English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Negotiable

Negotiable translate Turkish

464 parallel translation
- Everything's negotiable.
- Pazarlık edebiliriz.
Those bonds are negotiable as money, and they're gone.
O tahviller parayla aynı değerde ve artık yoklar.
Will negotiable bonds be acceptable?
Ciro edilebilir bono olabilir mi?
Negotiable, too.
Tartışılabilir de.
30,000... but it's negotiable.
30,000'e hallolur. Biraz daha düşürülebilir ama.
The contents of that train are as negotiable as gold, and more valuable.
Bu trenin taşıyacakları, altın kadar değerli. Belki de daha değerli.
Constructive owners have no safekeeping, especially not when delivering negotiable instruments.
Müspet sahipler, özellikle devredilebilir mülklerin teslimi sırasında, hamilik yapamazlar.
Negotiable bonds.
Kıymetli evrak.
Now, he's got negotiable bonds in his safe.
Kasasında kıymetli evraklar var.
Here's a certified cheque, $ 50,000, negotiable anywhere in the United States.
İşte onaylı çekin, $ 50,000 Birleşik Devletler'de istediğin yerde bozdurabilirsin.
Mr. Sawyer, the power of attorney. - And your negotiable bonds into a joint safe deposit box.
Bay Sawyer, vekâletnâme lütfen... ciro edilebilir senetlerini, ikinizin ortak yetkili olduğu bir kiralık kasaya koymalısınız.
That matter is, up to a certain point, negotiable.
İşte o sorun belli bi noktaya kadar, tartışılır.
Piecework is non-negotiable!
Parça başı devam ettirilemez!
We're trying to work out a negotiable formula for two years... with no help from you people in the Urban Affairs Division, I might add.
İki yıldır bir şekilde onlarla anlaşmaya çalışıyoruz. Tabii siz İmar Bakanlığı'ndakiler bu konuda bize pek yardımcı olmuyorsunuz.
Non-negotiable bonds.
Devredilemez tahviller.
Everything's negotiable.
Herşey görüşülebilir.
It was negotiable.
Pazarlık payı içindeydi.
That's 30 bucks apiece, guys, and it ain't negotiable, see?
Adam başı 30 papel beyler, pazarlıksız, anlıyor musunuz?
Non-negotiable, as usual.
Her zaman olduğu gibi, pazarlık yok.
You see, my prices are not negotiable.
Benim ücretim pazarlığa açık değildir.
My father says, "Everything is negotiable," Pee-wee.
Babam, "konuşarak herşey halledilebilir" dedi Pee-wee.
Everything is negotiable.
Sorunlar halledilir.
Yes, I took the pension and welfare fund, I converted it to cash and negotiable bonds just like you said, but I don't like it, Michael.
Evet, emeklilik fonunu ve senetleri dediğin gibi paraya çevirdim, ama hoşuma gitmiyor Michael.
it's negotiable.
Pazarlık yapılabilir.
That point is negotiable.
Hiç sanmam. - O noktayı konuşabiliriz.
Like most things, it's negotiable.
Çoğu şey gibi pazarlığa tabi.
Returning the children is non-negotiable.
Çocukların geri verilmesi pazarlık konusu edilemez.
( Stammers ) is the rent okay? - It's negotiable...
Kira tamam mı?
Not negotiable.
Tartışma istemem.
But I need the code key because I am interested in the $ 640 million in negotiable bearer bonds that you have locked in your vault and the computer controls the vault.
Ama şifreye ihtiyacım var..... çünkü 640 milyon $'la ilgileniyorum. Devredilebilir hamiline senetlerin içinde saklandığı bir kasanız var..... ve bu kasayı da bilgisayar kontrol ediyor.
His plan, of course, is to steal 90.000 pounds worth of negotiable securities of the Belgravian and Overseas Bank.
Planı, elbette ki, Belgravia ve Deniz Aşırı Bankası'nın 90 bin sterlin değerindeki ciro edilebilir tahvillerini çalmak.
We'll make a bed of our negotiable securities... and do the wild thing.
Bud'ın okulu güzel gidiyor- - evimiz nerede, Al?
- Our computers are non-negotiable.
- Veri bankalarımızı pazarlık konusu etmeyiz.
The terms were 100 million in negotiable bearer bonds from each of you.
Şartlar şöyle, her birinizden.. .. hamiline yazılı 100 milyon dolarlık tahvil.
It's not negotiable, Sandy.
Tartışmak bile istemiyorum Sandy.
Everything is negotiable.
Aşkımın ve sana olan sadakatimin bir sembolü olarak tak.
Why do I sense that this isn't a negotiable position?
Nedense müzakereye kapalı bir durum seziyorum.
This offer is non-negotiable and final.
Bu teklif ciro edilemez ve sonuncu.
Grace, I'm gonna need a first-class seat, passport, 10,000 in cash, put that with the negotiable papers, if you would.
Çok şükür. Birinci sınıf bir koltuğa pasaport ve 10,000 nakite ihtiyacım var. Eğer mümkünse anlaşmayla birlikte koyun.
A guy could take- - like anything else, it seems to me, that is negotiable, a guy could sell them.
Adamın teki alır... Herhangi bir şey gibi, bence tartışılabilir ama satabilir.
It's non-negotiable. You know how I know?
Nereden mi biliyorum?
They're non-negotiable.
Hayır, tartışma istemiyorum.
Theft and disposal of millions in negotiable bearer bonds.
Hırsızlık ve hayali milyon dolarlarla pazarlık.
The price is not negotiable.
Pazarlık yok.
Everything's negotiable.
Her şey için pazarlık edilebilir.
Everything is negotiable.
Herşey tartışılabilir.
Non-negotiable.
Pazarlıksız.
Where are the gold bars the diamonds, negotiable bearer bonds, the money?
Altın külçeleri nerde elmaslar, bonolar, tapular, para?
I must tell you that this one is not negotiable.
Şunu söylemeliyim ki... bu konu tartışılamaz bile.
- These things are negotiable.
- Bu şeylerde anlaşılabilir.
Why don't we get any negotiable securities, Al?
Waukegan'da bir tavuk restoranı oldu bilmemi beklemiyordun değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]