Might i have a word translate Turkish
161 parallel translation
Er... might I have a word with you alone, my lord?
Sizinle yalnız konuşabilir miyim, lordum?
Er, Inspector, might I have a word with you?
Müfettiş, sizinle biraz konuşabilir miyim?
Might I have a word?
Bir şey söyleyebilir miyim?
Might I have a word?
Bir şey diyebilir miyim?
- Might I have a word? - Beg your pardon, sir.
- Bir şey söyleyebilir miyim?
Might i have a word with mr. Holmes?
- Bay Holmes'la konuşabilir miyim?
– Might I have a word with you, please?
– Bir şey söyleyebilir miyim?
Might I have a word with you?
Sizinle konuşabilir miyim?
Holmes, might I have a word with you in private?
Holmes, seninle özel olarak konuşabilrmiyim?
- Might I have a word, sir?
- bir şey söyleyebilir miyim?
Might I have a word with your daughter?
Acaba kızınızla bir iki çift laf edebilir miyim?
Might I have a word with you alone, Lord Sinteres?
Sizinle yanlız bir şey konuşabilir miyim, Lord Sinteres?
Might I have a word with you?
Konuşabilir miyiz?
- Might I have a word?
- Birkaç kelime konuşabilir miyiz?
Megan, might I have a word with you?
Megan, biraz konuşabilir miyiz?
Might I have a word with you?
Seninle biraz konuşabilir miyim?
Kate, might I have a word?
Kate, biraz konuşabilir miyiz?
If I might have a word with you...
- Evet? - Konuşabilirsem eğer?
If not, I might have a word with them.
Olmazsa onlarla iki çift laf ederim.
Fräulein Schmidt, I wonder if I might have a word with you about a small matter in the privacy of your compartment?
Sizinle baş başa kompartımanınızda konuşmak istiyorum.
Actually, I was wondering if I might have a word with you.
Aslında, merak ediyordum, acaba sizinle konuşabilir miyim.
Mr. Gauss, if you and I might just have a word before...
Bay Gauss, Siz ve ben öncesinde biraz konuşabilirsek...
I wonder if we might have a quiet word?
Sakıncası yoksa, birkaç kelam edebilir miyiz?
It's just that, I can't help thinking how... What else might have happened because I misspoke a single word?
Sadece, kendimi düşünmekten alamıyorum... sadece tek bir kelimeyi hatalı söyledim diye başka neler olabilirdi?
Wonder if I might have a quick word.
Biraz konuşabilir miyiz acaba?
I wonder if I might have a word with you.
Sizinle bir iki kelam edebilir miyiz acaba?
I was just wondering if I might have a quick word with Roger?
Sadece Roger'a birşey diyip çıkacaktım?
I was wonderin if I might have a word with you.
Seninle biraz konuşabilir miyiz diyordum.
- I wonder if I might have a word with you?
- Acaba sizinle konuşabilir miyim?
I wonder if I might have a word now with your maid?
Acaba hizmetçinizle konuşabilir miyim?
Well, I think I might have a word now with your mistress.
Şimdi de hanımefendinizle konuşsam iyi olacak.
Shelly, I wonder if I might have a word with you.
Shelly, seninle biraz konuşabilirmiyim.
Mr. Newton, I wonder if I might have a word with you privately.
Bay Newton sizinle özel olarak görüşebilirmiyiz.
I was hoping we might have a word.
Bir şey söyleyecektim.
Your mother asked me to come, that I might have a word with you.
Annen seninle konuşmam için, gelmemi rica etti.
I wonder if I might have a word with you.
Size bir şey söylememin bir sakıncası var mı?
I'd never have revealed my shame to you, if just once a week I might see you, exchange a word or two, and then think day and night of one thing alone till our next meeting.
Seni haftada bir kez bile görebilsem bu utancımı sana göstermezdim. Bir ya da iki kelime etsem ve gece gündüz bir sonraki buluşmamızı düşünsem bana yeterdi.
I'm Major Barry and I was wondering if I might have a word with you.
Ben Binbaşı Barry, biraz konuşabilir miyiz?
I wonder if I might have a word?
Sizinle bir şey konuşmak istiyorum?
Hi, there. I wonder if we might have a word.
Merhaba, acaba, birkaç kelime söyler misiniz!
As long as you're still awake, Monsieur Dantes, I wonder... if I might have a word with you.
Mösyö Dantes, hala yatmadığınıza göre,... sizinle konuşabilir miyiz acaba?
I wonder if I might have a word.
Konuşabilir miyiz?
Might you and I have a word, à deux?
Ben ve sen bir çift laf edebilir miyiz?
I wonder if I might have a word about... those heads.
Merak ediyorum da şu kafalar... ne oldu?
I was wondering if I might have a word with you in private?
Sizinle biraz özel olarak konuşabilir miyim?
- Captain, if I might have a word.
Seninle biraz...
Perhaps you and I might have a word in private.
Belki de sizinle biraz özel konuşmalıyız.
- Harry, wonder if I might have a word?
- Harry, seninle biraz konuşabilir miyim?
It is indeed a blessing that I might have the last word, for l am...
Gerçekten de son sözü benim söyleyecek olmam önemlidir, çünkü ben...
Bernard, I wonder if you might have a word with Fran.
Bernard, Fran'a bir şey söyler misin?
Well, I've already spoken to Corporal Cole about using caution... but I was wondering if you might have a word with Commander Tucker... perhaps during your next session with him.
Eh ben zaten Onbaşı Cole ile dikkatli olması için konuştum... ama Komutan Tucker'la bir sonraki oturumda... konuşabilirmisiniz diye merak ettim.