Nerve translate Turkish
5,113 parallel translation
2010... A nerve gas attack on an American military base in Doha.
2010 yılında Doha'daki Amerikan Askeri Üssü'ne sinir gazı ile saldırılmış.
You were the - - holy shit, there really are nerve gas canisters up here!
Sen - - hassiktir, burda gerçekten sinir gazı kutuları var!
Is he- -? Ugh, this is totally nerve-racking.
Bu çok sinir bozucu.
Swear to God, you people make me wanna pump nerve gas through the vents.
Cidden, havalandırmaya sinir gazı veresim geliyor sizin yüzünüzden.
- You know, that was, I think, maybe, probably because the missiles are definitely tipped with VX nerve gas.
Füzelerin ucuna kesinlikle VX sinir gazı konduğu içindir.
And unless my demands are met I will launch my nerve gas missiles on New York, Washington and Miami in 11 hours and- - Oh, look at that, 11 minutes.
Taleplerim karşılanmadığı sürece... Sinir gazı füzelerimi New York, Washington ve Miami'ye yollayacağım. 11 saat içinde ve şuna bakın ki 11 dakika içinde.
Uh, I wish you wouldn't launch nerve gas missiles on New York, Washington- -
Keşke o sinir gazı füzelerini... New York, Washington...
When the whole time you knew this crazy Murphy character was gonna bomb New York with nerve gas?
Başından beri çılgın Murphy'nin New York'a sinir gazı bombası atacağını biliyor muydun?
But if my homeowners policy covers nerve gas attacks, that's a win-win.
Ev sahibi sigorta sözleşmem sinir gazı saldırısını kapsıyorsa kazan-kazan olur.
So my question ignoring the obvious one of why an ocean research lab has nerve gas missiles in the first place, ahem is how many men does Murphy have?
Neden bir okyanus araştırma laboratuvarında sinir gazı füzeleri bulunur ki sorusunu es geçersem... Murphy'nin kaç adamı var?
About a half-drunk first-time-driving-a-submarine idiot taking me to the bottom of the ocean to face 40 eco-terrorists led by a crazy person who's about to bomb the entire East Coast with nerve gas?
Yarı sarhoş, ilk kez denizaltı kullanan bir aptal beni, bütün doğu kıyısını sinir gazıyla bombalamaya hazırlanan çılgın bir insan tarafından yönetilen 40 çevreci-teröristle yüzleşmeye götürürken mi?
Well, apparently they bought a bunch of nerve gas missiles and hid that expense in the budget.
Anlaşılan birkaç sinir gazı füzesi almışlar ve bu harcamayı bütçeye yedirmişler.
- Do you know how many nerve endings Are in the foreskin of a penis?
Sünnet derisinde ne kadar çok sinir ucu varmış biliyor musunuz?
today is the best day to get up the nerve, even if its, um, to do that thing that you said.
bugün gerilmek için harika bir gün ne derseniz deyin, öyle.
No, really, maybe there was some situation in your life when, let's say, you didn't have the nerve to say something to someone, like maybe just I love you.
Gerçekten belki hayatınızda bazı durumlar vardır ve birine söyleyemiyorsunuzdur
I'm pretty sure this song will help you get out there and get up your nerve, or at least try.
Eminim bu şarkıyı hepiniz seveceksiniz sinirlerinizden gerilin
She has so much nerve.
Çok patavatsız.
All nerve activity in her head... Just stopped.
Beynindeki tüm sinirsel aktiviteler öylece durdu.
I'd say the most nerve-racking thing is really the bumps.
En sinir bozucu şey ise tümseklerdir.
You got some damn nerve.
Ne kadar da cüretkârsın.
IT'S GOT NERVE ENDINGS.
O hissediyor.
I'd hit a nerve with him.
Onun sinirine dokunan bir şey demiştim.
Ramos boy lost his nerve, ratted out Roy to the Ewings.
Ramos cesaretini kaybetti, ve Roy'u ewinglere ispiyonladı.
Look at that. 'Its brain contains about 500 million nerve cells,'about the same as a dog's.'
Beyninde yaklaşık 500 milyon sinir hücresi bulunuyor.
But then she had the nerve to call him a creep, like she was too good for him.
Ama sonra sinirlenip ona sapık dedi. Sanki onun için fazla iyi biriymiş gibi.
It created a compression of the medial nerve inside.
Bu orta sinirlerinde içten basınç oluşturmuş.
The nerve!
Sinir şey!
You really have the nerve to put up your salon here!
Buraya salon açmaya cüret ettin demek!
This is nerve-racking!
Sinirlerim bozuldu!
You got some nerve saying that to me.
Bu zırvalığı bana nasıl söylersin.
Nobody'd have the nerve, that's how they all see it.
- "Kimde o cesaret" diye bakıyorlar.
It's not what we expected, but we keep our nerve.
Beklediğimiz bu değildi ancak soğukkanlılığımızı korumalıyız.
And then she had the nerve to imply that my kid's not gonna get into a decent college!
Senin çocukların asla iyi bir üniversiteye gidemiyecek!
You have some nerve showing up here just to schmooze with the tenure committee.
Kadro komitesiyle çene çalmak için buraya kadar gelmene inanamıyorum.
In the darkness, the wolves lose their nerve, and the thief helps herself.
Karanlıkta kurtlar cesaretlerini kaybederler ve hırsız da rahatına bakar.
You would not believe how many nerve endings are...
Ne kadar çok sinir ucu olduğunu tahmin edemezsin...
You've got a lot of nerve after what you guys pulled.
Sebep olduğun onca şeyden sonra iyi cesaret etmişsin.
What we need to avoid is the optic nerve.
Kaçınmamız gereken kısım ise optik sinir.
You got some nerve asking for any more of this family's blood.
Ailemizin kanından daha fazla istediğine göre epey yüzsüzmüşsün.
You got the nerve to come in here with your fancy education and your belt and your shoelaces.
Süslü eğitiminle, kemerinle ve ayakkabı iplerinle buraya gelecek göt varmış sende.
You've got a nerve, you come again to ask for something.
Yüzsüzsün, bir şey istemek için tekrar geliyorsun.
The bullet bored through his Prefrontal Cortex like a power drill, but it completely missed his Optic Chiasm, his Trochlear Nerve, the Genu of the Corpus Callosum.
Kurşun prefrontal korteksini matkap gibi delmiş. Ama optik kiazmasını, troklear sinirini corpus callosumun genusunu tamamen sıyırmış.
Never thought I'd have the nerve to do it though.
Hiç bunu yapacak cesaretim olduğunu düşünmemişimdir.
Don't lose your nerve just because she did.
O dikkatini kaybetti diye sende kaybetme.
My future is on the line and you have the nerve to smile.
Geleceğim tehlike altında ve sen gülmeye cüret edebiliyorsun.
Plenty of men lose their nerve the first time in combat.
Birçok insan ilk savaşında cesaretini kaybedebilir.
You just touched a raw nerve, beloved.
Sen doğrudan kanayan yaraya bastın, sevgilim.
Some weird, like, nerve trauma, some brain trauma, or...
Biraz garip. Sinir travması, beyin travması ya da...
A loss of nerve, perhaps?
Sinirlerin bozuktur belki.
Is that related to the vagus nerve?
Vagus siniriyle ilgisi var mı?
Huntington's is an incurable hereditary brain disorder that damages nerve cells and incapacitates you.
Huntington tedavi edilemeyen kalıtsal bir beyin hastalığı. Sinir hücrelerine zarar verip sizi güçsüz bırakıyor.