Moist translate Turkish
660 parallel translation
Including the towels, not even slightly moist.
Havlular da dahil, küçücük bir nem bile yoktu.
The soil from your hometown looks so rich and moist today.
Memleketinden gelen toprak bugün bile bereketli ve nemli görünüyor.
A moist glass...
Buğulu cam.
Your eyes are moist, your voice blurred with feeling.
Yaşlı gözlerin, duygu yüklü titrek sesin.
Or are they moist and red like a pomegranate?
Yoksa nar gibi ıslak ve kırmızı mı?
Then she would dress, go to work as a clerk for an old-fashioned solicitor, a man named Maufry, who wrote to his clients by hand, making copies by the old moist-paper method.
Sonra giyinir, Maufry adlı eski kafalı, hala müvekillerine elyazısıyla yazan, eski ıslak kağıt yöntemiyle kopya çıkaran bir avukatın sekreteri olarak işe giderdi.
Still, the extraordinary emotions of Olinska haunt me... her disturbed looks, her eyes moist with tears.
Yine de, Olinska'nın perişan hali aklımdan çıkmıyor... o tedirgin bakışları, gözyaşlarıyla nemlenmiş gözleri.
A thousand eyes, all moist and dewy, share the lovely vision.
Binlerce nemli ve buğulu göz, aşkın görüntüsünü paylaşıyor. İşte o!
All the moist muzzles...
Hayvanların nemli ağız ve burunları...
Don't you see my moist lips, and my bosom heaving?
# Görmüyor musun ıslak dudaklarımı, inip kalkan göğsümü? #
Can't you see my moist lips, my trembling shoulder.
# Görmüyor musun ıslak dudaklarımı, titreyen omuzlarımı #
To wipe any part of your face that feels moist.
Yüzünde ıslak olan her yeri sil.
Never heard of a moist desert. Have you?
Çölde hiç rutubet duydunuz mu?
Yes, the sand's moist and it's easier to handle.
Evet, kum nemli olur ve daha çok ele gelir.
You think he's disgusting with his thick mouth and ugly body. His moist and pleading eyes.
Kalın dudakları, çirkin vücudu, nemli ve yakaran bakışlarıyla onu itici buluyorsun.
Imagine them lying there with moist thighs and breasts dreaming of those who control life in the outside world.
Düşün oracıkta yatıyorlar nemli kalçaları ve göğüsleriyle dış dünyadaki hayatı yönetenleri hayal ederek.
- Are you moist between your legs?
- Bacak aralarında ıslaklık var mı?
The proper way to eat a fig in society... is to split it in four... holding it by the stump... and open it... so that it is a glittering, rosy, moist... honeyed, heavy-petaled, four-petaled flower.
Toplum içinde incir yemenin en münasip yoluna gelirsek, onu dörde ayırırız. Kökünün olduğu yerden tutarız ve açarız. Karşımıza iç gıcıklayıcı, hoş kokulu, nemli, tatlı,..
The fissure, the yoni... the wonderful moist conductivity towards the center... involved, inturned....
Yarık gibidir, ihtiva eder. Tam merkeze indikçe harika bir nemle karşılaşılır. İçine alır, doyurur.
Futhermore, he argued, this would give a large boost to farmers, and a lot of fun for him, his friends, and Miss Moist of Knightsbridge.
Üstelik bunun çiftçilerin moralini çok yükselteceğini kendisi, arkadaşı ve Knightsbridge'li Bn. Nem'e çok zevk vereceğini ekledi.
With moist eyes, eric leaves this happy land To return to the harsh uneconomic realities Of life in the land of ljosa waters.
Gözleri yaşlı, Erik bu mutlu diyardan ayrılıp Ljosa Suyu topraklarının zor hayatına dönmek üzere yola koyuldu.
" Sleep the sweet, moist, dark night quiet son the deadly patients
"Sakin gölgeli bir gece, tatlı uyku"...
Let the sky over your heads be always blue and the ground under your feet moist with dew.
Başının üstündeki gök yüzü her zaman mavi olsun, ve ayağının altındaki toprak şebnemle nemlensin.
If it's moist, it's "yes", If it's dry, it's "no".
Altı ıslaksa, "evet" der, kuruysa, "hayır".
I'm just trying to keep the place moist.
Çimenleri sulamaya çalışıyorum.
You're already moist...
Şimdiden ıslanmaya başladın...
You're going to a moist paradise. Kiss!
Islak bir cennete gidiyorsun.
These first plants were simple algae that had developed cell walls thick enough for them to survive on moist boulders and gravels.
İlk bitkiler basit alglerdi. Nemli kaya ve taşlar üzerinde hayatta kalmalarını sağlayacak kalınlıkta hücre duvarları vardı.
All of them lived in wet, moist places and for a very good reason.
Hepsi ıslak ve nemli yerlerde yaşıyordu ve bunun geçerli bir sebebi vardı.
With such mechanisms as these, the first plants colonised the moist places of the world and green carpets bordered the lakes and rivers.
İlk bitkiler, bunun gibi tertibatlar sayesinde dünyanın nemli yerlerine yerleşti ve göl ve nehirlerin kıyılarında yeşil halılar oluştu.
The early jungles, filled with such creatures, were still only a few inches high, no more than a thick, moist carpet draping the sandspits and boulders.
Bu canlılarla dolu ilk ormanlar sadece birkaç santimetre boyundaydı. Kaya ve kumluklar üzerindeki kalın ve nemli halıların ötesi değillerdi.
A few will fall on moist ground and then germinate to produce a different kind of plant.
Bazısı nemli yerlere düşer ve farklı bir bitki çeşidi üretmek üzere filizlenir.
It can only live in moist conditions like these, and down on the ground it's easily cropped by plant-eating animals.
Sadece burası gibi nemli koşullarda yaşayabiliyor ve yerde de bitki yiyen hayvanlar için kolay bir besin kaynağı oluyorlar.
The moist air corrodes the concrete.
Nemli hava betonu çürütüyor.
Because it's the most moist tofu, if she can eat that without losing her lipstick, she's set.
En sulu tofu oymuş çünkü. Tofuyu, rujunu ıslatmadan yiyebilirse hazır olduğu anlamına gelirmiş.
There's a smell in the moist corridor like burnt leather.
Nemli bir koridorda, yanmış deri gibi bir koku.
As stars with trains of fire and dews of blood disasters in the sun, and the moist star upon whose influence Neptune's empire stands...
"Ateşin kervanıyla parıldayan yıldızlar... kanımın hakkı... " güneşteki felaket...
Helps keep his scales moist.
Pullarını nemli tutmasını sağlar.
With clasped hands and moist eyes... you're full of faith and repentance today.
Ellerinizi birleştirin, yaşlı gözlerle... inanç ve pişmanlıkla dolun.
I love your moist lips.
Islak dudaklarını seviyorum.
And as for onions administered in small quantities, warm and moist they help prolong the male erection in those who have not taken our vows, naturally.
Soğanlara gelince küçük miktarlarda, ılık ve nemli iken alındığında erkek ereksiyonunu uzatmaya yarıyor. Bizim yeminimizi etmemiş kişilerde elbette.
For crisp, yet moist potatoes... brown on one side, then turn over.
Cips için, hafif nemli patates... bir tarafı kahverengileşince, diğer tarafını çevir.
magazines, kleenex... breath mints, antacids, and moist towelettes.
Dergiler, kağıt mendil... Ferahlatıcı, mide ilacı, ve nemli tuvalet kağıdı.
I am lovely in a fluffy moist kind of a way and who would have it otherwise?
Benim tatlılığım pofuduk ve nemli bir biçimde. Kim başka türlüsünü isterdi ki?
To be gorgeous and high and true and fine and fluffy and moist and sticky and lovely, all you have to do is to believe that one is gorgeous and high and true and fine and fluffy and moist and sticky and lovely.
Gösterişli, elit, dürüst, iyi, pofuduk, nemli, yapışkan ve tatlı olmak için tek yapmanız gereken gösterişli, elit, dürüst, iyi, pofuduk nemli, yapışkan ve tatlı olduğunuza inanmak.
We travelled through that moist land accompanied by the tinkling of the bucket that hanged from the cart.
Nemli topraklardan geçtik arabadan çıkan tıngırtıların eşliğinde.
If I do change my mind, you will know because my breasts will be heaving and moist with perspiration.
Fikrimi değiştirirsem, anlarsın. Çünkü göğüslerim kalkmış ve terden ıslanmış olacak.
- Right. "The night was moist."
- Tamam işte "nemli bir geceydi"
Do you say "The night was humid" or "The night was moist?"
"Rutubetli bir gece" mi demiştin.
In the evening, cool, moist air...
Akşamleyin, serin, nemli hava çölün üzerine gelip geziniyor, hayat veren bir yağmur umudu getiriyor.
- Moist.
- Nemli.