Make the most of it translate Turkish
408 parallel translation
So make the most of it, you weasels!
Bakabildiğiniz kadar bakın, aşağılık herifler!
You better make the most of it.
Keyfini çıkarsan iyi edersin.
Make the most of it.
Tadını çıkar.
But this will be your last, so make the most of it.
Ama bu sonuncu olacak, o yüzden tadını çıkar.
- Feels good to be alive. - Make the most of it.
- Yaşadığınızı hissetmek güzel şey.
If she's willing, why not make the most of it?
Madem istekli, neden olmasın?
I thought I'd make the most of it
Ondan çok şey öğrendim.
If you Iike it here, make the most of it.
Eğer burası hoşunuza gittiyse tadını çıkarmaya bakın.
You're alive and you better make the most of it.
Yaşıyorsunuz ve bundan faydalanmaya bakın.
And we guys make the most of it.
Biz erkekler de, çoğundan yararlanırız.
That's why one should make the most of it.
O yüzden doya doya yaşamalıyız.
Well, you'd better make the most of it.
Bunun tadını çıkarsan iyi olur.
This is open range and I'm going to make the most of it while it last.
Bu açık menzildir ve sonundan vazgeçmeden en iyisini yapacağım.
Make the most of it.
Değerlendirelim.
Let's make the most of it.
Bunun tadını çıkaralım.
So whether you make them pay or not, they're going to make the most of it.
Karşılığında para ödeseler de ödemeseler de, yapacaklarını yapacaklar.
Best make the most of it.
Tadını çıkaralım.
- Well, let's make the most of it.
- Öyleyse iyi değerlendirelim.
And as long as we gotta stay, we may as well make the most of it.
Burada kalmamız gerektiğine göre paranın çoğunu alabiliriz.
The die is cast, Thomas, make the most of it.
Zarlar atılıyor Thomas, Azami derecede yararlanmaya bak.
Go out there and make the most of it.
Oraya git ve en iyisini yap.
Make the most of it.
Tadını çıkartmaya bak.
If we don't make the most of it, we lose money.
Eğer çoğuna çıkamazsak para kaybederiz.
Well, it's the last water until we get to the mountains, so make the most of it.
Bu dağlara varıncaya kadar son suydu, en iyisini yapın.
It might have taken me quite a while to get to this point, Mr. Finster... but now that I'm here, I'm gonna make the most of it.
Şey, ben... Bu noktaya varmam çok zaman almış olabilir, Bay Finster. Ama artık burada olduğuma göre elimden geleni yapacağım.
Do we make the most of it, or do you disappear as usual?
Çılgınlar gibi eğlenelim mi yoksa yine yok mu olacaksın?
If this be treason, make the most of it.
Eğer bu ihanetse, en iyi şekilde yararlanın.
We might as well make the most of it. We'd be delighted to accept.
Yapılacak en akıllıca şey.
He wants to make the most of it!
Sonuna kadar yararlanmak istiyor!
Make the most of it!
Siz daha iyisini hak ediyorsunuz.
Let's hope you make the most of it, my boy.
Umarım keyfini çıkarırsın evlat.
We must make the most of it.
- Keyfini çıkarmamız lazım.
- Make the most of it... it's your last chance.
- Kararını ver... bu son şansın.
Oh, well. Better make the most of it, eh?
Eh o zaman ondan en iyisini elde etmeye bakalım, hı?
It's one you've never played before and never will again, so make the most of it.
İlk ve son kez oynayacaksın o yüzden tadını çıkar.
We should make the most of it
Bunları en iyi şekilde kullanmalıyız.
I want to make the most of it.
Son ana kadar çalışmak istiyorum.
CAN'T YOU TRY TO MAKE THE MOST OF IT?
Neden hiçdeğilse yapmaya çalışmıyorsun?
Well Watson we have a little time let's make the most of it.
Evet Watson biraz zamanımız var hadi şunu halledelim.
Let's make the most of it.
Bu zamanı iyi kullanalım.
Make the most of it!
- Baksana ne kadar heyecanlı.
New beginning for you men, make the most of it.
Sizin için yeni bir başlangıç, değerlendirmeye bakın.
Make the most of it.
Keyfini çıkar.
Let's make the most of it, okay?
Tadını çıkaralım, olur mu?
Let's make the most of it.
Çoğunu yazalım şunun.
Make the most of it today.
Tadını çıkar!
They're pretty, and they attract attention. Most of all, they make it possible for my daughter... to go to the right places and not be ashamed of me- - that is, too ashamed of me.
Güzeller ve kızımla bir yere gidince, benden utanmamasını, çok utanmamasını sağlıyor.
What a great honour it is to be invited here to make merry, in the halls of our King's loins'most glorious outpouring.
Buraya davet edilmek, Kralımızın zürriyetinin muhteşem örneğinin salonlarında eğlenmek ne kadar büyük bir onur.
- I'm pretty clumsy anyway so we have alot of practical jokes about tryin to make me trip or walk into something in general we've started betting money on people like getting in accidents on set which probably isn't like the most mature thing in the world but we do it
Ben zaten sakar biriyim. Beni düşürmek ya da bir şeye takılmamı.. ... sağlamak için bir sürü eşek şakası yapıyorlar.
Make the most of it.
İyi kullan.
Even my wife could make her own clothes and she was one of the most stupid women it's been my sorrow to meet.
Benim eşim bile kendi kıyafetlerini dikerdi ütelik tanıdığım en aptal kadınlardan biriydi!