Nephew translate Turkish
4,582 parallel translation
He was trying to correct a bad impression he felt he might have made with his nephew a few nights earlier.
Birkaç gece önce yeğeni üzerinde yarattığını düşündüğü kötü izlenimi düzeltmeye çalışıyordu.
You got shanked in jail on Santana's order, where you were being held for taking the fall for his narcotics possession, approximately ten days after you buried your sister, who threw herself off of a roof with your nephew
Hapiste bıçaklanmanın nedeni Santana'nın emir vermiş olması. Hapiste olmanın nedeni onun uyuşturucusunun arabada çıkması. Bütün bunlar da Los Lordes'in ikinize verdiği hayatı yaşamaktansa kendini ve senin yeğenini bir binanın çatısından atan kardeşinin cenazesinden aşağı yukarı 10 gün sonra oldu.
- But... I cannot help you with your nephew's admission.
- Ama yeğeninizin kabul edilmesinde yardımcı olamam.
What about your nephew Marc?
Yeğenin Marc'tan ne haber?
And... oh, yeah, my nephew's cap guns.
Bir de yeğenimin oyuncak silahı var.
Don't play with your nephew's life, brother
Yiğeninin hayatıyla oynama kardeşim
- Drowning. And what did Carla think happened to her brother-in-law and her nephew?
Peki Carla eniştesi ve yeğenine ne olduğunu düşünüyordu?
Carla was looking for her nephew.
Carla yeğenini arıyormuş. Evet.
Hoping one of those boys was her nephew.
Çocuklardan birinin yeğeni olmasını umuyordu.
But I suppose distant nephew is probably more accurate.
Ama sanırım uzaktan yeğenim desem daha doğru olurdu.
Visiting a brothel with your infant nephew.
Yeğeninle kerhane ziyaretleri.
She wants me to work out my issues with our father before this big family party she's planning for my nephew's first Christmas.
Yeğenimin ilk Noel'inde vereceği büyük aile partisine kadar babamla aramızdaki sorunları halletmemi istiyor.
I'm looking out for my favorite nephew, making sure no one has a crossbow aimed at your throat.
En sevdiğim yeğenime göz kulak oluyorum. Kimsenin, boğazına bir ok saplamadığından emin oluyorum.
My nephew could hack into the government data base.
Ufak yeğenim bile bunu yapabilir.
My nephew is very precious to me.
Yeğenim benim için çok değerlidir.
You've got your nephew.
Yeğenin de sende.
We've got the girl, you've got your nephew.
Biz kızı, sen de yeğenini aldın.
He's my nephew.
O benim yeğenim.
My nephew hates face reading.
Yeğenim bu tarz şeyleri duyunca sinirleniyor.
But when the owner, their friend and fellow crew mate, Norman Dagby, died and the complex was inherited by his evil nephew Ed, our tenants acted in concert to get rid of him.
Ama mülk sahibi, kadim dostları, eski çalışma arkadaşları Norman Dagby öldü ve site kötü yeğen Ed'e kaldı.
Your nephew.
Yeğeninden.
We can't identify a dead girl, my nephew is moving to Texas with a Strawberry, and I might have to wear my uniform to work.
Ölü bir kızın kimliğini bulamıyoruz. Yeğenim, Çilek ile Teksas'a taşınıyor. Bir de üniformalı işime geri dönebilirim.
Not in front of the nephew, Maura.
Yeğenimin önünde değil, Maura. Bana ver.
Sophie tells me that the witches put a hex on his nephew Sean, made it seem like he was slowly losing his mind, in order to distract Kieran while they kept planning for the harvest.
Sophie'nin söylediğine göre yiğeni Sean'a bir büyü yapmışlar. Yavaş yavaş aklını kaçırmasına neden olarak, böylece Hasat zamanı için planlarını sürdürürken Kieran'ın dikkatini dağıtmayı amaçlamışlar.
So they attacked Kieran's nephew.
Yani Kieran'ın yiğenine mi saldırdılar?
After his nephew's massacre in the church, he was so torn up, he left town just before the harvest, but on his way out, he came to me, and he asked me to stop the harvest.
Yiğeninin kilisede yaptığı katliamdan sonra resmen yıkıldı. Hasat'tan hemen önce şehri terk etti. Fakat gitmeden hemen önce yanıma uğradı.
What if I told you that Agnes was the answer to a question you've been asking since you ran screaming from this town, that she is the witch who hexed your nephew Sean?
Sana, buradan gittiğinden beri cevabını bulabilmek için bas bas bağırdığın sorunun cevabının, Agnes adındaki cadının bu katliamdaki sorumlu kişi olduğunu ve bunu da yeğenin Sean'a büyü yaparak gerçekleştirdiğini söylesem düşüncelerin değişir mi?
Fiona destroyed their vehicle and left with your mother and your nephew.
Fiona arabalarını mahvetmiş. ve annenle yeğenini oradan götürmüş. Michael, neler oluyor?
And your nephew Charlie's a lovely boy.
... ve yeğenin Charlie de tatlı bir çocuk.
If you get caught, it won't matter that you're Jedikiah's nephew.
Eğer yakalanırsan, Jedikiah'nın yeğeni olmanın önemi olmaz.
By busting the bastard's alibi, nephew!
Piçin suç zamanı mazeretini bozarak, yeğenim!
My nephew just tweeted a video of some stoned idiot doing a cannonball in the grass at that.
Yeğenim sarhoş bir salağın, Gülle taklidi videosunu twetlemiş,
What's that got to do with my nephew?
- Bunun yeğenimle ne alakası var?
I'd feel the same way if it was my nephew.
Benim yeğenim olsaydı ben de endişelenirdim.
Barbara Fishman's neighbor's nephew saw that movie.
Barbara Fishman'ın komşusunun yeğeni o filmi izlemiş.
I haven't the foggiest but I tell you, I never liked that nephew of his.
- Hiçbir fikrim yok ama dinle beni. Bu yeğeni hiç sevmedim.
It's the nephew.
- Yeğeni geldi.
Jack says his nephew's gonna take care of us.
Jack yeğeninin bize göz kulak olacağını söyledi.
Maybe that nephew is not all that bad.
Belki de yeğeni, o kadar kötü biri değildir.
The nephew's allergic to cats, right?
Yeğeninin kedilere alerjisi vardı, değil mi?
That nice nephew of yours - has made all the arrangements.
Yeğeniniz her şeyi halletti.
I'm certain your nephew will explain everything to you.
Yeğenininizin size her şeyi açıklayacağından eminim.
The nephew's back with a nasty-looking machine.
Yeğen korkunç bir aletle geri dönmüş.
Appreciate you bringing your nephew in to talk to us.
Yeğeninizi konuşmaya getirdiğiniz için sağ olun.
Take it to your nephew or whatever.
Yeğenine falan verirsin artık.
I had, like, flashes of my brothers, my nephew, fires.
Kardeşlerimin, yeğenimin, yangının görüntülerini gördüm.
Your nephew triggered memories.
Yeğenin hatıralarını canlandırdı.
Catherine, my nephew might be in that building,
Catherine yeğenim o binada...
And you wouldn't have been able to save your nephew.
Ama o zaman yeğenini kurtaramazdın.
Ben's my nephew.
Elbette.
- For my nephew.
Yeğenim için.