English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Marbles

Marbles translate Turkish

651 parallel translation
Perhaps when he is not in the state of madness he plays marbles with his landlady's kids or he plays cards with friends.
Belki delirmediği zamanlar çocuklarla bilye veya arkadaşlarıyla.. .. kart falan oynuyordur.
He plays marbles with cannonballs.
Güllelerle misket oynar.
No, they remind me of angry marbles.
Hayır, bana kızgın mermerleri hatırlattılar.
A dish of mushrooms... and overnight... I was alone in the world because 2 hours earlier I'd robbed... 2... 4... 6... 8... the till to buy some marbles.
Mantar yemeği ve kısa süre sonra bir başıma kalmıştım çünkü 2 saat öncesinde misket alabilmek için... 2... 4... 6... 8...
Now, Eliza, you see these three marbles?
Eliza, bu misketleri görüyor musun?
The guy on top wins all the marbles.
Tepedeki adam bilyeyi kazanïr.
What was it, for fun, money, or marbles?
Ne içindi, eğlence, para, yoksa kumar mı?
- I thought I was losing me marbles.
Aklımı kaçırdığımı düşünmeye başlamıştım.
It starts with marbles and ends in the sack.
Misket oynayarak başlar, çarşaflar altında biter o dostluklar.
Why we've got more at stake here than a bag of marbles.
Seninle böyle bir sürü iş yaptık.
Oh, he likes marbles.
Misketleri sever.
Do you like marbles?
Sen de sever misin?
I don't suppose Mrs Baines would have liked marbles?
Herhalde Bayan Baines misketleri sevmezdi, değil mi?
You want to pick up the marbles but not get dirty.
Elini kirletmeden misketleri toplamak.
They form the colored streaks found in most marbles.
Çoğu mermerde görülen renkli damarları da bunlar yaratır.
You play with big marbles.
Dev misketlerle oynuyorsun.
- Picked up your little marbles, I hope?
- Ondan tamamen kurtulmuşsunuzdur umarım?
I'll pick up my marbles and go home.
Misketlerimi toplayıp evime dönüyorum.
Do you think I act and talk like a guy who has lost his marbles?
Aklını kaçırmış biri gibi mi davranıyorum?
- Give me back my marbles.
- Bilyelerimi geri ver.
- Give him back his marbles.
- Bilyelerini geri ver.
You've lost your marbles.
Sen delirmişsin.
This here is the only gal that can make a Jerry lose his marbles.
Buradaki Jerry'e aklını kaybettiren tek kız işte.
I ain't got all my marbles - you know that, Captain.
Benim kafamdaki tahtalar eksik, biliyorsun, komiserim.
Whatever happened to those marbles you were gonna put in the Captain's overhead so they'd roll around all night and keep him awake?
Kaptanın tavanına koyacağın ve... onu bütün gece uyutmayacak olan o bilyelere ne oldu.?
Five marbles.
Beş bilye.
Six marbles.
Altı... bilye.
I'm looking for marbles all day long!
Bütün gün bilye arıyorum.
The day you finish one thing you've started to do the day you actually put those marbles in the Captain's overhead then have the guts to knock on his door and say "Captain, I put those marbles there!" that's the day I'll have some respect for you.
Başladığın işi bitirdin, bilyeleri Kaptan'nın tavanına koydun... sonra da Kaptan'nın kapısını çalıp... "O bilyeleri ben koydum."... deme cesaretini gösterdiğin gün sana saygı duyacağım.
And when old Roberts said that, I thought the Captain was gonna lose his marbles!
Roberts bunu söyleyince Kaptan delirecek sandım.
"Of course I know that by this time they must be very happy... "... because the Captain's overhead is filled with marbles.
"Tabii, şu an çok mutlu olduklarına eminim... çünkü Kaptan'ın tavanında senin bilyen var."
It ain't even marbles.
Misket bile değil be.
Pick up the marbles.
Misketleri al.
You sound as though you had marbles in your mouth.
Adeta ağzında bilya varmış gibi görünüyorsun.
The lady picked up her marbles and went home.
Hanımefendi oyuncaklarını aldı ve gitti.
Starting today, you can play marbles with his eyeballs.
Bugünden itibaren gözleriyle bilye oynayabilirsin.
He wins all the marbles.
Ne de olsa o bütün savaşları kazanır.
As kids I used to pinch his marbles, and he'd lecture me.
Çocukken bilyelerini yürütürdüm. Bana ders verirdi.
You wanna play marbles, play marbles.
Bilye oynamak istiyorsan bilye oyna.
You wanna do business, don't play marbles.
İş yapmak istiyorsan bilye oynama.
YOU'RE GONNA THINK I LOST MY MARBLES.
Keçileri kaçırdığımı düşüneceksiniz.
MARBLES CAN BE FOUND, MR. HALL.
"Keçiler" bulunabilir, Bay Hall.
Traver, it seems to me that you are losing your marbles, man.
Traver bence kafayı yiyorsun, dostum.
- What did we do? - You never said anything about paper bags out the window. You just said cherry pits and marbles.
- Kese kağıtlarını atmayın demedin ki yalnızca kiraz çekirdeklerini ve misketleri atmayın demiştin.
All my marbles are gone.
Keçileri kaçırdım demek.
This... yeah, this is how it happens, but you ain't lost your marbles yet, and i mean to see that you keep them.
Evet, olan bu ancak henüz keçileri kaçırmadın aklının hâlâ yerinde olduğunu görüyorum.
I know I'm not terribly smart, and a lot of people say I lost a couple of my marbles, but I ain't dumb.
Ben korkunç zeki sayılmam, çoğu kişiye göre birkaç tahtam eksik ama aptal değilim.
Or what they call a cemetery here : an abandoned lot with grazing goats and children playing marbles on the paths.
Ya da burada mezarlığa ne denirse terk edilmiş otlanan keçilerin alanı ya da patikada mermerlerle oynayan çocukların alanı.
You take the red, I'll take the blue, hm? I once knew a gentleman and all he'd do is scatter some marbles on the floor and make me pick them up with my toes.
Bir beyefendi vardı tek yaptığı, yere misket saçıp onları ayak parmaklarımla toplamamı sağlamaktı.
He doesn't mind that you come up here with strangers and pick up their marbles?
Yabancılarla buraya gelip misketlerini toplamana ses çıkarmıyor mu? Hayır.
[sighs] I USED TO PLAY MARBLES.
Fena değilim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]