English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Mirakuru

Mirakuru translate Turkish

91 parallel translation
And the Japanese, well, they had Mirakuru.
Japonların da Mirakuru'ları vardı.
They called it Mirakuru. "Miracle."
Buna Mirakuru dediler, "Mucize".
Mirakuru.
Mirakuru.
Did he give you the mirakuru? Did he inject you with it?
Mirakuru'yu sana o mu verdi?
You'll kill for me. Where'd you get the Mirakuru?
Mirakuru'yu nereden buldun?
He has the Mirakuru, Diggle.
Elinde Mirakuru var, Diggle.
He has the Mirakuru in his system.
Vücudunda Mirakuru var.
The Japanese experimented on hundreds of men working to develop Mirakuru... and I read the research.
Bak, Japonlar, Mirakuru'yu geliştirirken yüzlerce kişi üzerinde deney yaptılar. Bu araştırmaları okudum.
It's the Mirakuru.
Bunu yapan Mirakuru.
I understand that this Mirakuru thing has you freaked out. And I have been in Central City a lot.
Bu Mirakuru şeyin seni çok korkuttuğunun ve Central Şehri'ne çok gittiğimin farkındayım.
I know you and your new friends have the Mirakuru.
Mirakuru'nun yeni arkadaşlarınızla sizin elinizde olduğunu biliyorum.
- Slade's gone. He took the Mirakuru with him.
Slade gitmiş ve Mirakuru'yu da yanında götürmüş.
Someone injected with the Mirakuru.
Mirakuru enjekte edilmiş birini.
How come I've never heard of him or that Mirakuru?
Nasıl oldu da ondan haberim hiç olmadı? Ya da o Mirakuru'dan?
Roy was mad at the world before he was injected with Mirakuru.
Roy Mirakuru ona enjekte edilmeden önce bile dünyaya kızgındı.
Not about the Mirakuru. And this other guy.
Ne Mirakuru'yu, ne şu diğer adamı.
Slade has the Mirakuru in his system.
Slade'in vücudunda Mirakuru var.
It's the Mirakuru, it's messing with your head.
Bunu yapan Mirakuru, kafanı karıştırıyor.
Slade's gone and he took the Mirakuru.
Slade gitmiş ve Mirakuru'yu da yanında götürmüş.
He has the Mirakuru serum in his bloodstream.
Kan dolaşımında Mirakuru var.
You don't understand what finding the Mirakuru serum has meant to him.
Mirakuru'yu bulmanın onun için anlamını anlamıyorsun.
Then we figure out if there's a chance he has the Mirakuru formula. - I'm on it.
Daha sonra şansımız yaver giderse Mirakuru formülü onda mı öğrenebiliriz.
Hey, what about the Mirakuru?
Mirakuru ne olacak?
You think we should destroy the Mirakuru?
Mirakuru'yu yok etmemiz gerektiğini mi düşünüyorsunuz?
Look, Slade has the Mirakuru in him.
Bak, Slade'in içinde Mirakuru var. Dengeli durumda değil.
They have the Mirakuru.
Mirakuru ellerinde.
He has the Mirakuru in him. So do I.
- İçinde Mirakuru var.
Slade was a trained killer even before he was injected.
Slade, Mirakuru verilmeden önce de eğitimli bir katildi.
Ok, you have the Mirakuru in you.
Tamam mı, vücudunda Mirakuru var.
It's the Mirakuru.
Bu Mirakuru.
First, he tries to mass produce the Mirakuru.
İlk önce Mirakuru'nın toplu üretimini yapmaya çalıştı.
That's one upside to Mirakuru.
Mirakuru'nun iyi yanlarından biri.
Ok. Slade's goal is to create an army of human weapons using the Mirakuru.
Pekâlâ Slade'in amacı Mirakuru'yu kullanarak insan silahlardan oluşan bir ordu yaratmak.
! The Mirakuru.
Mirakuru.
With a few tweaks, Slade can retro-fit it for the Mirakuru, bypassing what we know to be a less than desirable ratio of success to, you know, death.
Birkaç Slade aleti istenilmeyecek bir miktardaki ölüm sonuçlu başarı oranıyla ince ayar çekerek Mirakuru'ya uygun hale getirebilir.
I was never able to replicate the Mirakuru serum from the original Japanese World War II research I discovered.
Bulduğum orijinal Japon 2. Dünya Savaşı araştırmalarından Mirakuru'nun kopyasını üretmeyi hiç başaramadım.
After conducting experiments on the prisoners that I acquired this past year, I was able to synthesize a solution that counteracts, reverses the physiological effects that exposure to Mirakuru produces.
Geçen sene elde ele geçirdiğim mahkûmlar üzerindeki deneyler sonucunda Mirakuru'ya maruz kalmış kişi üzerindeki fiziksel etkileri geri çeviren etkisini kaldıran bir serum sentez edebildim.
Until the Mirakuru drove me mad.
Mirakuru beni delirtene kadar.
So much blood mixed in with so much Mirakuru, I don't know if it's good or bad.
Çok Mirakuru ile karışık Çok fazla kan, iyi ya da kötü olup olmadığını ben bilmiyorum.
What you're doing right now, it's because of the Mirakuru.
Ne şu anda yapıyorsun, çünkü Mirakuru biridir.
Roy has the Mirakuru in him, just like Slade.
Roy sadece Slade gibi, ona Mirakuru vardır.
The Mirakuru won't do anything against a head shot.
Mirakuru bir kafa vurdu karşı şey yapmayacağım.
It was carrying the Mirakuru during the war when it ran aground.
Karaya oturduğunda savaş sırasında Mirakuru'yu taşıyormuş.
Until we decided to give him the Mirakuru.
Ta ki biz ona Mirakuru'dan vermeye karar verene kadar.
I know it's a long shot, but if we get this sub operational, we can blow Slade and the Mirakuru out of the water and get the hell off of this island.
Ufak bir ihtimal biliyorum ama bu denizaltını çalıştırabilirsek Slade'i ve Mirakuru'yu havaya uçurur ve bu adadan defolur gideriz.
S.T.A.R. Labs reminds me of the Mirakuru cure that they're working on, which we could really use... right now.
S.T.A.R. Labs da bana üzerinde çalıştıkları Mirakuru tedavisini hatırlatıyor. Ki şimdi o acayip işimize yarardı.
How many men have been exposed to the Mirakuru?
Kaç kişi Mirakuru'ya maruz kaldı?
He said he needed to find out if Mirakuru could cure cancer.
Mirakuru'nun kanseri tedavi edip edemeyeceğini öğrenmesi gerektiğini söyledi.
You think that there will be a city to be saved after you unleash Slade's Mirakuru army?
Slade'in Mirakuru ordusunu saldıktan sonra ortada kurtarılacak bir şehir kalacağını mı sanıyorsun?
There's more men than we thought, all on Mirakuru.
Düşündüğümüzden daha çok adamı var. Hepsi Mirakuru almış.
Where'd you get the Mirakuru?
Mirakuru'yu nereden buldun?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]