Moot translate Turkish
291 parallel translation
It's a moot point.
- Belirsiz bir konu.
- I'll moot point'em.
- Gösteririm onlara belirsizliği.
- That's a moot point.
- Bu tartışmalı bir konu.
Open your moot, cough, breath...
Aç ağzını, öhö öhö de... Sırtını aç, nefes al...
Yes, but parse that in a Latin declension and my point is still moot.
Evet ama Latince incelenirse, söylediğim tarzda da münakaşa edilir.
Well, he didn't ask me to, so it's a moot point at best.
Ama sormadı yani belirsiz bir konu Diane.
BUT IT SEEMS LIKE A MOOT POINT, NOW.
Ama bu da tartışmalı bir konu.
the point is moot.
Ana fikir tartışılabilir.
Proposition 15 is hereby removed from the agenda and is rendered moot.
15 Numaralı Teklif kabul edilmedi. Yaptılar.
Mr. Clark, i'm afraid that's a moot point.
Bay Clark, bu, korkarım tartışmalı bir nokta.
Well, I guess that plan's moot.
Sanırım bu planın yattı.
It's a moot point, my friend.
Başka yolu yok, dostum.
In any case, it's all moot.
Her neyse, bunlar hep kuram.
It's a moot point at this juncture.
Bu bir tartışma konusudur.
Holding the rest of you was a moot point.
Geri kalanlarınızı tutmak da tartışmalı bir nokta haline gelmişti.
He appeared before me first time I presided over moot court at Yale.
Yale'de mahkemeye ilk kez başkanlık yaparken benden önce gelmişti.
However, it all may be a moot point.
Elbette bunu tartışmak için geç kalınmış olabilir.
Well, it's a moot point as I have only one tie to begin with.
Tartışmalı olan nokta ise sadece tek bir kravatım olması.
You were reading charges, which, whatever they might be, will be rendered moot by this writ.
Bay Holabird, suçlamalarınız, ne olursa olsun, tartışmalı olabilir.
That petition for a writ, Mr. Tappan, if, indeed, that's what it is, is moot unless and until an actual writ by some higher court, by some miracle, is granted.
Bu dilekçe Bay Tappan - tabii öyleyse - tartışmalıdır, mucize eseri bir üst mahkemeden yazılı emir gelene kadar tabii.
Trust me your problems are about to be rendered moot.
Bana güven, sorunların kısa bir süre sonra önemini yitirecek.
Containment may be a moot point.
Temizlik gereksiz olabilir.
I assumed I'd have children, but if Maris and I don't reconcile soon, the issue will be moot.
Hep çocuğum olacağını düşündüm. Ama Maris'le yakın zamanda barışmazsak, bu konu kapanacak.
And he's prepared his complaint so inexpertly as to render it moot.
Şikayetini tartışmaya bile değmeyecek kadar acemice hazırlamış.
- All right. I call. - Michael is lead counsel... in the Moot Court you're presiding over next week, Gene.
Michael mahkemende mübaşirlik işi için başvuru yapacak, Gene.
I mean, as long as I don't fuck up Moot Court, I think the job's mine.
İş için başvurduğumu biliyorsun. İşe girdim sayılır.
Further, since all prior charges were centered around the condition of the "entertainment center" and the ability of said business to operate freely the destruction of your client's office makes this discussion moot.
Ayrıca, önceki tüm suçlamalar "eğlence merkezi" formunu ve belirtilen işi serbestçe işletme kabiliyetini temel aldığı için müvekkilinizin ofisinin imhası bu tartışma ortamını yarattı.
- So my being sympathetic is moot.
- Yani? Yani benim hemen sempatik olmam gerekiyor.
It is, however, a moot point.
Yine de fazla bir önemi yok.
All right, look, this may be a moot point anyway.
Zaten olup olmayacağı şüpheli.
It's a moot point. We're not invited, thanks to Frasier's inept advice.
Orası tartışılır Frasier'ın her zamankinden saçma tavsiyelerinden biri sayesinde davet edilmedik bence.
Of course, the entire point may be moot anyway. How do I know there's anything more extravagant in here - than calendars and socks?
Ama önce bu pakette çorap ve takvimden başka şeyler de... bulunduğundan emin olmam gerekir
It's moot now, don't you think?
Önemsiz bir konu, öyle değil mi?
- Moot question.
- Orası tartışılır.
She didn't, so it's moot. It's not a problem.
Getirmediğine göre, sorun yok.
But then, I guess it's a moot point anyway, isn't it?
Ama o halde bir anlamı da yok değil mi?
Sam getting the bigger room... both of you liking Susie Borgeson- - and I think we all agree that one's moot.
Sonra, ikiniz de Susie Borgeson'a aşıktınız. Sanırım bunu tartışabileceğimiz konusundan hem fikiriz.
It's moot. No impact.
Bunun konuyla ilgisi yok.
- Moot.
- İlgisi yok.
Then this would all be moot,'cause you wouldn't be president, sir.
Bunların hepsi geçmişte kaldı, efendim. Başkan olamadınız.
Who cares? It's all fuckin'moot now.
Bunu tartışıyoruz şu an.
- Moot point.
- Tartışılır nokta
You know, I've got... moot court.
- Müzakerem var.
She recanted, so it's moot, along with my compassion.
Ama şikayetini geri alınca, tartışmalı bir durum oluyor.
I should moot the indictment, but I'll give the People seven days to link the bombing to the defendant.
Tutuklamayı kaldırmalıyım ama kaldırmıyorum. İddia makamına bombalama ve sanık arasındaki bağlantıyı ispat için 7 gün veriyorum.
Your theory on Raptors is good, but isn't all this conjecture kind of moot?
Raptorlar hakkındaki teoriniz iyi hoş da, bu varsayım dayanaksız değil mi?
The diamonds were a moot point... or were they?
Elmaslar ulaşamayacağımız bir yerdeydi. Ama güvendelerdi.
That is a moot point.
Bu tartışmalı bir nokta.
I got news for you. You might not have to worry... because it might all be moot.
Endişe etmene gerek kalmayabilir çünkü iptal olabilir.
This discussion is moot.
Bu tartışma uzayıp gitmeye açık.
But it's all moot now.
Ama artık her şey boş.