Necklace translate Turkish
4,028 parallel translation
He left Edie's necklace because he wanted me to know that it was him.
Edie'nin kolyesini oraya bıraktı, çünkü onun olduğunu bilmemi istedi.
That necklace is almost as grand as mine was when I was queen.
Ben kraliçeyken sahip olduğum kadar büyük kolyen var.
But if you think it's because of that necklace - -
Eğer kolyeyle ilgili olduğunu düşünüyorsan...
Why would a necklace that your mob-boss father Gave your pregnant teenage mom upset you so much That you're hanging upside down like a bat?
Neden mafya babanın, zamanında hamile annene verdiği bir kolye seni bir yarasa gibi baş aşağı duracak kadar üzsün ki?
Necklace?
Kolye?
No, that's right - a necklace - to tie her up with it.
Evet kolye alıp bir güzel "takmışsındır"!
This necklace, it's gorgeous...
Bu kolye, muhtesem...
I saw a photo of your father and your uncle together, and after I saw the necklace during out wedding photos, I finally understood.
Babayin bir tane resmini gördüm ve amcan ile birikte ve kolyeyi gördükten sonra dügün fotograflari sirasinda, sonunda anladim.
Your necklace was actually a very important cultural artifact, so we've already sent it back to the New York museum.
Kolyen gerçekten çok önemli kültürel el yapımıydı. Böylece biz onu tekrar New York Müzesi'ne gönderdik.
That necklace was the last thing my father every gave me.
Kolye babamın bana verdiği son şeydi.
She was clutching her pearl necklace when they found her.
Onu bulduklarında inci kolyesini sıkı sıkı tutuyordu.
There was a woman that identified you as someone she took a picture with, and then discovered her necklace was gone.
Senin gibi birisiyle fotoğraf çekildiğini, sonra da kolyesinin gittiğini farketmiş. Seni teşhis etmiş.
Why are you wearing that weird necklace?
O garip kolyeyi niye takıyorsun? Bunu hep takarım.
Just bury the necklace and move on.
Kolyeyi gömün ve devam edin.
And give me that necklace back!
Bana kolyeyi geri ver!
You'll probably rate at least a necklace.
En azından bir gerdanlık edersin.
My necklace.
Kolyem.
There's a horse necklace in there too.
İçinde at kolyesi de var.
Three bracelets and once necklace.
Üç bilezik, bir de kolye.
You used a necklace to bribe a 15-year-old girl to get her to do what you want and I'm the bad guy?
15 yaşında bir kıza istediğini yaptırabilmek için rüşvet olarak bir kolye kullanıyorsun ama kötü adam ben mi oluyorum?
Now I can't kill my dad because that would make him a martyr and she'd walk around for the rest of her life wearing a necklace with his face on it.
Artık babamı da öldüremem çünkü bu onu şehit yapar ve Sam boynunda babamın resminin olduğu bir kolye ile ömür boyu dolaşır.
That necklace doesn't even cost that much.
O kolye o kadar pahalı değil.
Isn't for the necklace.
Kolye için vermiyorum.
No rings, just a tennis bracelet and a necklace that says "Wine Chick."
Yüzük yoktu, sadece tenis bilekliği var. Bir de üstünde "Şarap Gibi Hatun" yazan bir kolye.
- Where did you get that necklace?
- Bu kolyeyi nereden aldın?
Got some new big necklace.
Birkaç yeni büyük kolye almış.
Oh, Mom, yeah, the necklace isn't for you ; it's for Sabrina.
Anne, kolye sana değildi Sabrina'ya.
The macaroni necklace doesn't go to the person who knows the date that Hope switched from diapers to big-girl pants.
Hope'un çocuk bezinden büyük kız iç çamaşırına geçtiği tarihi bilene, makarnadan yapılmış... -... kolyeyi hediye vermiyoruz.
I think you're acting pretty silly over a macaroni necklace.
Bu kolye işini fazla abartıyorsun.
It's not about the necklace, Jimmy.
Konu kolye değil, Jimmy.
That's why I'm gonna keep the necklace that Hope made.
Bu yüzden Hope'un yaptığı kolye bende kalıyor.
- And what's with that stupid necklace?
- Ve o aptal kolye de neyin nesi?
Snotlout, would you leave the necklace?
Snotlout, kolyeyi bırakır mısın?
Where did you get that necklace?
O kolyeyi nereden aldın?
That necklace look familiar?
Bu kolye tanıdık geliyor mu?
Ah! You give me back that necklace.
O kolyeyi geri ver.
Annie stole Elizabeth Morehouse's diamond necklace.
Annie Bayan Morehouse'un elmas kolyesini çaldı.
Mrs. Morehouse gave me that necklace.
Kolyeyi Bayan Morehouse verdi.
You sit here and do not move and, when I come back, we'll return this necklace to Mrs. Morehouse.
Burada otur ve kıpırdama. Geri geldiğim zaman bu kolyeyi Bayan Morehouse'a geri vereceğiz.
My mom was a scientist, And, uh, she... She used to wear a necklace
Annem bir bilim insanıydı ve o üzerinde chimera bulunan bir kolye takardı.
The other day, when you Mentioned your mother's necklace.
Geçen gün, annenin kolyesinden bahsettiğinde.
But she had the same necklace.
Soyadını hiç öğrenemedim, ama onda da aynı kolyeden vardı.
A necklace one week, a watch strap the next month, a bracelet or two.
Bir hafta bir gerdanlık, sonraki ay saat kordonu, bir ya da iki tane de bilezik.
A wedding necklace around the neck.and a hint of lust in the eyes.
Boynunda kolye, gözlerinde şehvet.
Dad, I made you this necklace.
Baba, sana kolye yaptım.
It's the only reason that they would steal her necklace.
Kolyeyi çalmalarının tek nedeni bu.
You know, maybe make it into a necklace, or... oh, maybe like a... a diamond stud earring.
Belki kolye yaparım, ya da bir pırlanta küpe.
- Where'd you get that necklace?
- Bu kolyeyi nereden aldın?
- Kyle : That necklace look familiar?
- Bu kolye tanıdık mı?
All right, so where are we with the necklace?
Kolyeyle ilgili elimizde ne var?
While you're here, this necklace look familiar?
Buraya gelmişken, bu kolye sana tanıdık geliyor mu?