English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Negligible

Negligible translate Turkish

121 parallel translation
that despite all our precautionary measures, we seem to believe it is hardly necessary for us to proceed unless we receive an ipso facto that is not negligible at this moment. Quotes, unquotes and quotes.
tarafımızdan başka bir işlem yapılmasına gerek yoktur, burada, önemsenmeye değmeyecek durumlar farklı, tabii ki, alıntı, alıntı sonu ve tekrar alıntı.
You seem to have everything except perhaps the negligible item of proof.
Her şeyin var gibi görünüyor muhtemelen önemsiz bir kanıt aracı olması dışında.
Negligible.
Önemsiz.
Almost negligible.
Neredeyse önemsiz.
Apart from reproduction, a man is a negligible factor in the woman's world.
Üreme hariç, kadının dünyasında önemsiz bir unsurdur erkek.
But this much is negligible.
Ama bu kadarı göz ardı edilebilir.
My practice is negligible.
Benim muayenehanem mühim değil.
My report will point out Antonsson's culpability as negligible.
Raporum Antonsson'un suçunu kayda değmez olarak gösterecek.
If the planets were really to scale in such a model as grains of dust it would then be entirely clear that a comet entering the inner solar system would have a negligible chance of colliding with a planet in only a few thousand years.
Gezegenler bu modelde gerçekten ölçekli yapılmış olsaydı toz tanesi kadar o zaman bir kuyruklu yıldızın iç güneş sistemine girip bir gezegene çarpmak için ancak birkaç binyılda bir zayıf bir şans yakaladığını görmek çok daha kolay olurdu.
The drop in power is definite, Captain, but negligible.
Enerjideki düşme kesin ama ihmal edilebilir.
but of course they're fools to themselves because the rate of interest over 10 years on a piece of moss or a dead vole is almost negligible.
Elbette aptallıkları kendilerine. Çünkü bir parça yosunun ya da tarla faresinin 10 yıldaki faizi yok denecek kadar az.
In this time of peace, the decision to sacrifice one's own life for the sake of revenge on the part of 56 men is by no means negligible.
Sulh zamanında, her biri hayatını intikam uğruna feda etmeye, karar vermiş olan 56 kişi hiç de yabana atılır değil.
I'm sure our own IQ's... ... are far from negligible.
Bizim zekâ seviyemizin yerlerde olduğundan eminim.
Probably negligible, But here is a tray with a plate and a glass.
Muhtemelen önemsiz bir şey, fakat şurada üzerinde bir tabakla bir bardak bulunan bir tepsi var.
It leaves a negligible trace.
Gözden kaçacak kadar az kalıntı bırakır.
- Negligible.
- Göz ardı edilebilir.
Negligible.
Göz ardı edilebilir riskler.
The cost would be negligible, and, uh, it would be a shame to waste all the work that's been done, wouldn't it?
Çok küçük bir miktara mâl olur, bugüne kadar verilen emekleri hebâ etmek yazık olur.
We are having a negligible effect.
İhmal edilebilir bir etki yapıyoruz.
Negligible power readings.
Önemsenmeye değmeyecek güç okumaları.
However, the beings may perceive them as negligible noise, rather than an attempt at communication.
Buna rağmen, varlıklar bunu bir iletişim girişimi yerine ihmal edilebilir gürültü olarak algılayabilirler.
Energy output is negligible, sir.
Enerji çıkışı önemsiz düzeyde.
"Being of negligible ancestry..." I like that, nice touch.
"Adı sanı duyulmamış ataları olan biri olarak..." Sevdim bu kısmı.
And you know, it wasn't all passion. There was some negligible commercial interest involved, but all the passion, that was perfectly real, and kind of sweet in a way.
Bilirsin tamamen tutku değildi birazcığı da mesleki gerekliliktendi ama tutku kısmı tamamen gerçekti bu da hoştu yani.
Direct hit, but negligible damage.
Aralıksız ateş aldık ; fakat hasar önemsiz.
Damage to vessels was negligible.
Gemilerdeki hasarlar göz ardı edilebilecek kadar.
.. the weight of all that goods was negligible so we left it there.
Bu malların ağırlığı yeterli değil.
A three percent increase is negligible.
% 3 artış önemsemeye değmez.
In daily life that chance is negligible.
Günlük hayattaysa bu şans önemsizdir.
- Negligible.
- Lafı bile olmaz.
No, but the difference is negligible.
Hayır, ama fark anlaşılamıyor.
The probability of being in the Delta Quadrant, 7 5,000 light-years from last confirmed location, is negligible.
Son onaylanan yerden, 75,000 ışık yılı uzakta olmaktan bahsetmek önemsiz.
Probability of being in the Delta Quadrant, 7 5,000 light-years from last confirmed location, is negligible.
Delta Çeyreğinde bulunma ihtimali, yetmiş beş bin ışık yılı uzakta olma konusu önemsiz.
Probability of being in the Delta Quadrant remains negligible.
İhtimaller çerçevesinde, Delta Çeyreğinde bulunmak, önemsiz.
The damage is negligible.
Doğrusu önemsiz bir kayıp.
Doctor, both the IMC Board and the SI team reviewed the material and concluded that the design impact is negligible.
Doktor, hem IMC hem de SI ekibi materyali gözden geçirdiler ve dizayna etkisini önemsiz buldular.
Height difference is negligible.
Boy farkınız önemsiz.
I consider the risk pretty negligible, considering the fact...
Bence risk önemsenmeyecek kadar az, diğer durumu düşündüğümüzde...
The concentration of isotopes is nearly negligible.
İzotop yoğunluğu hemen hemen göz ardı edilebilir.
The chances of meeting a Dominion ship are negligible.
Dominion gemisiyle karşılaşma ihtimalimiz çok düşük.
That would be three productions with a negligible increase.
Bu önemsiz bir artışla üç prodüksiyon anlamına geliyor.
I don't consider an increase of two pounds per week over 12 months negligible, George.
12 ay üzerinden haftada iki pound artışa önemsiz demezdim George.
It appears to have entered a stable core within the anomaly, where gravimetric forces are negligible.
Anomali'nin dengeli çekirdeğine girmiş gibi görünüyor, ve çekimsel kuvvetler önemsiz sayılabilecek düzeyde.
I don't feel like a negligible little scrap... floating around in some kind of empty void With no sense of connected-ness to anything... around me except by virtue of whatever little philosophies I can scrape together on my own
Kendimi hiçbirşey ile bağlantısı olmadan boşlukta uçan... değersiz bir kağıt parçası gibi hissetmekten... etrafından topladığı küçük felsefeler sayesinde kurtulan biri gibi görmüyorum.
Their explosive force would be negligible.
Patlama güçleri etkili olmayabilir.
Negligible. "
Önemsiz. "
Negligible?
Önemsiz mi?
He'll try something cute like negligible but not insignificant physical contact.
Sonra şirin bir şey söyleyecek. Küçük ama belirsiz olmayan fiziksel bir temasta bulunacak.
You know the chances are negligible.
O olasılık önemsenmeye bile değmez.
Things of negligible monetary value, but great spiritual value to the Church... ancient devotional texts,
Parasal değer açısından yani. Ama hepsi kilise için değerli şeylerdir. Eski metinler.
It's negligible.
Önemli değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]