artık böyle bir lüksüm yok.
An 8x10 cell... Or living in the lap of luxury... And making sweet love...
8x10 hücrede ya da koca bir Iüks içinde yaşamak ve kim bilir ne şekilde ihtiyaçlarını giderecek bir adamla aşk yaşamak?
Brick doesn't have that luxury.
Brick'in o kadar lüksü yok.
Heller's luxury furs.
Heller's kürkleri.
I'm not asking for luxury items...
Benim lüks gibi taleplerim yok...
I don't have the luxury.
Öyle bir lüksüm yok.
Time's not a luxury we have.
Zaman gibi bir lüksümüz yok.
When war breaks out, no one can afford the luxury of a rhino.
Savaş çıktığı zaman da, hiçbir ülke bir gergedan alma lüksüne sahip olamaz.
This is a luxury watch!
Bu lüks bir saat!
We're in! Luxury magazine's doing a photo shoot On up-and-coming musicians, and you are one of'em!
Luxury magazine gelecek vaadeden müzisyenler üzerine fotoğraf çekimi yapıyormuş ve sen de onlardan birisin.
It's a mock-up of next month's luxury magazine.
Luxury Magazine'in gelecek ayı için bir örneği
Oh, I will tell you four hours of sleep would be a luxury for me at this point.
Oh, I will tell you four hours of sleep would be a luxury for me at this point.
Then they headed to the golden triangle, where Montaigne meets George Cinq, and luxury goods are the opiate of choice.
Daha sonra Altın Üçgen *'e, Montaigne'in George Cinq'in kesiştiği, lüksten başınızın döndüğü yere gittiler.
And if you didn't blow your entire career up your nose, you'd be banging cheerleaders up in a luxury box with us.
Eğer tüm kariyerini mahvetmeseydin sen de bizimle beraber lüks süitlerde ponpon kızları sikiyor olurdun.
I forge high-end luxury goods.
Ben son model lüks ürünler üretiyorum.
I wouldn't even let the sheriff past that tape, so consider this conversation a luxury.
Şerifin bile güvenlik şeridinden geçmesine izin vermedim. Bu konuşmayı iyi niyet olarak değerlendirin.
It's easy to live the life of luxury.
Lüks içinde yaşamak kolaydır.
As a civilian, you don't have that luxury.
Sıradan bir vatandaşın böyle bir Lüksü yoktur.
They handle a luxury high-rise called the Clifton.
Clifton denilen lüx çok katlı bir binayı idare ediyormuş.
Live in luxury now that your son is a doctor.
Madem oğlun doktor oldu, lüks içinde yaşarsın.
I didn't meet a rich husband who gave me a life of luxury.
Bana lüks bir hayat yaşatan zengin bir eş ile karşılaşmadım.
He could live a life of luxury, and if he's made that choice, we can't touch him.
Lüks bir hayat sürebilir ve eğer bunu tercih ederse ona dokunamayız.
You wouldn't treat your one luxury item like this, so it's had a previous owner.
Tek lüks eşyana böyle davranmazsın,... demek ki ikinci eldi.
I just read an article in "the New York Times" about how French luxury labels use secret Indian children to sew their garments.
"New York Times" ta okuduğum bir yazıda Fransız lüks markaların, kıyafetlerini Kızılderili çocuklara diktirttikleri yazıyordu.
I bought a luxury weekend for two at a spa.
Bir kaplıcada iki kişilik lüks bir hafta sonu tatili aldım.
First prize in the 21st Annual Butter Sculpture Contest, luxury motor home.
21. geleneksel tereyağından heykel yarışması birincilik ödülü lüks bir karavan.
Apollo Legend, luxury class A, 360 horsepower. - Even has a fold-out veranda.
Apollo efsanesi, A sınıfı, 360 beygir,... verandası bile var.
Allow me to drench you both, please, in luxury this very weekend.
Sizi hafta sonunuzda lüks içinde yaşatmama müsaade edin.
All right. According to the FBI and Homeland Security, that dream is still alive and well at Royal Woods Luxury Living.
FBI ve İç Güvenlik Bakanlığı'na göre Royal Ormanları Lüks Hayat'ta o rüya hala canlı ve güzel.
I don't have the luxury of allowing my feelings to dictate my actions.
Yapacaklarımı duygularımın belirlemesine izin verme lüksüm yok.
You're one of those rare women who can handle the full-size Ford Expedition. The truck that handles like a luxury car.
Ford Expedition jip kullanabilecek nadir kadınlardansın lüks bir araba gibi kullanılan jipi.
A really big luxury car.
Çok büyük ve lüks bir araba.
The building is owned by ceylon luxury property development.
Bina Seylan Lüks Arazi İyileştirmesi tarafından yapılıyor.
I don't have the luxury to be creative.
Yaratıcı olacak lüksüm yok.
You know, guys like me fought on the front line so that guys like you could enjoy the luxury of feeling so ambivalent.
Bilirsin, benim gibi en ön saflarda savaşmış olanlar sayesinde senin çocuklar değişik ve çelişkili duygular hissetme lüksüne sahip oluyorsunuz.
Dana, your luxury vacation includes first-class airfare, seven nights at the Kohiko Hotel all-access VIP passes to the annual Festival of The Islands, which kicks off two weeks from now.
Dana, lüks seyahatin birinci sınıf uçak bileti iki hafta sonra başlayacak olan her yıl düzenlenen Adalar Festivalinde her yere girebileceğin bir VIP kartı ve Kohiko Otel'de yedi gece tatilden oluşuyor.
It's the luxury of carrying a badge, kid... you can go anywhere.
Bu rozet sahibi olmanın lükslerinden biri, evlat her yere girebilirsin.
A fagot with an acquired taste for luxury.
Lüks şeylerden edinilmiş zevkleri olan bir puşt.
Conscience is a bloody luxury.
Vicdan lanet olası bir lükstür!
Dude, these are like luxury hot dogs.
Bu lüks sosis gibi bir şey dostum.
That's a luxury we can't afford.
Maalesef buna mecburuz.
I am. Well, I don't have that luxury.
- Tarafsızım.
A luxury motor home.
Evet, doğru duydunuz çocuklar.
Prepare for luxury.
İşte lüks geliyor.