Mice translate Turkish
1,462 parallel translation
Scoopin'up the field mice and boppin''em on the head.
Çayırda gezip tarla farelerin kafasına vuruyor.
Gettin scooped up by the field mice who mah-m then they bopped'im on the head
Tarla farelerinin yanından geçerken, kafasına vuruyorlar
Kenny, through the past weeks we've seen you eat mice, pretend to kill newborn babies to shock their mothers and... wash your hair with battery acid.
Kenny, geçen haftalarda fare yediğini, annelerini şok etmek için yeni doğmuş bebekleri öldürür gibi yaptığını, saçlarını pil asidiyle yıkadığını gördük.
- I think mice.
- Sanırım fare.
- Oh. Very neat mice.
- Oh. oldukça temiz bir fare olmalı.
Not like what you're used to, but the water's hot and the mice are friendly.
Alışık olduğun gibi değil ama su sıcak ve fareler de arkadaş canlısı.
I'm teaching mice...
Ben farelere...
Ergo, if I can teach table manners... to mice, then I can teach them to humans.
Ve eğer farelere masa adabını öğretebilirsem belki bazı insanlara da öğretebilirim.
All those mice can feed an army.
Bir orduyu besleyecek kadar fare var.
Mice!
Fareler!
Meanwhile, while the cat's away the mice will play.
Bu arada, kedi uzaktayken, fareler oynar.
And by mice, I mean teenagers.
Yani ergenlik çağındaki gençler.
- Baby mice.
- Bebek fare demek.
Do you see me eating mice! ?
Fare mi yiyorum?
In the sixth grade, he went into business breeding Dalmatian mice which he sold to a pet shop in Little Tokyo.
Altıncı sınıfta, ürettiği Dalmaçyalı fareleri Küçük Tokyo'daki bir evcil hayvan mağazasına satarak iş hayatına atıldı.
Can we get somebody over here to kill these mice for us?
Bu fareleri öldürmesi için birini tutabilir miyiz? Hayır.
Of course, it is as yet only tested with mice and rats.
Tabii ama şimdilik sadece fare ve sıçanlarda deneniyor.
- They kill mice.
- Fareleri öldürürler.
They kill mice.
Fareleri öldürürler.
And you'll need shoes... hose, gloves, some mice, a dog, a pumpkin.
Bir de ayakkabı eldiven, birkaç fare, bir köpek, bir de balkabağı lazım.
- Little, tiny mice voices.
- Minicik, fare sesiyle.
But if you ask the mice about it, they don't say nothing.
Ama fareler soracak olursanız, size hiçbir şey söylemezler.
And there's no one here to squeal on me for shooting mice.
Ayrıca farelere ateş ettiğim için beni ispiyonlayacak kimse yok.
And those little family of field mice that climb up sometimes, and they tickle me awfully.
Bir de şu küçük tarla fareleri bazen tırmanıp, çok kötü gıdıklıyorlar beni.
- Stop it! will scurry on out of here, like the good little mice we are.
Buradan küçük fareler gibi kaçacağız.
Mice like to go behind the chairs too, Lee.
Fareler sandalye arkalarına da girmeyi severler, Lee.
Whole lot to give, yo So we grab mice
* Hepside vermek için. yo *... * Mikrofonlara sarılalım *...
Who'd wanna read a book made by mice?
Kim fareler tarafından... yapılmış bir kitabı okumak ister ki?
Oh, very nice. Well done, little mice.
# Oh çok güzel, iyi iş yaptınız, küçük fareler.
Mice-mice move to the big castle.
Farecikler büyük şatoya taşınmışlardı.
Us mice here to help.
Biz fareler sana yardım için buradayız.
Cinderelly not happy, mice-mice not happy.
Sinderelli mutlu değil, farecikleri de mutlu değil..
Oh, Cinderelly don't need mice-mice.
Oh, Sinderelli'nin fareciklere gereksinimi yok.
Oh, I can't stand mice! Oh!
Oh, Farelere dayanamıyorum!
No place for mice.
Yer yok farelere.
Cinderelly's a princess now. No time for mice.
Sinderelli şimdi bir prenses, Fareler için zamanı yok.
Nobody likes mice anyway.
Zaten kimse fareleri sevmiyor.
Aren't all elephants afraid of mice?
Bütün filler farelerden korkmaz mı?
Mice in my baguettes!
Fareler, benim ekmeklerimde!
Mice can help if Lucifey promise to stop chasing mice!
Eğer Lucifey fareleri kovalamayı bırakacağına söz verirse, fareler ona yardım edebilir.
And lucky for you, he specializes in mice.
Ve şanslısın ki, fareler üzerine uzanlaşmıştır.
I'm sick of your mice philosophy.
Senin fare felsefene sinir oluyorum.
You know, mice don't write very well.
Biliyorsun, fare pekiyi yazamaz.
These tiny hopping mice survive because they rarely need to drink
Bu küçük zıplayan fareler hayatta kalabiliyor çünkü su içmeye nadiren ihtiyaç duyarlar.
I don't eat mice
Ben fareleri yiyemem.
I was told you don't like mice, so I have prepared fresh fish for you
Fareleri sevmediğinizi duydum. O yüzden size taze balık hazırladım.
Do I havs to learn to like mice?
Fareleri sevmeyi öğrenmeli miyim?
They say you buy mice.
Fare alacağını söylediler.
- It's so quiet here lately, although, I thought I heard mice running around Rory's room a couple of times.
Ama birkaç kez, Rory'nin odasında fare duydum gibi geldi.
- You're starting to annoy me. - Forget the mice.
Benim için anlamını bildiğini sanmıyorum.
Mice, 8.
Kobay 7.