Mousey translate Turkish
45 parallel translation
After all she knows she's a mousey little thing.
Herşeye rağmen çekingen olduğunu biliyor.
Keep talkin', mousey.
Devam et bakalım, farecik.
Mousey, you just struck out.
Farecik, üç hakkını da kullandık.
Come here, you little mousey-pie.
Buraya gel, küçük turta.
.. honey, mousey..
... bir tanem, tavşanım...
- Some stuck up, pinche, ice princess and a mousey little office clerk!
- Burnu havada bir buz prensesiyle fare gibi bir sekreter!
- Duh! Don't you want to see the Christmas window at Mousey's?
- Mousy'i görmek istemiyor musun?
Mousey's Christmas spectacular!
Fareciğin Noel Özel Şovu.
Woodpeckery the woodpecker, Mousey the mouse, and Chickadee-y the chickadee, all made the forest their house.
Ağaçkakanın adı Ağaçkakancık, farenin adı farecik, Ve kuşun adı Kuşçuk, hepsi ormanı ev edindiler.
What is it, Mousey? Our Christmas tree doesn't have a star.
Yılbaşı ağacımızın yıldızı yok.
My name is Mr. Mousey.
Benim adım Bay Farecik.
Yeah, we got to get the mousey warm for the snake.
Evet, fareciği yılan için ısıtmamız lazım.
This little mousey belongs to you.
Bu küçük farecik sizin sanırım.
Mousey and Catsy, aren't they great?
Farecik ve Kedicik, ne kadar harikalar değil mi?
So Timmy here has been getting down with that little mousey girl at work. Right in her office.
Timmy yeni işe başlayan fare dişli kızla ofisinde yatmaya başladı.
You, "Mousey."
Sen Fare suratlı.
There wasn't a dwarf named "Mousey."
Fare suratlı isimli bir cüce yoktu ki.
Mousey, suction.
Fare suratlı, aspire et.
Mousey, get a repeat CT stat.
Fare suratlı, tekrar tomografi iste.
Mousey, why did Russell opt for an endovascular repair of this ulcer?
Fare suratlı, Russell neden bu ülsere endovasküler onarım yapmayı tercih etmiş?
Mousey, hold this back here, like this.
Fare suratlı, şunu şu şekilde tut. Güzel.
Ooh, Mousey coming up from behind.
Fare geriden geliyor.
Mousey?
- Fare Surat mı?
Hi, I'm Mousey.
Merhaba, ben Fare Surat.
Mousey?
Fare Surat mı?
Frigid and Mousey are here.
Frijit ve Fare Surat buradaymış.
What, Mousey?
Ne, Fare Surat mı?
Anna blamed it all on another girl, Mousey... but no one could find out who she was.
Anna bütün suçu diğer kıza, Fare Surat'a attı ama hiçkimse onun kim olduğunu bulamadı.
Did you have a girl named Mousey at your school?
Okulunuzda Fare Surat isminde bir kız var mıydı?
You saw Mousey, right?
Fare Surat'ı gördün, değil mi?
There's no Mousey, Anna.
- Fare Surat diye biri yoktu Anna.
Here it is, a little mousey.
İşte burada. Ufak bir fare.
No, Mousey.
Hayır, Fare surat.
Mousey, no.
Fare surat, hayır dedim.
Mousey, no!
Fare surat, sakın bak!
I see Little Miss Mousey, who's gonna end up fucking the freak.
Küçük safımı görüyorum şu ucube ile sikişecek.
As in, like, this little mousey thing. As in this phone.
Veya bu fare, bu telefon gibi.
She's mousey, looks just like a mouse.
Çok ürkek bir tip, aynı farelere benziyor.
Mousey nudged my smelly belly...
Farecik pis kokulu göbeğimi dürttü.
Little mousey took the cheese.
Ufak fare peyniri kaptı.
I've gone back to our comfortable mousey brown.
Alıştığımız küllü kahveye geri döndüm.
For Mousey Poppins.
Mousey Poppins için.
Oh, my gosh, Mousey!
Aman Tanrım, Farem!
This little mousey made too much noise. - Squeak squeak squeak...
Bu küçük fare çok fazla ses çıkardı.
He was a bit of both, you know, kind of mousey.
Her ikisinden de biraz.