English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Mending

Mending translate Turkish

249 parallel translation
You're mending your grandfather's coat.
Büyükbabanın ceketini onarıyorsun.
- Hello. A cup wants mending?
- Selam, tamir mi var?
Instead of mending nets we should be fighting the Germans.
Ağları tamir etmek yerine, Cermenlerle savaşıyor olmalıyız.
Mending the collar of his night kimono
Gece kimonosunun yakasını tamir edecekti.
I fear they are past mending.
Korkarım tamir olma safhasını geçmiş.
Everything's torn and needs mending.
Her şeyi getirin.
- Mending a coat.
- Ceket tamiri için.
Don't forget the mending.
Yamamayı da unutma.
And, of course, there's the mending and the sewing and the laundry.
Ve tabii ki yamama, dikiş ve çamaşır da var.
But this is to make fire, and the awl is for mending his sandals.
Ama bu ateş yakmak, tığ da sandaletini onarmak için.
But with you, business before pleasure, every time. Do all your personal laundry. Make yourself spic-and-span, get all the mending out of the way, and then, and only then, sit down for a nice, quiet hour with the Good Book.
Ama sizinle, iş her zaman zevkten önce gelir, bütün çamaşırlarını yıka, tertemiz yıkan, bütün tamiratları yap, ve sonra, ancak o zaman oturup güzel bir kitapla saatlerini geçir...
She spends her days mending my socks and washing my shirts
Günlerini benim çoraplarımı onarıp, gömleklerimi yıkamakla geçiriyor.
- They're in my mending basket.
- Dikiş sepetimde var.
In that mending basket.
Dikiş sepetine.
We found a reel of that silk in your mending basket.
Dikiş kutunuzda aynı ipliğe ait bir makara bulduk.
Even broken bones require some cooperation during the mending process... from their owner, that is.
Kırık bacaklar bile, iyileşmek için... işbirliğine ihtiyaç duyar. Yani sahiplerinin işbirliğine.
We're hard on clothes, so there'll be a lot of washing and mending.
Giyside sıkıntılıyız. Ondan çok yıkama ve yama oluyor.
Seems to me you need a lot more mending than shirts.
Gördüğüm kadarıyla, tamiri gereken yanlız gömleğin değil.
But you, a fellow who shuts himself up with that lie... he needs mending.
Ama senin, bu yalana saplanıp kalmış senin tamir görmeye ihtiyacın var.
Well, it ain't worth the mending.
Bunları onarmaya bile değmez.
Mending her own clothes, dyeing her own hair.
Kıyafetlerini yıkarken, saçlarını boyarken.
When he died, the family started mending carpets at home.
Büyükbabam öldüğünde, ailemiz, evde halı tamiri yapmaya başladı.
- No, that one needs mending.
- Hayır, onun tamire ihtiyacı var.
China mending is my living and I ought to be allowed...
Şimdi Çin seramiği çaydanlığın ne kadar zor...
Fancy going back to mending chipped china after this.
Efsane geri dönüyor Bundan sonra Vazo tamiri yok.
I'm only fit for mending cracked china!
Ben kırık Çin vazolarını onarmaktan başka işe yaramam!
I'm not much good at mending.
Tamir işlerinde pek iyi değilimdir.
There you were, mending the roof...
Sen orada dam aktarıyordun...
Well, the lightning blew a fuse, we're mending it.
Şimşek yüzünden bir sigorta attı. Tamir ediyoruz.
Lunch, the dishes, washing, the mending.
Öğle yemeği, bulaşıklar, çamaşırlar, sonra sökükleri dikme.
Your good little fairy is mending your nightshirt.
İyi kalpli perin pijamalarını dikiyor.
Mending pots!
Kap-kacak tamir edilir!
Soldering! Mending pots!
Kap-kacak tamir edilir! "
Pretend that it's not past mending
Bu acıya kayıtsız kal ama
Papa's hip not mending and me not going back to school.
Babamın kalçası iyileşmiyor ve ben okula dönemeyeceğim.
We'll start with the ironing, then we'll do a little mending... floor polishing, a little silver polishing.
Ütüyle başlayacağız. Sonra tamiratlar var. Yerler cilalanacak.
"Laundry, ironing, mending, floors." Just got home?
"Çamaşır, ütü, tamirat, yerler temizlenecek..." Ama eve yeni geldi demek.
I thought you were mending the sail, huh?
Senin yelkeni tamir edeceğini sanıyordum, ha?
He was mending the fridge when they asked him to be The Wild One.
The Wild One'da oyna dediklerinde buzdolabı tamir ediyordu.
Why, he's mending it with his own hands.
Olamaz, kendi elleriyle tamir ediyor.
Yes, he's mending nicely.
Evet, hızlıca iyileşiyor.
There's lots of mending to be done.
Yapılacak bir sürü sökük işi var.
Mending clothes and teaching class and quiet afternoons.
Dikiş dikmek, öğretmenlik yapmak ve sessiz sakin bir öğleden sonra...
Knowing you to be hard up - brown - has she shown any signs of mending her ways... in these last, idyllic three months?
Senin için zor olacağını biliyorum - kahverengi. Sakin geçen son üç ayda huyunu düzeltme işareti gösterdi mi hiç? Mavi.
You have more chance of reanimating this scalpel than of mending a broken nervous system.
Şu bisturiyi canlandırma şansınız, kopmuş bir sinir sistemini onarma şansınızdan daha fazla.
The men are mending the loudspeaker
Adamlar hoparlörü onarıyorlar.
The only thing he's good for is mending fences or sugar tootin'.
Tek yapabildiği şey çit onarmak ve şeker yemek.
Mending the bike.
- Bisikleti onarıyor.
There are the day laborers to pay... and the daily cost of mending nets and repairing damage to the boats.
Gündüzcülerin parası ödenmeli ağlar ve sandallar onarılmalı.
The hours you've spent mending it.
Tamir etmek için saatlerce uğraşmıştın.
-... while your hip's still mending.
- Hmmm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]