Mary's translate Turkish
4,740 parallel translation
She's Mary Sibley now.
Artık Mary Sibley oldu.
No, Mary's plan will not do.
Hayır, Mary'nin planı işe yaramaz.
Hire a scribe, leave a note in Mary's hand, a good-bye to her friends, she would do that if she and Bash were making an escape.
Bir katip kiralayın, Mary'nin elinden arkadaşlarına bir mektup yazın arkadaşlarına bir veda mektubu. Eğer Bash ve o bir kaçış planlasaydı bir mektup yazardı.
He would have been next, after you sent an assassin to Mary's chambers this very evening.
Sen bu akşamüstü Mary'nin odasına suikastçi gönderdiğinde kolay yoldan işi halledecektin.
Mary's right.
Mary haklı.
Mary, hot water... I want every goddamn drop in Dawson.
Mary, Dawson'daki her damla sıcak suyu istiyorum.
Mary, that's nowhere near enough.
- Mary, bu yetmez. - Biliyorum.
- She's like Holy Mary.
- Meryem Ana havasında.
I think St Mary's is haunted!
Sanırım Aziz Mary perili.
I am always at St Mary's and you are ALWAYS welcome.
Her zaman St Mary'deyim ve seni her zaman bekliyor olacağım.
And though it's a sin, a visit to the confessional and a few Hail Marys - well, a few dozen Hail Marys - and you'll be as right as rain and you can forget about the likes of Alan Archer.
Bir günah olmasına rağmen günah çıkarma hücresine git ve birkaç Hail Mary hatta çok sayıda Hail Mary ile turp gibi sapasağlam olursun. Hem de Alan Archer'a karşı olan duygularını unutabilirsin.
"Begin with the Hail Mary", he said.
Hail Mary ile başla, yazmış.
And if you ever need to talk, the door of St Mary's is always open.
- Konuşmaya ihtiyaç duyarsanız St Mary'nin kapıları daima açık.
That's Mary...
- Bu da Mary.
Let's say a Hail Mary together.
Haydi birlikte Yüce Meryem'i okuyalım.
Holy Mary, Mother of God blessed is the fruit of thy womb, Jesus.
Kutsal Meryem, Tanrı'nın Anne'si rahminin kutsanmış meyvesi, İsa.
Mary's presence here will cost you your firstborn.
Mary'nin varlığı ilk çocuğun için bir tehdit
Yes, but that's not why we're here, Mary.
Evet, ama bu yüzden burda değiliz, Mary
All Mary's left me is this hideously stale bread and I'm famished.
Mary'nin tek bıraktığı bu bayat ekmekler ve açlıkdan geberiyorum.
Queen's guards were seen riding out in the same direction that Mary went.
Kraliçenin korumaları Mary'nin gittiği yöne doğru at sürerken görüldüler.
Otherwise, she'd have delivered this message. It also tells me she's probably off helping that bastard and his escaped lover. And you saying so tells us Mary was right.
Burda olsa, bunları kendisi söylerdi aynı zamanda muhtemelen şuan o piçe yardım ediyor ve kaçan yanaşmasına... ve bunu söylemen Mary'nin haklı olduğunu gösteriyor
My advice, if you want it, is to leave Mary's service as soon as she leaves France, and go someplace far away from politics.
benim tavsiyem, tabi istersen.. Mary Fransa'dan gider gitmez Mary'nin emrinden çıkma vakti gelmiştir ve politikadan uzak bir yere gitme vakti de.
One of Mary's ladies turned out to be a spy, the other a forger.
Mary'nin hizmetkarlarından birisi ajan çıktı bir diğeri sahtekar.
Mary's good.
Mary iyi ya.
The mission's just - - just a hail-Mary for the planet, man.
Bu görev... İşimiz tanrıya kaldı, dostum.
There's just something about Mary Tyler Moore dressed as a nun.
Mary Tyler Moore, rahibe elbisesi giymiş halde.
That's a statue of the Virgin Mary. Exactly.
- Meryem Ana heykeli o.
Clearly, you're in Mary's confidence.
açıkca görülüyor ki, Mary'e bel bağlamışsın.
Oh, Mary, it's terrible.
Ovv, Mary, çok kötü oldu.
She's forged a bond with Mary.
Mary ile bir bağ kurmuş.
Sees herself as Mary's defender.
kendisini onun koruyucusu gibi görüyor.
Yours and mary's Or another's.
Sizin ve Mary'nin mi... Başkasının mı.
Mary : It was a misunderstanding.
Bu bir yanlış anlamaydı.
- You might think she deserves it after all she's done. To Mary.
- Mary'ye bunca yaptıklarından sonra Bunu hak ettiğini düşünebilirsin.
I think even Mary would say that's in the past.
Mary bile olanların geçmişte kaldığını söyleyebilir.
Francis, when you see Mary... We ran into each other at a château outside of...
Francis, Mary'yi gördüğünde Şehrin dışında bir şatoda rastlaştık.
I trusted you with Mary's life.
Mary'yi sana emanet ettim.
Mary may be Scotland's queen but I am its king.
Mary, İskoçya'nın kraliçesi olabilir ama ben kralıyım.
Now that Mary's come of age, they look beyond me, they want her, and I want her protected by France.
Mary'nin yaşı kemale erdi. Beni değil O'nu istiyorlar. Ben de Fransa'nın O'nu korumasını istiyorum.
Since Mary's arrival, I've had visions of Francis's death.
Mary geldiğinden beri Francis'in ölüm kehanetlerini görüyordum.
You're going to play on Mary's fear.
Mary'nin korkularını kullanacaksın.
Because I am only one great idea away from being bumped up to producer on "The Mary Hart Show."
Çünkü "The Mary Hart Show" un yapımcısı olmanın bir harika fikir ötesindeyim.
Tucker got you an interview tomorrow with Mary Hart.
Tucker yarın sana Mary Hart ile röportaj ayarlamış.
That is Mary's chair.
O Mary'nin koltuğu.
I think it's pretty clear that Mary needs me more than I need her.
Benim ondan çok Mary'nin bana ihtiyacı olduğu ortada resmen.
See, that's the thing about being in love, Mary.
İnsan aşk yaşayınca başına bunlar geliyor işte Mary.
Well, Mary Margaret was telling me earlier about what happened in the first curse, and... losing your daughter is... It's tragic.
Mary Margaret daha önceden ilk lanette neler olduğundan ve kızınızı kaybettiğinizden bahsetmişti.
- It's the old Hail Mary play.
- Bu çok eski bir gelenektir.
I'm working on a piece for "the Mary Hart show."
"The Mary Hart Show" daki bir bölüm üzerinde çalışıyorum.
Um... uh, Mary Wells, Katrina Van Tassel, treasured friend of mine and betrothed to my comrade-in-arms, Abraham Van Brunt.
Mary Wells, silah arkadaşım Abraham Van Brunt'un nişanlısı ve benim değerli arkadaşım Katrina Van Tessel.
One of the reasons I broke off our engagement was, indeed, Mary's jealousy.
Onunla nişanı bozma sebeblerimden biri de, gerçekten Mary'nin kıskançlığıydı.